Bediüzzaman’a göre hürriyet olmadan kalkınma olmaz

Bediüzzaman’a göre hürriyet olmadan kalkınma olmaz

Nişancı, Bediüzzaman’ın kalkınmanın ancak hürriyetle birlikte sağlanacağını söyledi

Risale Haber-Haber Merkezi

Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şükrü Nişancı, Bediüzzaman’ın kalkınmanın ancak hürriyetle birlikte sağlanacağını söyledi.

İstanbul Düşünce Okulu tarafından gerçekleştirilen Kavram Atölyesi’nin 2012’nin son gününde gerçekleştirildi. Moderatörlüğünü Hukuk Fakültesi öğrencisi İsmail Mutlu’nun yaptığı “Siyasal İslam, Maddeten Terakki: Fırsat ve Tehdit Analizi” başlıklı çalışmada konuşan Nişancı, sunumunu, Bediüzzaman Said Nursi’nin şu ifadelerini temel alarak yaptı:
“Her bir mü'min, ila-yı Kelimetullah ile mükelleftir; bu zamanda en büyük sebebi, maddeten terakkî etmektir. Zîra, ecnebîler, fünun ve sanayi silahıyla bizi istibdad-ı manevileri altında eziyorlar. Biz de fen ve sanat silahıyla, ila-i Kelimetullahın en müthiş düşmanı olan cehil ve fakr ve ihtilaf-ı efkâra cihad edeceğiz.”

Bediüzzaman’ın bu tespiti yaptığında, İslam tarihi içinde en büyük medeniyet krizinin yaşandığını söyleyen Doç. Nişancı, bu krizin başlıca nedenlerini şu şekilde sıraladı: “Emperyalizm, yanlış kader ve tevekkül anlayışı, ayet ve hadislerin gereklerinin bazı telkinler ile gözardı edilmesi, askerlik ve memuriyetin revaç bulması, ticaretin ve ziraatın ihmal edilmesi.”

Medeniyet krizinin en önemli sebeplerinden birinin ise istibdat olduğunu söyleyen Nişancı, Bediüzzaman’ın “Asya'nın ve âlem-i İslam’ın istikbalde terakkisinin birinci kapısı meşrutiyet-i meşrua ve şeriat dairesindeki hürriyettir” beyanına atfen, kalkınarak hürriyetin elde edilemeyeceğini, hürriyetle kalkınmanın sağlanacağını vurguladı.

“Maddeten terakki” için kâinatta geçerli olan yaratılış kanunlarına riayet etmek, güven ortamını tesis etmek, yardımlaşmak ve ümitvar olmak gerektiğini söyleyen Nişancı, Kur’an medeniyetinin yükselişin eşiğinde olduğunu söyledi.

Atölye çalışması, katılımcıların da katkılarıyla; fen, teknoloji ve medeniyet ilişkisi; Batı ile ilişkiler; servetin biriktirilmesi ve kullanımı, adil paylaşım, infak, zekât müessesesinin önemi, toplumsal ve bireysel zenginliğin sınırları gibi konuların müzakeresiyle sona erdi.