Bediüzzaman ve İbrahim Halilullah'ın Menzili Urfa

Bediüzzaman, 21. Lem’a’da; “Mesleğimiz halîliye olduğu için, meşrebimiz hillettir.” demektedir. Hayatının son demlerinde, Risale-i Nurların telifi ve matbaalarda basım işi bittikten sonra, hizmet mahallerini gezerek iman ve Kur’an hizmetlerinin inkişafı için çalışmış, ardından da en yakın dost Halilürrahman’a kavuşmaya ve fedakâr Urfalılarla kucaklaşmaya yönelmiştir.

"Evlatlarım siz hiç merak etmeyin. Küfür ölmüştür. Bundan sonra bir şeyler yapamazlar! Risale-i Nur, dinsizlerin, masonların belini kırmıştır. Risale-i Nur daima galiptir.” diyerek esas vazifesini tamamlamış olarak ve kemal-i rahatla, çok hasta ve bitkin olmasına rağmen, çok sevdiği Urfa’ya varmıştır.

Bediüzzaman’a bütün Urfalılar gereken vefa ve sahiplenmeyi göstermiştir ama, bundan rahatsız olan devlet ricali ve zamanın İçişleri Bakanı, Isparta’ya geri dönmesi için emir göndermiş, ama o; “Ben buraya ölmeye geldim.” (1) diyerek geri dönmek istememiştir.   

“Ben Urfa'yı her yere tercih ediyorum.”, “Bütün Urfa halkına, çoluk çocuğuna, mezarda yatanlarına her sabah dua ediyorum ve bütün Urfalılara selâm ediyorum. Urfa’nın Taşı da, toprağı da mübarektir.” (2) dediği, “Türk, Arap, Kürt gibi Müslüman kardeşleri birleştirmeye vesile olacağı”nı (3) belirttiği, “Çünkü orası hem Anadolu'nun, hem Arabistan'ın, hem Kürdistan'ın bir nevi merkezi hükmündedir. Nurlar orada yerleşse, o üç memlekette intişarına vesile olur.”, “Hem madem Risale-i Nur'un mesleği hıllettir ve Urfa ise, İbrahim Halilullah'ın bir menzilidir. İnşaallah hıllet-i İbrahimiye parlayacaktır.” (4) ümidini beslediği, çok ehemmiyet verdiği ve bin bir zahmetle gelebildiği Urfa'dan nasıl ayrılabilirdi?

Zaten istese de yapamazdı. Halk Bediüzzaman’ı hiç yalnız bırakmamış, akın akın ziyaretine gelmiş, o da ayırt etmeden bütün ziyaretçileri kabul etmişti. Bayram Yüksel Ağabey; "Urfa'da ise hiç kimseye itiraz etmedi. Bütün Urfalıları kucaklıyordu. Biz bilemedik. Mübarek Üstadımızı bütün Urfalılar ziyaret ettiler. Halk, esnaf, subay, asker; hep ziyaret ettiler. Mübarek Üstad hiç itiraz etmedi. Hem tahammül etti, hem de yatmadı. Bizler de yatmadık.” (5) diyordu.

Vahdettin Gayberi de; “Üstadın âni vefatı Urfa'yı yerinden oynattı âdeta. Mahşerî bir kalabalık Urfa'yı doldurdu. Sonradan Urfa bir ziyaretgâh görünümünde büründü. Şehir dolup taşıyordu.” diyor ve "27 Mayıs İhtilalinden birkaç ay sonraydı. Bir gün sabah namazına giderken baktık, yollar tanklarla tutulmuş, köşe başları silâhlı askerlerle dolmuştu. Camiye gitmeye yol vermediler. Gün açıldıktan sonra baktık ki, Üstadın kabr-i şerifi parçalanmış, açılmış, içinde kimse kalmamış. Halk büyük bir üzüntü içinde...” (6) diye devam ediyor.

Bilindiği üzere; İbrahim Halilullah’a Nemrut’un yapmadığı zulüm kalmamış, sonunda mancınıkla dağ gibi yaktırdığı ateşin ortasına attırmıştı. Yüce Allah da o ateşi cennet bahçesine çevirmişti. Bediüzzaman da ömrü boyunca çekmediği cefa ve eza kalmamışken üstüne üstlük; “Ölmeye geldim.” dediği bu mübarek mekân olan Urfa’da, pak cenazesine bile tahammül edilememiştir. Modern mancınık helikopterle gülbahçesi olan Isparta’nın tam ortasına atılmıştır. (7) Böylelikle; “Mezarım birkaç talebemin dışında kimse tarafından bilinmesin.” arzusu da zoraki olarak yerine gelmiştir.

Hayatı boyunca talebelerine müsbet hareketi tavsiye eden Bediüzzaman, hapishanede zehirlenerek ölüm döşeğinde iken, fırsat bulup ziyaretine varabilen bir talebesine; “Belki hayatta kalamayacağım. Bütün mevcudiyetim vatan, millet, gençlik ve âlem-i İslâm ve beşerin ebedî refah ve saadeti uğrunda feda olsun. Ölürsem dostlarım intikamımı almasınlar.” (8) şeklinde ettiği tavsiye, bu zoraki nakilden sonra da, şimdi de geçerlidir.

Onu büyüten Allah’a karşı olan acz ve fakrı, sıradağlar gibi sarsılmaz imanı ve bütün kainatı kucaklayan şefkatidir. Telif ettiği Risale-i Nur Külliyatının, okunan her bir harfi sayısınca ruhuna Fatiha’lar olsun ve yüce ruhu şâd olsun.

Kaynaklar:
1-Şahiner, Necmeddin, Bayram Yüksel, Son Şahitler, 3. Cild, s. 31
2-Nursi, Bediüzzaman Said, Barla Lahikası, Mektup: 114
3-Şahiner, Necmeddin, Abdullah Yeğin Son Şahitler, 2. Cild, s. 158
4-Nursi, Bediüzzaman Said, Barla Lahikası, Mektup: 113
5-Vahdettin Gayberi, Son Şahitler, 3. Cild, s. 209
6-Şahiner, Necmeddin, Bayram Yüksel, Son Şahitler, 3. Cild, s. 31
7-Cumhuriyetin 75. Yıldönümü Münasebetiyle “Polis Arşiv Belgeleriyle Gerçekler” Özel Sayısı, 108 ve 109’uncu sayfalar, Bediüzzaman Said Nursi’nin Urfa’daki kabristanından alınarak Isparta’ya defnedildiğini ifade eden tutanaklar, Polis Dergisi, 1998.
8-Nursi, Bediüzzaman Said, Tarihçe-i Hayat - Afyon Hayatı

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.