İsmail BERK
“Babasının annesi”
Ana, anacığım, anne, anneeeeee!, aneyyy, anneciğim, anne v.s.. uzayıp giden kalbi ifadelerin, eriyişlerin ve nidaların yankısıdır anneler.
Valide ismi, veledin/oğlun söyleyeceği en anlamlı yakınlaşma ve sığınma anıdır. Valide, doğuran, doğan, doğdurduğunu büyüten, doğacağın emanet sandukçasında, rahminde rahmetle korunduğu bir şefkat sinesi, bir rahmet çağlayanı ve bir şefkat denizi.
11’inde annesini kaybetmiş bir hüznün içinden uzanırım hasret yanığına ve şefkat yumağı anne titreyişinin umuduna... Ve erken kaybeden biri olarak şefkat kahramanının kahramanlık şefkatini bize ardında bahş eden Risale nimetinin telafi ediciliğine şükür ederek… Ahiret tesellisi ile uyanırım yüce takdirin teslimiyetine…
Peygamberimizin (asm) “babasının annesi” dediği Hazreti Fatıma’yı hatırlarım anne tesellisinde.
Şimdi anne dediğim, ”babasının annesi” dediğim “annem” var şükür. O’na aynı hitapla, huzurla, şefkatle ve babayken evladına Resul hitabıyla seslenmenin verdiği hazz ve temenni ile annemsi, anne evladı ve anne diyen ruhuna ithaf edereken…
“Anne başa taç imiş” doyurmuyor beni. “Babasının annesi” hitabında Resulullahın aşkı, derinliği, özlemi, evlat sevgisi ve al-i beytin validesi, hepimizin validesi makamındaki Hazret-i Fatıma'ya söylenen o yüksek hisli ve alicenap nebi rahmetinin yansıması, ümmet şuurunun tebliği ve evladının şahsında Al-i Aba’ya ana ve anaç olan kıymetli kerimelerine hitaben söylenmemiş mananın derinliği taçların tacı, şahların şahı ve şahikaların şahidesidir.
Bediüzzaman’ın dilinde anneler “Şefkat kahramanı”dırlar. Bir kıyamet kopması anında, bir felaket karşısında ve rüyada volkan gibi parçalanan yer küre afetlerinde “Baktım ki merhum validem yanımdadır, ’Ana Korkma’ dedim” hatırasında umut alma ve metanet verme bir arada. Diyalogunda, en sıkıntılı anın refiki/eşi/arkadaşı/sığınağı bir valide/anne var. Şefkatin korkuttuğu, ”Acaba evladıma bir şey olur mu?” diyen anne yüreği karşısında “Ana korkma” diyen bir evlat var. Bu diyalog hayatımızın her kesitinde, bizi seven, koruyan, şefkat eden ve itina ile muhafazamıza çalışan bütün güzel davranışları, endişeleri ve emekleri temsil eden anne yüreğinin şefkatli korkusunda kendini bulur. Bizi koruyan, kollayan, şartsız destekleyen bir ana yüreği. Temsil ve teselli anne tablosunda en iyi okunur.
“Ana korkma!” diyen Bediüzzaman, şefkatin, şefkati veren Allah’ın şefkatine sığınması yönünde bir pekiştirmesi ve yönlendirmesi de var. “Ana korkma!.. Cenab-ı Hakk’ın emridir. O rahimdir ve hakimdir.”
Evet, rahim ve hakim olanın tasarrufu dairesinde şefkatin şahikası ve zirvesi annedir, anadır, validedir.
Onun için Risale mesleğinin dört esasından birisi annelerin mümtaz şefkat yetenekleri üzerine bina edilmiştir.
Anaların meşru sevinçlerine eşlik eden her dem, dünya cennetidir. Dünya cennetinin tarifsiz zevki, sığınağı, netameli olmayan saf, rafine ve erişilebilir, algılanabilir, yaşanabilir ve en derinden hissedilebilir en yüce zevki anne kucağıdır, şefkatidir.
Maddi hazın ötesinde, fiziki beraberliğin çok üstünde, kaybetmenin sızılarına rağmen, hissetmenin nüfuzlu gücünde yaşanılan anların hepsi annedir/anadır.
Anamı hatırlatan, ”Daaye” dediğimin tercümesi, ruhu, ifadesi olan bütün anneler, hatırlanmaya vesiledir bu gün ve her lahza. ”Diyamın/annem” demenin daha coşkulusu var mı?
Sessiz, sözsüz ve deruni halin dili, fiili ve hayat iksiri annedir. Şefkatli bir toplum, sevgiyle doyumlu bir nesil ve mutluluk veren bir çatı ve ortam, şefkatin eseridir.
Toplumun anası, bireyin anasından başkası değildir. Ailenin anası da, aile içindeki anaların toplam şefkatlerinin yansımalarından çıkan bir yumuşaklığın, hoş görünün ve uyumun iklimidir.
Anadolu yurdu, bir ana şefkatinin “Dolu Ana” diyen teşekküre, ”Doldur Ana” diyen isteyişe ve “Ana dolu” diyen bir başka yolcuya/gence/nefere söylenmişliğin ana tercümesidir.
Anadolu’da “ana” olan her yürek annedir, ya da anne şefkati ile bezenmiş evlattır. Bu şefkat yurdunda, eli öpülesi bütün anneleri hürmetle ve letafetle yad etmenin aziz hatırasını hep yaşatalım.
Sözün bittiği, yazının ittiği, nutkun tuttuğu şu an, yazılamayan sükunette hasretin kamçısı ve hissin ulviliği sadece “Anne” dedi…
Başka ne diyebilir ki?.. Bir şey mi kaldı?...
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.