Dr. Cemil ŞAHİNÖZ
Avrupa, İslam´ın İnsan Modeline Muhtaç
Avrupa Birliği insanın mutluluğunu ve huzurunu maddecilikte aradı. Zira bu birliğin kurulma maksadı ticari bir amaçtı. Buna binaen avrupa insanı para kazandı, ev aldı, araba aldı. Teknolojiden faydalandı. Kapitalist bir düşünceyi dünya felsefesi haline getirdi ve mutlu olmak için bu düşünceyi dünyaya pazarladı.
Fakat görünen o ki, çılgınca mal ve mülk biriktirme sevdası ne huzuru, ne rahatı, ne de mutluluğu getirdi. Tam aksine, bu duyguları insanların elinden aldı. Bu doyurucu duyguların yerine „maddeye sahip olma“ hastalığı yerleştirildi.
Bu hastalığın ilginç bir özelliği var. Maddenin birikimiyle çoğalacağı düşünülen huzur, çoğalmıyor, gidiyor. Yani, ne kadar çok varlık, o kadar az huzur. Çünkü mal varlığını çoğalttıkça, hırs da aynı oranda çoğalıyor. Daha fazlasına sahip olma duygusu kışkırtılıyor. „Hepsi benim olsun“ düşüncesi galip geliyor. Kanaat azalıyor.
Herkes herşeye sahip olamayacağına göre herkes herkesin rakibi haline geliyor. Dolayısıyla toplumda güvenme duygusu zedeleniyor.
İstatistikler bu durumu tasdik ediyor. En zengin ülkelerde, huzur, mutluluk ve güven yok. Bunların yerini depresyon ve intiharlar almış. Mesela Finlanda… Mesela Norveç…
***
Avrupa, huzuru ve mutluluğu aramaya devam ediyor. Bir ara moda haline gelmiş olan Hinduizm, Budizm ve Yoga tekniklerine yöneldi. İnsanlar stresli günlerin yorgunluklarını atabilmek için, yüklü paralar ödeyip, Uzakdoğu Felsefesine yöneldiler. Fakat bunlarda da aradığını bulamayan Avrupa insanı, ümitsiz bir şekilde „yeniden huzur bulma“, yani „yeniden insan olma“ yollarını arıyor.
İşte tam burada Avrupa´da yaşayan müslümanlar devreye giriyor…
50 sene önce „para kazanmak“ için Avrupa´ya gittiklerini zanneden müslümanlar, belki sırf bu vazife için o ülkelerde bulunuyorlar. Vazifeleri belli: Gerçek huzuru tatmak için milyonlarca Avroyu harcayan Avrupa´ya, İslam´ın verdiği huzuru tattırmak.
Madem huzurlu ve mutlu olma isteği, insan olmanın gereğidir. Öyleyse Avrupa´lı müslümanlar İslam´ın getirdiği İnsan Modelini tanıttırmak zorundalar. İslam dini, bu model ile her insana gerçek manada huzuru sunmaktadır.
Bir birey, zengin de olsa, fakir de olsa, hasta da olsa, sıhhatli de olsa, İslam dininde sonsuz mutluluğu ve huzuru yakalayabilir. Bunun nedeni, İslamın sunduğu insan modeli…
Bu insan modelini Avrupa´ya sunmak gerekiyor. Sunuluş şekli, anlatmak ile değil, yaşamak ile olmalı. Çünkü iman teorik birşey değil, pratiğe dökülmüş bir yaşayış tarzıdır. İslam´ın verdiği bu insan modelini yaşayarak anlatmak gerekiyor.
Bu pratik olarak şu şekilde olmalı: Avrupa´da İslam´ı temsil eden müslümanlar azami şekilde dürüst olmalı. Hayırsever olmalı. Sözünde durmalı. Yalan söylememeli. Emanete hıyanet etmemeli. Güvenilir, cömert, sevimli, canayakın ve yardımsever olmalı vs. vs. Böyle bir yaşayış tarzı, insana ister istemez huzuru ve mutluluğu veriyor. Gayrimüslimlerin hasret kaldığı bu sıfatları müslümanlar yaşayışlarıyla yansıtmalı.
Yine istatistiklerden öğreniyoruz ki, müslümanlığa geçenlerin çoğunluğu, müslümanlardan gördükleri davranışlar yüzünden İslam´ı seçmişler. Bu önemli bir husus. Demek ki İslam´ın sunduğu insan modelini yaşamak, tebliğ için yeterlidir.
Allah´ı ispat etmek, ahiretin varlığını anlatmak vs. güzel şeylerdir. Ve bunlar imanın esaslarıdırlar. Fakat 20. Yüzyılın kanlı döneminden sonra, insanların aradığı şey insanlıktır, insan olmaktır, huzur, saadet ve mutlu olmaktır. Bunları hem dünyada, hem ahirette verebilecek tek model, İslam´ın insan modelidir.
50 sene evvel Avrupa´ya akın eden gurbetçilerimiz bu insan modelini Avrupa´ya sunmak mecburiyetindedir. Aynı şekilde Avrupa insanı, huzur ve mutluluk için bu insan modeline muhtaçtır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.