Abdulkadir MENEK
Aydın Menderes
Türkiye demokrasi tarihinde çok önemli ve müstesna bir yere sahip olan Şehid Başbakan Adnan Menderes’in üçüncü ve son evladı Aydın Menderes de Hakkın rahmetine kavuştu. Aydın Menderes’i hep çileli ve meşakkatli bir hayatın sabırlı ve inançlı bir yolcusu olarak tanıdım. Türkiye’de Demokrasi tarihi ile yaşıttı. Demokrat Parti’nin kuruluşundan hemen sonra, 1946 yılında dünyaya geldi. Çocukluğunu bir Başbakan evladı olarak geçirdi.
On dört yaşında iken, sevgili babasının acımasız ve zalimane bir darbe ile iktidardan uzaklaştırıldığını çocuksu duygularla yaşadı. Babası ile ailesi tarafından Yassıada-Ankara arasında yollanan hasret ve muhabbet kokan mektupları, bütün aile efradı ile birlikte defalarca okudu, kokladı. Yassıada yönetimi tarafından mektuplara konan ‘’elli kelimelik’’ sınırlamanın ötesini anlamaya ve hissetmeye çalıştı.
Evlerinde bu günlerde, müşfik annesi ve ağabeyleri ile birlikte, uzun ve gurbet kokan geceleri, birbirlerine destek olmaya çalışarak geçirdiler.
Uykusuz gecelerin ardından çaresiz ve karanlık gündüzleri yaşadılar.
Hep Yassıada canibinden bir güzel haber alabilmenin ümidi ve heyecanını canlı ve diri tutmaya çalıştılar.
Yassıada’ya annesi ve ağabeyleri ile birlikte babasını ziyaret için gittiği bir sırada, ada komutanı Tarık Güryay’ın bir koltukta oturarak mağrur ve müstebit bir eda ile poz verdiği talihsiz bir fotoğraf karesinde, ayakta babası ile birlikte mahzun bir şekilde yer aldı.
Aydın Menderes, daha sonraki yıllarda Taha Akyol’a anlattığı hatıralarında, o ziyaret esnasında babasına sarılmak istediğini, ancak ada komutanının buna izin vermediğini ve bunun ölene kadar içinde bir ukde olarak kalacağını büyük bir üzüntü ile anlatmıştı
Annesi ile beraber, babasının idam edilmemesi için 1960 ihtilalinin ruhsuz ve duygusuz muktedirlerinin kapısını çok hazin ve çaresiz duygularla aşındırdı.
Annesi ile beraber, ‘’artık çok geç, yapılacak bir şey yok’’ sözlerini, on beş yaşında ergenlik yaşının bütün duygusal fırtınalarını yaşayan bir delikanlı olarak sükûnet ve sabırla karşıladı.
Babasının bir Marmara adasında vicdanları ve kalpleri kararmış, dehşetli gizli komitelerin zalim mensuplarının emirleri ile kendilerinden uzak, ulaşılmaz ve erişilmez bir darağacında idam edildiğini, annesi ve ağabeyleri ile soğuk bir radyo haberi ile tevekkül, gözyaşı ve Fatihalarla dinlemenin, tarif edilmez acısını ve ızdırabını yaşadı.
Babasının cenazesinde bulunamamanın ve mezarını ziyaret edememenin hasret ve acısını uzun yıllar içinden atamadı.
Ailece, muktedir müstebitlerin tahrik ve tahkirlerine, darbe şakşakçısı basının ve yalaka kalem erbabının acımasız yazı ve makalelerine, çaresiz bir ruh haleti ile sessizce ve mazlumane bir şekilde muhatap olmanın olgunluk ve büyük sabrını yaşadılar.
İmtihanların en şiddetlilerinden birine muhatap oldu.
Merhum Annesi Berrin Menderes ile birlikte önce abisi Yüksel ve ardından Mutlu Menderes’in şüpheli ve tam olarak aydınlanmamış olaylar neticesinde vefat etmelerinin büyük acılarını yaşadılar.
Aydın Milletvekilliği de yapan abisi Yüksel Menderes, 1 Mart 1972 tarihinde evinde ölü olarak bulunduğu bir sırada, intihar ettiğine dair bir mektup bıraktığı iddia edildi.
Evinde ölü olarak bulunduğunda, başucunda Kur’an-ı Kerim bulunuyordu. Yakın çalışma arkadaşları, intihar mektubundaki yazının kendisine ait olmadığını ifade etmişlerse de, dosya ‘’intihar’’ denilerek kapatıldı.
Aynı şekilde ailenin diğer ferdi olan Mutlu Menderes de, 8 Mart 1978 tarihinde Ankara’da, kendisine bir aracın çarpması sonucu vefat etti.
Her şeye rağmen sabır ve sükûnet ile Allah’a büyük bir iman ile iltica etmesini bildiler.
Yaşadığı bunca travmaya rağmen metanet ve tevekkül duyguları ile başı dik bir şekilde hayatını sürdürmeye gayret etti.
Bütün bu acı ve hayal kırıklılıklarına rağmen, devlete ve millete asla küsmedi ve güvenini kaybetmedi.
1976 yılında Adalet Partisi’nden Konya Milletvekili seçildi. 12 Eylül İhtilali olduğunda Adalet Partisi Genel İdare Kurulu üyesi idi ve on yıl süre siyasetten men edilen siyasetçiler arasında yer aldı.
İyi bir mümin ve müslüman olarak, bu milletin değerlerine ve inancına hep kararlılıkla sahip çıktı.
