Bediüzzaman kainata tefekkürle bakardı

Bediüzzaman kainata tefekkürle bakardı

"Üniversiteliler Risale-i Nur Seminerleri"nde bu hafta tefekkür konusu işlendi

Risale Haber-Haber Merkezi

Diyarbakır Kültür Merkezi’nde düzenlenen "Üniversiteliler Risale-i Nur Seminerleri"nde bu hafta tefekkür konusu işlendi. Mehmet Gezen, seminere Said Nursî’nin, Risale-i Nur'un dört esas üzerine bina edildiğini belirttiğini hatırlatarak, “bunları (1) acz, (2) fakr, (3) şefkat ve (4) tefekkür olarak sıralar” dedi.

Kur’an-ı Kerim’de tefekkürle ilgili çok ayet bulunduğunu, bunların bir çoğunda da tefekkürün adeta emredildiğini belirten Gezen, Peygamber efendimizin tefekkürün ehemiyetini bildirdiği hadisi şerifleri aktardı.

dkm1.jpgGezen, “Bediüzzaman aynasında tefekkür yansımaları”nı da şöyle anlattı:

Bediüzzaman’ın  yakın talebesi Bayram Yüksel, kırlara ve dağlara yaptıkları tefekkür gezileri esnasında şahid olduğu tablolar, aynı zamanda “tefekkür” kavramının derinlikleri hakkında bize önemli ipuçları verir.

“Üstadımız kırları gezerken kitâb-ı kebiri mütalaa ederdi. Bizlere de hem arabada giderken ve gelirken 'Keçeli, keçeli siz de şu kitab-ı kebir-i kâinatı okuyun' derdi.”

Bayram Yüksel ağabeyin bu cümlesinde geçen “Kitab-ı Kebir,” diğer ifadeyle “Büyük Kitap” bütün Kâinattır. Yâni Kâinat, bir kitaptır. O kitapta Rabbimizi, O’nun sonsuz güzellikte ve mükemmellikte olan isim ve sıfatları anlatan sayısız âyetler bulunur

Bediüzzaman, yakın talebesi Bayram Yüksel’in ağzından kâinat kitabını şöyle okuyordu:

dkm2.jpg“Kırlara gittiğimizde en yüksek yerlere çıkardı. Bazen yüksek ağaçların ve taşların başına çıkardı. Namaz kılarken de yüksek taşların başını tercih ederdi. Kırlarda cemaatle namaz kıldığımızda bizlere imamlık ederdi. Namaz vakti girdiğinde muhakkak ezan okuturdu. Üstadımız bizlere, 'Sizlerdeki gençlik bendeolsa, şu dağlardan inmem' derdi. Daima kitab-ı kebir-i kâinatı mütalaa ederdi.”

Aktardığımız bu iki hâtıraya bir başka açıdan da yaklaşmak mümkün. Kırlara ve dağlara yapılan geziler sırasında görülen alan, bütün dünya düşünülecek olursa yok denecek kadar küçük bir alandır. Hele bir de bu kıyası dünyamız ve güneşimizin de içinde bulunduğu galaksimiz ve o galaksinin de yok denecek kadar küçük kaldığı bütün kâinat düşünülecek olursa.

Bayram Yüksel ağabey, Üstad Bediüzzaman’la alâkalı hatıralarının bir yerinde  diyor:

“Bütün mahlûklarla alakası vardı. Ağaçlara, taşlara ve hayvanlara çok acîb şefkati vardı. Hattâ yollarda köpek görse bize der; 'Bunlar çok sadık hayvanlardır. Bunların koşmaları, ulumaları sadakatlarının iktizasıdır' derdi. Kırlarda gezerken kaplumbağa görürse onunla çok ciddî alakadar olur, 'Maşaallah, bârekallah ne güzel yapılmış, şundaki san'atı sizlerden geri görmüyorum' derdi.