Bediüzzaman ve Obama

Zaman zaman meydana gelen olaylar karşısında bu kabil tartışmalar oluyor. Bu durumda nasıl davranmak, bu fikri ileri sürenlere ne cevap vermek gerekir? Yani, olaylar karşısında Üstadın nasıl davranacağını kestirmek mümkün mü? Yoksa O olsaydı hiçbir şeyle ilgilenmezdi, çünkü O ikinci dünya savaşı ile ilgilenmemiş bu kadar küçük olaylarla ilgilenir mi? diyerek tartışmayı bitirmemiz mi gerekir?

Öncelikle şunu bilmek lazım. Bediüzzaman Said Nursi, olay insan, yüzlerce eser neşretmiş, milyonların kalbine taht kurmuş, 1400 sene boyunca İslam Ulemasının bulup keşfedemediği 100’den fazla hakikati (kendi ifadesi ile tılsımları) bulup ortaya çıkarmış. Dahi insan, hayatı bir efsane, her günü bir olay, her saniyesi hareket dolu, hizmet dolu, şevk dolu, ders dolu yüce bir insan.

Fakat her fani gibi o da günü ve zamanı gelince göçüp gitmiş, bıraktığı eserler sayesinde binler yüzbinler maddi manevi O’ndan istifade eder olmuş. Onun eserleri sayesinde yücelmiş, onun mirası sayesinde yaşar olmuş, onun fikirleri sayesinde nefes alır verir olmuş.

O nedenle yaşanan her olayda; bu yüce insan olsaydı ne yapardı? Nasıl davranırdı? Destekler miydi? yoksa hiç olmamış gibi mi davranırdı? Hep merak edilmiş/ediliyor bundan sonra dünya durdukça, yeryüzünde insan yaşadıkça da edilecek.

Nitekim dünyanın jandarması olarak bilinen ABD’de bir seçim oldu, ama ne seçim. İlk defa bir siyahî, başkan oldu. Bu seçim sayesinde geçmişte köle olan insanlar bugün ABD’yi hatta dünyayı yönetme hakkını kazandı. Ve biranda bu kişi düşen, itilen, kakılan insanların umudu oldu.

Dünya da böyle bir olay olacak da Bediüzzaman Said Nursi ilgilenmeyecek, görüş beyan etmeyecek, böyle bir konuda fikrini söylemeyecek diyecek oluyorum. Ama hemen karşıma onun devasa eserleri çıkıveriyor. Ve bana “kendine gel” diyor. O ikinci dünya savaşı için fikir beyan etmedi, ilgilenmedi, konuşmadı bunun için mi konuşacak? Düşüncesi üşüşüyor kalbime.

Sonra hayat hikâyesi bir sinema şeridi gibi gözümün önünden geçiveriyor birden. Yazdıklarını düşünüyorum ve her mektubunun hatta her konuşmasının başında “Kalbe ihtar edilen içtimaî hayatımıza ait bir hakikat” (E.L. Sayfa 386), “,”kalbe ihtar edildi” (E.L. Sayfa 33, “kalbe ihtar edilen bir fıkrayla…” (K.L. Sayfa 58) O zaman anlıyorum ki, bu Zat kendi aklıyla, kendi fikriyle, her zaman her yerde istediği gibi hareket eden biri değil.

Yine, diyorum kendi kendime, böyle bir Zat hakkında “O olsaydı ne yapardı?”, “nasıl davranırdı?” gibi şeyler söyleyince dikkat etmen gerekir. Çünkü bu İnsan kendi başıyla, kendi düşüncesiyle her bir şeyi yapmıyor. Keyfine göre hareket etmiyor.

Kalbine “ihtar” edilmişse, Adnan Menderes’e istida gönderiyor, yine kalbine ihtar edilirse, Cumhuriyet Halk Partisinin Kâtibi Umumisi (genel sekreteri) Hilmi Uran’a siyasi dersler içeren mektuplar ulaştırıyor. Yine kalbine gelmişse Tesettür Risalesine haşiye (Kastamonu Lahikası, Sayfa 58) yazıyor.

Demek ki, böyle bir Zat hayatta olsaydı ne yapardı? sorusunu sormak; problemlere çare bulmak açısından doğru bir soru, cevabı bulmak için buna ihtiyaç var. Kıyaslama yaparak hakikati ve doğru çizgiyi bulmak için.

Obama olayını tahlil ederken ve Bediüzzaman olsaydı ne derdi? veya nasıl davranırdı? sualine cevap ararken bu duruma dikkat etmemiz gerekiyor. Elbette O olsaydı “kalbine ihtar” edildiği şekliyle hareket ederdi. Buna hiç şüphe yok, ama hayatının sadece bir kesitindeki davranış biçimini dikkate alıp “hah böyle davranırdı” demek, yani, sadece ikinci dünya savaşıyla hiç ilgilenmediği için bununla da ilgilenmezdi demek ne kadar doğrudur. Zira bir başka olayla ilgili olarak bakın ne diyor “Bu mübarek gecede pek şiddetli bir ihtar kalbime geldi ki: İstanbul’daki üniversiteciler…” (E. L. Sayfa 311) diye devam eden yazısında üniversite talebeleri arasında meydana gelen farklı fikirlerle ilgi görüşlerini beyan ediyor.

Yine, “Mesmuata göre, bugünkü Amerika, aktar-ı aleme tetkikat için gönderdiği dört heyetten birisini, bugünkü beşeriyetin saadetini temin edecek salim bir din taharrisine memur etmiştir.” (E.L. Sayfa 60) demesi ile ilgili farklı davranışlarını dikkate almak gerekir. Ta ki, O’nunla ilgili konuşurken yanlış şeyler söylemiş olmayalım.

O halde “Obama ile ilgili görüş söylerdi” demek de mümkün, “söylemezdi” demek de… Sadece, benzer olaylara bakarak şunu diyebiliriz; Onun fikirleri bu noktada böyledir veya şöyledir.

Sanırım en doğrusu bu olsa gerek.

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.