Himmet UÇ
Bediüzzaman, materyalizm ve natüralizm
Zübeyir Gündüzalp Abi konferansta “Akif bir üdeba meclisinde Victor Hugo’lar Shakespeare’ler Dekartlar edebiyatta ve felsefede Bediüzzaman’ın bir talebesi olabilirler“ demiş. Bana telefon eden arkadaş böyle bir iddia var diyor. Bu söz iddia değil bunu söyleyen Akif ve onu nakleden Zübeyir Abi. Ben bu sözün yerinde olduğunu anlatmak için birkaç kitap yazmak lazım geldiğine inanıyorum ama hiç bunlardan haberi olmayan bir insan ne diyebilir? Akif ile Bediüzzaman’ın Ankara hayatında Tacettin Dergahında konuşmaları olmuş. Neler neler konuşulmuş? Çünkü o dergahta bulunan kişiler o zaman Osmanlılın büyük entelektüelleri. Bediüzzaman onlarla konuşurken elbette farklı şeyler konuşmuştur. Edebiyatta onun yaptıklarını anlatmak için batı edebiyatı yerli ve Osmanlı edebiyatını iyi bilmek lazım gelir. Bediüzaman sevdalısı olmak başka, geçinmek başka. Ama derinliğine de girerseniz yaşama hakkınız elinizden alınır. Çünkü on beş voltluk lambalar ikiyüz voltluk lambayı kırarlar veya karartırlar.
Zübeyir Abi onu anlatırken bu cümleleri kullanır, ”Hulâsa olarak arz ederiz ki: Bediüzzaman, ihlâs-ı tâmmeyemâlik, hârikulâde, hakiki bir müfessir-i Kur’ân’dır. Hem ihlâs-ı etemmevâsıl olmuş, kahraman ve yektâ bir hâdim-i Kur’ân’dır. Risâle-i Nur’un müellifi olmak itibâriyle hem bir mütekellim-i âzamdır, hem ilimde gayet derecede mütebahhir ve râsih, muhakkik ve müdakkik bir allâmedir, hem ilm-i mantığın yüksek, nazîrsiz bir üstâdıdır.
Ta’lîkàt nâmındaki telifâtı, mantıkta bir şâheserdir. Hem mümtaz ve hakperest ve hakikatbîn bir dâhîdir, hem Kur’ân’la barışık müstakîm felsefenin hakîkatperver bir feylesofudur, hem nazîrsiz bir sosyolog (içtimâiyatçı) ve bir psikolog (ruhiyâtçı) ve bir pedagogdur (terbiyeci), hem dâimâ hakikat terennüm etmiş ve eden, yüksek ve emsâlsiz ve dâhî bir müellif ve edibdir.
Said Nursî, senelerden beri şiddetli bir istibdad ve takyidât altında bulundurulup tanıttırılmadığı ve hem de kendisi, şahsî kemâlâtını setrettiği, gizlediği için, mezkûr sıfatların her birisine muttalî olamayan bulunabilir. Hem bunlar ve hem Risâle-i Nur’un hususiyetleri hakkındaki beyânâtımız, hakikatperver ve fazîletperver bu zamanda bir kısım ulemâ-i hakikinin ve ehlullâhın ittifak ve icmâ kuvvetindeki hükümleridir, hem de bizim katî kanaatlerimizdir.”
Bu cümlede Kur’an ile barışık müstakim felsefe ile barışıktır diyor bunlar Üstadın cümlelerinin ikinci elden izahı. Otuzuncu Sözün felsefe tarihi özetini “en dindar feylesof bile on iki saatte bunu kaleme alamaz“ diyor. Bu cümle ne demek istiyor? 30. Söz dünyanın en kısa ve eleştirel bir felsefe tarihi özetidir. Ham atom hem de ene konusunu anlatır. Ama atom ve enenin tarihteki macerasını bilmeyen bir adam nerden bunları anlasın? Atom ve ene Materyalist ve natüralist filozofların çürük tahtadan yapılmış kalesi. O kaleyi zirüzeber eden Bediüzzaman.
“Madem Risale-i Nur, makine ile taammüm etmeye başlamış ve madem felsefe ve hikmet-i cedideyi okuyan mektepliler ve muallimler çoklukla Risale-i Nur a yapışıyorlar; elbette bir hakikat beyan etmek lazım geliyor. Şöyle ki:
Risale-i Nur’un şiddetli tokat vurduğu ve hücum ettiği felsefe ise mutlak değildir. Belki muzır kısmınadır. Çünkü felsefenin hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye ve ahlak ve kemalat-ı insaniyeye ve san atın terakkiyatına hizmet eden felsefe ve hikmet kısmı ise, Kur’ân ile barışıktır. Belki Kur’ânın hikmetine hadimdir, muaraza edemez. Bu kısma Risale-i Nur ilişmiyor.
İkinci kısım felsefe, dalalete ve ilhada ve tabiat bataklığına düşürmeye vesile olduğu gibi, sefahet ve lehviyat ile gaflet ve dalaleti netice verdiğinden ve sihir gibi harikalarıyla Kur’ânın mucizekar hakikatleriyle muaraza ettiği için, Risale-i Nur ekser eczalarında mizanlarla ve kuvvetli ve bürhanlı muvazenelerle, felsefenin yoldan çıkmış bu kısmına ilişiyor, tokatlıyor; müstakim, menfaattar felsefeye ilişmiyor.”
