Mehmet Ali KAYA
Bediüzzaman ve Adnan Menderes
Bediüzzaman 1922 Kasımında geldiği Ankara’nın farklı bir mecraya, Milli mücadele’nin ruhuna zıt bir mecraya yöneldiğini ve siyaseten bu durumu değiştirmenin mümkün olmadığını görerek 1923 yılı Nisan ayında Ankara’dan ayrılır. Van’a giderek siyasi hayattan çekilir ve kendisini “İman Hizmetine” verir. Bu arada bütün siyasi faaliyetlerden kendisi uzak durduğu gibi isyana kalkışan Şeyh Said’i de bu hareketinden vazgeçirmeye çalışır ve Kör Hüseyin Paşa gibi önemli kişileri vazgeçirir. 1926 yılı sürgününü kabul eder, 1927 yılında Barla’da sürgün hayatını kabul eder ve asla siyasi bir karşılık vermez. Barla’da “Sözler” isimli “İman hizmetinin ve iman davasının eserlerini yazmaya” Kur’ân-ı Kerimin mesajını insanlara ulaştırma hizmetine başlar.
İkinci dünya savaşı sonrasında Türkiye’nin demokratikleşme çalışmalarına olumlu yaklaşır. 1950 döneminde “Gizli oy açık tasnif usulü” demokratik ve hür seçimle iş başına gelen Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a ve Başbakan Adnan Menderese tebrik telgrafı çekerek iktidarlarını tebrik eder. (Emirdağ Lâhikası, 1998, s. 264, 393, 422, 423, 437) Türkiye’nin demokratikleşmesini destekler. Bediüzzaman bizzat açıktan mektup yazarak desteğini açıklamakla kalmadı, talebelerini de bu doğrultuda yönlendirerek desteklemelerini istemiştir. (Emirdağ Lâhikası, 423)
Bediüzzaman demokratları küfre karşı desteklediğini belirtmiş ve demokratların iktidardan düşmesi ile küfrün, yani komünizm ve dinsizlik cereyanının tekrar ortaya çıkacağını söylemiştir. (Şahiner, Necmettin, Son Şahitler, 2:359) Bediüzzaman anarşi ve teröre, komünizm ve dinsizliğe karşı Risale-i Nur eserlerinin maarif vasıtası ile basılarak okullarda serbestçe okunması için Menderes’e mektuplar yazar. (Age, 4:157-158)
Bediüzzaman Said Nursi hazretleri Demokrat Partiyi desteklemiş ve talebelerine de destek vermeleri konusunda teşviklerde bulunmuştur. Ancak Said Nursi hazretleri DP’yi ve yöneticilerini ikaz etmekten de geri durmamıştır. Desteği partinin üyeleri, sempatizanları ve seçmenleri gibi olmayıp tamamen “vatan, kuran ve İslamiyet” namına ve hesabına bir destekti. (Emirdağ Lâhikası, 423)
Bediüzzaman Demokrat Parti Lideri Adnan Menderes ile hiç görüşmemiştir ancak talebesi olan Isparta Milletvekili Tahsin Tola vasıtası ile selam göndermiş ve bir defa da Menderes’in Emirdağ’a gelmesi üzerine evinin penceresinden kendisini selamlamıştır. Bediüzzaman Menderes’e yazdığı mektuplarında özellikle üç hususa dikkatlerini çekmiştir.
Birincisi: Kur’ân-ı Kerimin adalet prensibi olan “Birisinin hatası ile başkaları, akrabaları ve dostları mesul olmaz” (En’am, 6:164) ayetini delil göstererek tarafgirlik ve particilikle hakkaniyet ihlal edilmemesi gerektiği, suçlu kim olursa olsun yalnız onun cezalandırılması gerektiğini ders verir. İslam kardeşliğinin esas alınmasını ve ırkçılığa asla müsaade edilmemesi gerektiğini anlatmıştır. (Emirdağ Lâhikası, 1998, s.393)
İkincisi: “Kavmin efendisi, onlara hizmet edendir” hadisini hatırlatarak bu peygamber prensibini hayata geçirmek gerektiğini ihtar eder. Bu prensibin gereği olarak memuriyeti millete hizmet etmektir. Memuriyeti bir tahakküm aracı olmamalıdır. Millete hizmetin aracı olmalıdır. (Age, 394)
Üçüncüsü: Peygamberimizin (sav) “Mü’minin mü’mine karşı bir binanın kenetlenmiş taşları gibidir” hadisini esas alarak memleket dahilinde kardeşlik prensibi ile hareket edilmesi gerektiğini belirtir. Bu sebeple dâhildeki adavet unutulmalı ve birlik beraberlik sağlanmalıdır. (Age, 395)
Bediüzzaman’ın istediği şey ülke içinde anarşi ve terör olmasın, birlik ve beraberlik sağlansın. Bunun da yolu “din kardeşliğinin esas alınması” “kardeşliğin geliştirilmesi” “ırkçılığın yapılmaması” ve “suçluyu bularak onu cezalandırmak, onun yerine bir başkasına, akrabasına ve aşiretini suçlamamaktır.”
Bediüzzaman hazretleri Isparta milletvekili Tahsin Tola’yı Menderes’e göndererek eserleri olan Kur’an tefsiri “Risale-i Nurların” Diyanet İşleri Başkanlığınca resmen neşredilmesini istemiştir. Menderes de Tahsin Tola’yı görevlendirerek “Diyanet İşlerine gidin ve Eyüp Sabri Hayırlıoğlu ile görüşerek Risale-i Nurların neşrini sağlayın” (Necmettin Şahiner, Son Şahitler, 3:276) demiştir. Ancak bu mümkün olmamıştır.
Bediüzzaman “vatan, kur’an ve İslam namına” olan isteklerinin yerine getirilmediğini görmüştür. Ama bütün bunlara rağmen Adnan Menderes’e ve DP’ye olan desteğini çekmemiştir. İcraatlarının bir kısmını yanlış bulanlara ve desteğini çekenlere “Menderes bir din kahramanıdır. Dine büyük hizmetleri olmuş ve olacaktır. Fakat Adnan Bey arzu ettiği hizmetinin semeresini göremeyecektir. Benim de dine hizmetim olmuştur. Ketm etmeyeyim... Ama ben de hizmetimin semeresini Adnan Bey gibi göremeyeceğim. Her ikimizin de hizmetlerimizin semeresi ileride görülecektir” (Şahiner, 4:276) diyerek gelecek için çok ümitli olduğunu belirtmiştir.
Bediüzzaman hazretleri 23 Mart 1960’da vefat etti. İki ay sonra 27 Mayıs 1960 tarihinde “CHP-Ordu elele” vererek ihtilal yapıldı ve Demokratlara on senelik ülkeye yaptıkları hizmetlerinin bedeli olarak hapisler, sürgünler ve Adnan Menderes ile iki arkadaşı Hasan Polatkan ve F. Rüştü Zorlu idam edildi.
Ama ne var ki Bediüzzaman’ın da Adnan Menderes ve DP’nin yaptıkları hizmetler bu gün daha iyi anlaşılmaktadır. Dine hizmet adına yapılanlar Bediüzzaman’ın amel defterini açık tutarken, ülke adına yapılan hizmetler de Adnan Menderes’in amel defterini açık tutmaktadır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.