Mehmet EVREN
Bediüzzaman’ın dilinden Mehmet Tahirî Mutlu
Bediüzzaman hazretleri talebelerine çok değer veren bir zattı. Onları vücudunun bir azası, bir organı gibi görüyordu. Bediüzzaman, Van’da bulunduğu yıllarda kurucusu olduğu medresesinde talebelerine ders verdiği bir esnada Kör Hüseyin Paşa; Bediüzzaman’la bir konu hakkında görüşmeye gelir. Kör Hüseyin Paşa: “Seyda! Şayet talebelerinizi çıkararısanız sizinle görüşmek istediğim mahrem bir mes'ele var." der.
Bediüzzaman hazretleri Paşa: "Talebelerim benim vücudumun azaları gibidir; burada yabancı yok. Ne konuşacaksan konuşa bilirsin." diye cevap verir.
Bediüzzaman bütün hayatında talebelerine hep böyle değer ve önem vermiştir. Çünkü onun yanında her talebesinin kendi tahtında bir riyaseti, bir üstünlüğü ve birinciliği vardı. Onun için talebelerine:
“Aziz, sıddık ve fedâkâr ve vefâkâr kardeşlerim ve hizmet-i Kur'âniye ve imaniyede kuvvetli ve kıymetli ve çalışkan ve muktedir arkadaşlarım; Bu dünyada benim için medâr-ı tesellî sizlersiniz ve hakkınızda büyük ümitlerimi doğru çıkardınız. Cenâb-ı Hak sizden ebeden razı olsun.” gibi mana yüklü ifadelerle hitab etmiştir.
Bu girizgâhtan sonra Mehmet Tahiri Ağabeyi, üstadın yanındaki yerini, üstadından birlikte dinleyelim:
Bediüzzaman Hazretleri Tahirî Mutlu ağabeye gönderdiği mektuplarında onun için unutulmaz ifadeler kullanır, Kastamonu Lâhikasında:
“Mehmed Tahirî, Küçük Lütfü’nün hayrulhalefi (yerine bıraktığı hayırlı kişi) ve Atabey’in kahramanı, bu havaliye nurlu ve güzel hediyeleri çok kıymettardır. Rahman ü Rahîm hazine-i rahmetinden ona ve pederine her harfine ve her kelimeye mukabil rahmet etsin, âmîn!” [1]
Tahirî Mutlu ağabey parlak kalemiyle, Üstad Hazretleri’nin üzüntülerini yok etmiş, peder ve validesini ve bütün âile fertlerini her vakit üstadın ve talebelerinin dualarına dâhil etmiş bir insandı.
Üstad Kastamonu Lahikasında: “Hakikaten Hüsrev'in infikâki beni çok müteessir etmişti. Fakat Tahiri o parlak kalemiyle benim o teessüratımı izale eyledi. O bütün efrad-ı ailesiyle (aile fertleriyle), peder ve validesiyle Risale-i Nur’un has talebeleri içinde her vakit hissedar olacaklardır.
Hem bu Tahir'in yüzünden bugünden itibaren Atabey'de, İslâmköyü, Sav köyü, Kuleönü karyeleri (köyleri) gibi Nurs karyesine (köyüne) arkadaş olup umum manevî kazancımıza hissedar oldu.” diyor[2]
Yine Kastamonu Lahikasında:“Aras Atabey’de, eskide Lütfü, Zekâi gibi iki kıymettar şakirdlerin yerlerini boş bırakmayan, Aras kahramanları olan Tahir ve Abdullah Çavuş’un Risale-i Nur’a hizmetleri, Aras hakkında endişelerimi tamamen izale etti.” diyor[3]
Yine Kastamonu Lahikasında: “Cenâb-ı Hakka hadsiz şükür ve hamd ediyorum ki, sizlerin bu defaki hediye-i Ramazaniyeniz olan çok güzel nüshalarınız bu bayramı çok bayramları birden toplayan bir küllî bayram hükmüne geçti. Ve bilhassa ikinci Hüsrev olan Birinci Tâhir’in gayet dikkat ve tevafuklu yazdığı risaleler, beni o derece minnettar ve mesrur ediyor ki, elimden gelseydi her bir nüshasına on altın lira verecektim. Bu derece kuvvetli bir şakirt Risale-i Nur'a sahip çıkması ümitlerimizi çok kuvvetlendirdi.” [4]