Bu cümlede felsefeye mutlak bir tavrının olmadığını söylüyor. Sınırsız olarak mutlak anlamda felsefeye en başta Kur’an ve Risale-i Nur ve kendisi karşı değil. “Hayatı içtimaiyeyi beşeriye /1/ahlak 2/kemalat-ı insaniye /3/ sanatın terakkiyatı /4 hizmet eden felsefe ve hikmet kısmı Kur’an ile barışıktır.”
Dikkatle bakalım yukarıda sayılan dört alanı biliyor Bediüzzaman. Felsefenin sosyal hayata, ahlaka, kemalata ve sanata hizmet eden kısmı ile Kur’an barışıktır diyor. Bunları bilmeyen bir adam nasıl söyleyebilir? Lütfen ayrıntıyı görecek şekilde okuyalım, otomobil hızı ile risale okunmaz ki. Bazı konularda kendimize araştırma yapalım aramızda konuşalım, münakaşa edelim, münazara edelim. Kastamonu’da o zulüm şartlarında Bediüzzaman arkadaşları arasında mübaheseler yaptığını söylüyor.
Dalalet, ilhad ve tabiat bataklığına düşen felsefeye karşı Bediüzzaman. Yani beşte birine. Ben bir şey ilave etmedim, onun cümlelerini çözümledim.
“Hem bunu biliniz ki yirmi otuz sene evvel bir gazete gördüm ki. İngilizlerin bir müstemlekat nazırı demiş ‘Bu Kur’an Müslümanların elinde varken biz onlara hakiki hakim olamayız. Bunun kaldırılmasına ve çürütülmesine çalışmalıyız. İşte bu kafir muannidin bu sözü otuz senedir nazarımı Avrupa feylesoflarına çevirmiş olduğundan nefsimden sonra onlarla uğraşıyorum. Dahiliyeye pek bakamıyorum. Ve dahildeki kusuru Avrupa’nın hatası ifsadıdır diyorum. Avrupa feylesoflarına hiddet ediyorum. Onları vuruyorum. Felillahilhamd Risale-i Nur o muannid kafirin hülyasını kırdığı gibi, maddiyyun ve tabiiyyun felyesoflarını tam susturur bir vaziyete girmiştir.” (Ş. 209)
Şualardaki bu cümleleri tahlil edelim. “Otuz senedir nazarımı Avrupa feylesoflarına çevirmiş olduğundan, nefsimden sonra onlarla uğraşıyorum.” Otuz senedir Avrupa feylesoflarına nazarını çeviren bir adam ne düşünüyor, onların muzır fikirlerini okuyor ve onları iptal edecek fikirler üretiyor. Bu cümlenin başka bir türlü izahı var mı? Bir güne birgün bir talebesine ben bu gece filan filozufun fikirleri ile uğraştım dememiş ama onlarla otuz yıl uğraşmış. Nerede, nasıl bunu biz anlayamayız. Bizim gördüğümüz bir Bediüzzaman var.
Felsefe tarihini bin yıllık okuyun her yerde Bediüzzaman’ın onları okuduğunu gösteren izler var. Hocam Orhan Okay bana Weber’in Felsefe tarihini okutmuştu. Ben o zaman onu bulamadım. İnkılap basmış bir zamanlar. “Dili ağır basmıyoruz” dediler. Ben onun daha sonra fotokopisini buldum, adam muvahhid, (sosyolog Weber değil bu adam.) Bunun dışında felsefe tarihleri çok muteber değil, şartlı yazılmışlar. Ama Bediüzzaman kafaları karıştırmamak ve nazarı dağıtmamak için filozof isimleri vermez.
Aynı yerde bir de şöyle bir cümle var. “Avrupa feylesoflarına hiddet ediyorum, onları vuruyorum.” Demek Bediüzzaman’ın zihninde bu adamlarla savaş var, biz bunları bilmiyoruz. Biz ete kemiğe bürünmüş bir Bediüzzaman görüyoruz ama öyle değil. Kim bilir kaç değişik perspektiften mücadele ediyor, bunları hissettim ama yazılmaz.
Şimdi bana telefon eden arkadaş “Bediüzzaman eski medresede felsefe okunmadığı için felsefe okumamıştır” diyor. Bediüzzaman’ın iki büyük düşmanı var sapık felsefe ve ateizm. Onları bilmeden ne yapabilir, nasıl onları iptal eder? Aynı metinde bir söz daha var. ”Elhamdülillah Risale-i Nur maddiyyun ve tabiiyyun filozoflarını tam susturur bir vaziyete girmiştir.” Demek Risale-i Nur perde arkasından onlarla mücadele ediyor, onlara vuruyor. Onları susturmuş. Maddiyyun ve Taibyyundan kastettiği materyalist filozoflar ve natüralist filozoflar. Bu iki gurup felsefe tarihinin en karanlık ve zararlı adamlarını ihtiva ediyor. Materyalistler ve Naturalistler paslaşarak zehiri yaymışlar. Marks da milattan önceki bir fikri ondokuzuncu yüzyılda tekrar gündeme getirmiş. Bediüzzaman’ın Marks‘ın bu nihilist yönü ile kavgası büyük. Aynı şeyleri on yıldır söylüyoruz, dön dön yine söyle. Akşam yarım saat dersle Bediüzzaman’ın okyanusunda gezilmez. Dünyamızda derinleştiğimiz yüzde birini eserlerde Risalelerde Bediüzzaman’da kullanmıyoruz, ama siyaset olunca sorma gitsin.
Hülasa Bediüzzaman ve Risale-i Nur’u iyi okumalıyız. Yoksa…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.