Başbakanın Kırkıncı Hocaefendi ziyareti bir geleneği canlandırdı
Osmanlı Devleti’ni anlı, şanlı ve ihtişamlı kılan ve “devlet-i ebed müddet” payesine yükselten en önemli sebeplerden biri de...
Risale Haber-Haber Merkezi
Yazar Dursun Gürlek, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun Mehmet Kırkıncı Hocaefendiyi ziyaret etmesini "bu tablo, devrimizde canlanan bir Osmanlı geleneği olarak hepimizin veya birçoğumuzun göğsünü kabartıyor" dedi.
Vahdet'teki yazısında Osmanlı Devleti’ni anlı, şanlı ve ihtişamlı kılan ve “devlet-i ebed müddet” payesine yükselten en önemli sebeplerden birinin de padişahların İslam alimlerine, İslam mutasavvıflarına gösterdikleri saygı ve duydukları ilgi olduğuna dikkat çeken Gürlek, "Bu hürmet ve alaka sık sık gerçekleşen ziyaretlerle de kendini belli ediyordu. Başta padişahlar olmak üzere devlet ricalinin ulemayı arayıp bulmaları, onların hallerini hatırlarını sormaları, tecrübelerinden istifade etmeleri, bir Osmanlı geleneği olarak yüz yıllarca devam etti. İlk padişahtan son hükümdara kadar bu güzel gelenek sürüp gitti. Beni asıl mutlu eden İstanbul’un fethi değil, Akşemseddin gibi bir alimle yan yana olmaktır, onunla aynı havayı teneffüs etmektir diyen Fatih’i, cihan hükümdarı yapan sır işte buydu" şeklinde yazdı.
MENDERES-SAİD NURSİ İLİŞKİSİ
Osmanlıdan sonra hocaların aşağılandığına dikkat çeken Gürlek, yazısını şöyle sürdürdü:
"Devlet-i Ebed Müddet’in, uzun hem de çok uzun müddet hükmünü icra edip tarihe karışmasıyla birlikte hiddet ve şiddet devri de başlamış oldu. Gönül sultanlarının gönüllerden silinmesi, din adamlarının itibarsızlaştırılması için ne gerekiyorsa yapıldı. Hacı hoca takımı en iğrenç karikatürlere konu oldu, bir zamanlar el üstünde tutulan bu insanları ayak altına almak istediler. Mesela pespaye romanlar, düşük seviyeli filimler için malzeme olarak kullandılar. İslam ulemasına yönelik bu linç harekatı, halkımızın beyaz ihtilal dediği Demokrat Parti’nin iktidarına kadar devam etti. Menderes ve arkadaşlarının iş başına gelmesiyle birlikte, ulemanın başına gelen felaketler de azalmaya başladı. Yeni başbakan vidayı gevşettiyse de yeni baştan bir düzeltme harekatı yapamadı. “Beyaz İhtilal”le de “beyaz sayfa” açılamadı. Menderes’in bu konudaki çekingenliğini, tereddütlerini, eski devre ait korkuları yakından öğrenmek istiyorsanız, merhume hacı annemiz Münevver Ayaşlı’nın “Pertev Bey’in Üç Kızı” isimli romanındaki Menderes – Said Nursi ilişkileriyle ilgili bölümü dikkatli bir gözle okumanız gerekiyor.
"Gerek Adalet Partisi, gerekse Anavatan Partisi döneminde, ulemaya gösterilen ilgi, şu veya bu sebeple biraz daha arttıysa da “beyaz sayfa” Ak Parti’yle birlikte iyiden iyiye açılmaya başladı. Sayın cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra, Başbakan Ahmet Davutoğlu da üzerine düşen görevi yapıyor, gittiği şehirlerin halkıyla kucaklaştığı gibi, alimiyle ulemasıyla da buluşuyor, onların duasını almaya çalışıyor.
HOCANIN HOCAYI ZİYARETİ
"Davutoğlu, seçim konuşması için gittiği Erzurum’da dadaşlar diyarının yetiştirdiği Mehmet Kırkıncı Hoca’mızı da ziyaret etmiş. Başbakanlığını bir tarafa bırakacak olursanız, buna “Hoca”nın “Hoca”yı ziyareti de diyebilirsiniz. Resimde de gördüğünüz gibi, Kırkıncı Hoca, “Hayatım- Hatıralarım” isimli kitabını, Başbakan Ahmet Davutoğlu’na imzalıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu tablo, devrimizde canlanan bir Osmanlı geleneği olarak hepimizin veya birçoğumuzun göğsünü kabartıyor. Bendeniz de hoca efendinin bu son derece ilgi çekici hatıralarını birkaç defa okudum. Aynı şekilde siz değerli okuyucularıma da hararetle tavsiye ediyorum. Kırkıncı Hoca’nın, bu hatıratının dışında çok değerli daha başka eserleri de var. Bu eserler onun hem ilmi derinliğini, hem de kalem ehli olduğunu gösteriyor. Kısacası hocamız hem kalem ehli, hem kelam ehli bir mübarek insandır. Yeri gelmişken eserlerinde işlendiği bazı konu başlıklarını da belirtmek istiyorum. Hoca Efendi “Kader Nedir?” “Ruh Nedir?” “Nasıl Aldanıyorlar” sorularını işte bu eserlerinden birinde en güzel bir üslupla cevaplandırıyor. “Bediüzzamanı Nasıl Tanıdım?” diyen Kırkıncı Hocamız “İrşad Sahasında Bediüzzaman”ı bir güzel anlatıyor. “Alevilik Nedir?”, “İçtihad Nedir?”, “Darül’l- Harp Nedir?” sorularına dini ve ilmi cevaplar verdiği gibi, “Siyasette Ölçü”yü de herkesin anlayacağı bir şekilde izah ediyor. “Fikir Damlaları”, “Gönül Damlaları” okuyucunun manevi dünyasını serinlettiği gibi, “Hikmet Pırıltıları” ve “Nükteler” de keskin bir zekanın can alıcı tespitlerini Türkçe’nin olanca güzelliğiyle gözler önüne seriyor. Mehmet Kırkıncı hoca efendinin bütün eserleri, derli ve toplu bir halde “Zafer Yayınları” tarafından neşredildi.
"Zafer yayınları deyince aklıma geldi. Yıllar önceydi. Sirkeci’den Cağaloğlu’na doğru çıkıyordum. Vilayetin önünde, Risale-i Nur dairesine mensup ünlü bir zat ile karşılaştım. Şimdi rahmetli olan o şahıs, elimdeki kitap paketini merak etti. Zafer Yayınlarına uğrayıp Kırkıncı Hoca’nın bütün eserlerini satın aldım cevabını verince birden öfkelendi. Maalesef ağır bir hakaret cümlesi sarf etti. Öyle bir şaşkınlık yaşadım ki aradan yıllar geçtiği halde bugün bile hayret ediyorum. “Uhuvvet Risalesi”ni okuyan zata böyle yersiz ve terbiyesiz bir sözü asla ve kat’a yakıştıramıyorum.
Bu vesileyle Hocam’a Cenab-ı Hakk’dan sağlık ve afiyet niyaz ediyorum.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.