Osmanlı Araştırmaları Vakfı, Lem'alar'ı tahkik ve haşiyeli olarak neşretti

Osmanlı Araştırmaları Vakfı, Lem'alar'ı tahkik ve haşiyeli olarak neşretti

Osmanlı Araştırmaları Vakfı (OSAV) Risale-i Nur'u tahkik ve haşiyeli olarak neşretmeye devam ediyor

Vakfın açıklaması şöyle:

Lem’alar’a yani, muhtevasına baktığımızda, Kur’anî usule uygun olarak, imanın temel hakikatlerini ispat ve izah ettiğini görürüz. Aynı zamanda, bu hakikatlere ve Kuran ayetlerine ateistler tarafından yapılan eleştirilere de cevap vermektedir.

Bedîüzzaman’a talebeleri tarafından yöneltilen sorulara cevap olarak yazılan On İkinci, On Dördüncü ve On Altıncı Lem’alar bunun örnekleridir. Diğer Risâleler, özellikle de Yirmi Üçüncü Risâle, meşhur Tabiat Risâlesi ve Otuzuncu Risâlenin Altıncı Noktasında yer alan İlâhî Zâtî Varlık tartışması, Natüralist ve Materyalist felsefeyi istikrarlı bir şekilde çürütmektedir.

Aynı zamanda İslam’ı bu tür felsefeyle ikame etme girişimleri ve bu girişimlere eşlik eden zorunlu yenilikler karşısında Bedîüzzaman’ın Hz. Muhammed’in (sav) uygulamalarına (Sünnet) bağlılığa yaptığı vurgu görülebilir. Özellikle On Birinci Lem’a’da ve Dördüncü Lem’a’da Sünniler ile Şiiler arasındaki başlıca çatışma noktalarından biri olan imamet meselesini çözmesi dikkat çekicidir.

Lem’alar’ın Risâle-i Nûr’un diğer iki büyük eserinden ayrılan bir diğer özelliği de inancın toplumsal boyutlarını daha geniş bir şekilde ele almasıdır. Örneğin, Yirminci Lem’a, İhlas Üzerine, toplumdaki bölünmeleri iyileştirmenin ve birliği sağlamanın yolunun İhlas olduğunu gösterir. Ondokuzuncu Lem’a, Bedîüzzaman’ın kendisinin de hayatıyla en güzel örneği olduğu önemli bir İslâmî ilke olan İktisadı teşvik eder. Yirmi Dördüncü Lem’a, kadınlar için tesettürdeki hikmeti tartışır. Yirmibeşinci Lem’a hastaları, Yirmialtıncı Lem’a ise ihtiyarları ele alır.

Bunun bir açıklaması, Bedîüzzaman’ın 1934 yazında ıssız bir köy olan Barla’dan sürgün yerinden Isparta il merkezine götürülmüş olması olabilir. Yukarıdaki başlıkları içeren Lem’alar, toplumun çeşitli kesimlerinin ihtiyaçlarının kendisini daha fazla etkilemiş olabileceği burada yazılmıştır.

Buna ek olarak, Yirmi Dokuzuncu Mektubun Altıncı Kısmında Bedîüzzaman’ın, dinsizliğin, toplumun altı ana kesiminden gençlere sadece yüzeysel ve geçici bir mutluluk sunabileceğine işaret ettiği belirtilebilir. Dinsizlik, hastalar, yaşlılar, zayıflar, fakirler, çocuklar ve dindarlar için ise hiçbir şey sunamaz. Böylece, Isparta’nın daha kalabalık merkezine taşındıktan sonra, gerçek inancın ve İslam’ın toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçlarına nasıl cevap verdiğini ve hem bu dünyada hem de öbür dünyada gerçek mutluluğu nasıl sağladığını gösteren Lem’alar’ın yukarıda bahsedilen bölümlerini yazdı.

Nisan 1935’te Bedîüzzaman yüz yirmi talebesiyle birlikte tutuklanarak Eskişehir Hapishanesine gönderildi. Burada, Eskişehir Mahkemesi’ndeki savunma konuşmalarını içeren Yirmi Yedinci Lem’a’yı, bazıları Kur’ân âyetlerine önemli bir ışık tutan çeşitli konulardaki kısa parçaları içeren Yirmi Sekizinci Lem’a’yı, Risâle-i Nûr yolunun özünü gösteren Yirmi Dokuzuncu Lem’a’yı -düşündürücü düşünce- ve en büyük ismin altı ilâhî ismini açıklayan en büyük öneme sahip bir başka risâle olan Otuzuncu Lem’a’yı yazdı. Risâle-i Nûr’un dördüncü cildi olan Lem’aların ilk iki bölümü de bu zorlu on iki aylık hapis hayatının parlak meyveleriydi.

Risâle-i Nûr ve bu eser, belirli kısıtlamalar altında ve belirli şartlarda yazılmış olmalarına rağmen, evrensel bir Kur’an yolunu açıklamakta ve evrensel sorunları çağdaş insanın ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde ele almaktadır. Bu durum, Risâle-i Nûr’un hem Türkiye’de hem de dünya genelinde yayılmaya ve kabul görmeye devam etmesinin nedeni olarak görülebilir.

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.