Himmet UÇ
Amin alayı
Eyüp Sultan Belediye Başkanı Remzi Aydın’a teşekkür ediyoruz. Amin Alayı gibi asırlarca dinimizi, bir musiki ve cümbüş halinde yansıtan, dualarla ruhlarımızı uçuran bu faaliyeti diriltmesine bütün ruhu canımızla katılıyoruz. Sağolsun varolsun. Memleketin sorunu kültür bunalımı ve kimlik bunalımıdır, bu faaliyetler bu kültür ve kimlik bunalımını azaltır inşallah. Sağol Başkan Bey varol. Baban, anan nur gölünde yatsın. Aşağıdaki yazı Yahya Kemal Beyatlı’nın “Çocukluğum, Gençliğim ve Siyasi ve Edebi Hatıralarım” kitabından alınmıştır. Ruhuna Fatiha…
Yeni Mektep’e başladığım gün güzel bir sonbahar günüydü. Dediğim gibi, beş yaşındaydım. Evde bu işin olacağını bana duyurmamışlardı. Mamafih birkaç günden beri mektebe başlayan çocukların göğüslerine çarpaz geçirdikleri sırmalı, kar-ı kadim, bir kitap kılıfını göstermiştiler.
Bir sabah İshakiye Mahallesinde karaağaçların altındaki konağımızın önünde el ele vermiş kız ve erkek mektep çocukları, sarıklı hocaları önde, ilahiler söyleyerek göründüler. Her ilahinin sonunda cumhurlu bir amin gulgulesi işitiliyor ve ilahiler tekrar başlıyordu. Selamlıkta minderlere sıra ile komşulardan, eşraftan, hacı ve hocalardan birçok misafir dizilmişti. Şerbetler ve kahveler dağıtılıyordu.
Bu kalabalık bana hem ürküntü hem de üzüntü veriyordu. Kolumdan tuttular, köşede oturan Hoca Gani Efendi’nin önünde, diz çöktürdüler. Gani Efendi menimçün alınan yaldızlı eski usül Elifba kitabını açtı. Şehadet parmağımla Elifba’dan ilk harfleri tekrar ettirdi. Sonra şekere bulanmış bir parça mürekkep yalattı. Dua edildi. Babam “Eti senin kemiği benim” mukaddemesiyle beni hocaya emanet ettiğini söyledi. Evin bahçesinde ve sokaklarda ilahiler tekrar başladı. Galiba bizim Yeni Mektep çocuklarından başka diğer mahalle mekteplerinin de çocukları gelmiştiler. Çünkü Alay büyüktü, bütün bu çocuklara külahlarla şekerler ve birer gün harçlığı verilmişti. Benim bu alay önünde gitmem görenek muktezasıydı. Lakin son derece üzüntülü idim. Annem de bunu istemedi. Alay bir taraftan gitti, beni de uşakla bir arabaya bindirdiler. Ayrı bir yoldan Saat Bayırından Yeni Mekteb’e çarçabuk sevkettiler.
Yeni Mekteb’in iki sınıfı ve iki hocası vardı. Tahsil farkının ne olduğunu hala bilmem. Lakin Muallim-i Evvel Sabri Efendi idi. Sarı sakallı, yeşil sarıklı, temiz bir sofu idi. Mektebin müdürü gibiydi ve daha mutena bir daire olan kısımda okutuyordu. Muallim-i Sani Gani Efendi idi. Niş muhacirlerinden gür sakallı, gözleri ağrıyan bir hocaydı. Ekseriya kirlice bir beyaz sarık sarardı. Aynı zamanda Sultan Murat camiinin baş müezzini idi. Müthiş bir gassaldı. Cenaze günleri minarelerden Su Salası verdiği gibi ölüleri de yıkardı. Ders göstermek, falakaya çekmek, ezan ve temcid okumak, ölü yıkamak arasında mütemadi bir faaliyet içindeydi.
Gani Efendi’nin garip bir ailesi vardı. Hatırladığıma göre dört oğlu iki de kızı vardı. Büyük kızı bir şekercinin karısıydı. Büyük oğlu Rahmi İstanbul’da Tıbbiyede tahsilde idi. Ramazanlarda Üsküb’e geldiği zaman Tıbbiye üniformasıyla müezzinlik eder, sesinin güzelliğine meftun olanlarla Sultan Murat Camiinin kapılarına kadar doldururdu.
Sınıfın diğer çocukları divanhanenin duvarlarında sıra ile dizilmiş, pöstekilerine diz çökmüş mütamadiyen sallanarak Amme cüzünü yeknesak bir tafanni ile okurlardı. Hoca hazırken kulakları yırtan gulguleli bir çalışmadır giderdi.
Benim ve iki arkadaşımın oturduğumuz sofanın arkasından eski Üsküp bütün güzelliğiyle görünürdü. Bu manzaraya saatlerce dalardım. Yeni Mekteb’e gide gele üç sene geçmişti. Adem, İdris, Nuh, İshak, İbrahim diye peygamberlerin isimlerini ezber öğrenmiştim. Garip bir zevkle bu peygamberlerin arasında en ziyade Hazreti Adem‘i seviyordum. Babam arada sırada Elifba cüzünü açarak harfleri sorardı. Bilemezdim, hemen mahalle mektebine kızardı.
Babam sekiz yaşına girdiğim zaman bir sonbahar günü artık Yeni Mektepten çıkarılacağımı, hakikaten yeni bir mektep olan Mekteb-i Edeb’e verileceğimi söyledi.
Otuz sene sonra Üsküb’ü şapkalı olarak ziyaret ettim. Sultan Murat Camiine gittim. Beyanbaba Türbesini gördüm, Türbenin arkasında Yeni Mektep‘te Müslüman çocukları ber mutad cıvıldaşıyorlardı.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.