Kırk beş yaşında iken, 1991’de bir anadolu hanımefendisi olan Ümran Hanım’la evlendi. Ümran Hanım’ın tam bir ihtimam, sevgi ve şefkati ile bundan sonraki hayatını sürdürmeye çalıştı.
Aydın Menderes Ümran Hanım’ı, kendisi için ‘’Allah’ın büyük bir lütfu’’ olarak tanımladı.
Çile ve ızdırap ile yoğruldu. Maruz kaldığı her musibet, muhatap olduğu her saldırı, O’nu biraz daha olgunlaştırdı.
Büyük bir entellektüel birikimi ve kültürü ile her şeye rağmen millete faydalı olmak için çalıştı. Duygu ve düşüncelerini gazete yazıları ve kitaplar ile paylaşmaya gayret etti.
1995 yılında Refah Partisi milletvekili olduğu bir sırada, Afyon yakınlarında geçirdiği şüpheli ve birçok karanlık noktası bulunan bir trafik kazası sonucu, boynundan aşağısı felç oldu.
Bundan sonraki hayatını tekerlekli sandalyeye bağlı bir şekilde ve fakat inancını kaybetmeyen bir sebat ve tevekkül ile sürdürmeye devam etti.
28 Şubat Sürecinde dik durmayı ve demokrat kalmayı başardı.
Yıllarca demokrat geçinen ve demokrasi havarisi kesilenlerin bir bir döküldüğü, boyaları ve cilalarının aktığı bu şiddetli imtihan günlerinde, gerçek demokratın nasıl olması gerektiğini herkese ispatladı.
Başörtüsü meselesi ile birlikle birçok hayati meseleye, bu post modern darbenin dağa taşa korku sindirilen günlerinde, demokrasi başta olmak üzere, milletin bütün değerlerine tam bir cesaret ve geçmişine yakışan bir kararlılık ile sahip çıktı.
12 Eylül 2010 referandumunda, çok cesur ve manidar çıkışlar yaptı.
Bu referandumda verilecek her ‘’Evet’’ oyunun, babasının ruhuna bir Fatiha anlamına geleceğini ifade ederek, millet için tam bir işaret fişeği oldu.
Cindoruk ve akıl hocalarının yönlendirmesi ile aldatılmak ve kandırılmak istenen demokratlara, rehberlik vazifesini hakkıyla yerine getirmek için, elinden gelen her türlü gayreti çekinmeden gösterdi.
Aydın Menderes, Hüsamettin Cindoruk’un genel başkanlığa seçilmesinin hemen ardından 20 Mayıs 2009 da DP’den istifa etti.
Demokratlığını asla terk etmedi, fakat demokratlığı kullanan ve köşeye sıkıştıklarında hemen başka renge bürünen sahte demokratlarla yollarını kararlı bir şekilde ayırmasını bildi.
Milletin arasında her zaman gerçek inancı ve yüzü ile dolaşmasını bildi ve milletten bir fert olmaktan vazgeçmedi.
Maskeler takmadı, olduğu gibi göründü ve maske takanlara iltifat etmedi.
Gerçek bir münevver kimliği olan bir vatan evladı olarak, millete vefa duyguları ve hizmet anlayışı ile hareket etti.
Aziz Şehitler Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın İmralı adasında bulunan naaşlarının devlet töreni ile İstanbul’da Merhum Turgut Özal tarafından yapılan Anıt Mezara nakledilmesi ile büyük bir haksızlık giderilmiş ve vefa gösterilmişti.
Bir ay kadar önce Ankara Eğitim ve Araştırma hastanesine yatırıldı. Yakınları tarafından son sözlerinin ‘’bana dua edin’’ şeklinde olduğu ifade edildi.
Bir akciğer enfeksiyonu sonucu 23.12.2011 tarihinde vefat eden bu çilekeş ve kahraman demokrasi ve millet mücahidi, resmi devlet töreni istemedi ve kendisini milletin bağrına teslim etti.
Millet tam bir vefa örneği göstererek bu mücadele adamı ve mümine sahip çıktı. Ankara’nın manevi sembolü Hacı Bayram Camiinde yapılan cenaze namazına on binlerce vatan evladı katıldı. Ankara’dan Hacı Bayram-ı Veli’nin manevi himayesi ve duası ile uğurlandı.
İstanbul’da Fatih Camii’nin manevi atmosferinde kılınan cenaze namazı ise tam bir kadirşinaslık misali oldu. Millet bu değerli ve çilekeş ‘’Yetim’ine’’ bütün varlığı ile sahip çıktı.
Babası İslam Kahramanı Adnan Menderes ile ızdırap ve çile ile yoğrulmuş bir hayattan sonra vefat eden annesi Berrin Menderes’in yanına, anıt mezara defnedildi.
Milletin bu değerli ‘’Yetim’i’’, milletin bağrındaki ve vicdanındaki ölmez yerini aldı.
Fatih Camiinde yapılan törene ve kılınan cenaze namazına Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan birlikte katılarak, bir şekilde Menderes ailesine büyük bir şükran ve kadirşinaslık görevlerini yerine getirmeye çalıştılar.
Bu tablo, elbette milletin kalbinde mazlum, mağdur ve mağfur Menderes ailesine karşı devletin büyük bir yanlıştan dönmesinin yeni bir tescili olarak tarih sayfalarındaki yerini aldı.
Bu büyük vatan evladına, Menderes’in aziz hatırasına, kahraman ve çilekeş demokrat ve mümin insana; Allah’tan gani gani rahmet ve mağfiret niyaz ederiz.
Rabbim cenneti ve cemali ile müşerref kılsın.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.