“Mübarekler, Tâhir ile beraber, Tahirînin bize kıymettar kalemiyle Cennet taamları gibi çok tatlı ve huri libası gibi çok güzel yazıları, burada herkesi lezzetle mütalâaya sevk ediyor. Ve onun mâsume iki mübarek kızlarının yazdıkları nüshalar, burada kadınlar, kızlar âleminde geziyor, görenleri Risale-i Nur'a cezb ediyor. Çok çalışkan ve fedakâr Tahirî'nin kesretli hedi-yeleri, bizleri çok borç altında bıraktı.” [5]
Yine Kastamonu Lahikasında: “Bilhassa çok ehemmiyetli kardeşimiz kahraman Tahirînin parlak ve muvaffakıyetli ve tevafuklu kalemi, kerametkârane fütuhat yapıyor. Ve onun iki masumeleri ve masumların ve ümmi ihtiyarların rengârenk, çeşit çeşit meziyetlerini gösteren yazıları, bizleri teshir ediyor, herkesi şevkle okumaya sevk ediyor. Cenab-ı Hak sizlerden ebeden razı olsun ve sizi muvaffak etsin, âmin![6]
“Masumların ve ümmi mübarek ihtiyarların ve kahraman Tahirî’nin nüshaları, daimî parlak bir tarzda fütuhat yapıyorlar. “Tahirî’nin Hizbü’l-Ekber ve Virdü’l-A’zam’ı tab için İstanbula gitmesini bütün ruhumuzla onu tebrik ve muvaffakıyetine dua ediyoruz.”[7] Yine Kastamonu Lahikasında: “Bu defa kahraman Tahir’i umumunuz namına gördüm ve onda bir Lütfü, bir Hâfız Ali, bir Hüsrev ve bir Said (fakat genç Said) müşahede ettim.”
“Hem sizi hem bizi hem Risale-i Nur dairesini ve hususan Kahraman Tahir’i(yi), bu Virdü’l-A’zam-ı Kur’anî’nin bu tarzda zuhura gelmesiyle tebrik ediyoruz. Evet, bunun tabında iki emr-i azîm var: Birisi: Mu’cizatlı Kur’an-ı Hakîm’in ve kerametli Risale-i Nur’un tablarına matbaada görülmemiş bir çığır açtı.
İkincisi: Tahir’e ve Hâfız Ali’ye ve arkadaşlarına kazandırdığı fevkalâde bir sevap noktasıdır ki bu sırra delil-i zahir, emsali matbaada, tabda görülmemiş bir tarzda, aynen Tahir’in hattı fotoğrafla alınmış gibi kim bakıyorsa “Bu, Tahir’in yazısıdır, matbu değildir.”der.[8]
“Kahraman Tahirî ve Hâfız Mustafa’nın yaptıkları hizmet çok güzeldir. Onların tedbirleri isabetlidir, haktır. Nur Fabrikasının divanında verdiğiniz kararlar, ne olursa kabulümüzdür.”[9]
“Arabî Virdü’l-Ekber-i Nuriye’ye dair müjdeniz ve kahraman Tahirlerin ve mübareklerin, sâri ve dehşetli hastalıklara tiryaklar ve ilaçlar yetiştirmeleri ve mütemadiyen çalışmaları, bizi belki ruhanîleri ve ricalü’l-gayb zatları dahi sevindiriyor.”[10]
Kardeşlerim! Erkân-ı sitteden iki Ali ile Tahirî ve Hâfız Mustafa, bu iki üç senede ve bilhassa bu havalide bana yardımları ve fütuhatları ya fevkalâde ihlâslarından veya yüksek iktidar ve faaliyetlerinden o derecededir ki bu vilayette Risale-i Nur şakirdlerini ebeden minnettar edip Risale-i Nur’u dahi buralarda ebeden yerleştirdiler. Cenab-ı Hak, onlardan ve sizlerden ebeden razı olsun, âmin! [11]
Bediüzzaman Emirdağ Lahikasında: “Tahirî’nin Denizli hapsinde unutulmaz hâlisane hizmeti ile ve Nurlara sarsılmaz sadakatiyle ve yanılmaz zekâvetiyle ve çekilmez bahadırlığıyla, daire-i Nur’da ehemmiyetli makamı için bütün bu defaki mektubunu Lâhika’ya geçirdik. Başta Nur’un şakirdlerinden validesi Zübeyde olarak akrabasına ve rüfekasına selâm ederim. Cenab-ı Hak onlardan ebeden razı olsun, âmin!“ [12]
Bediüzzaman’ın Şualar Adlı eserindeki, “Feyzilerin bir kahramanı olan Ahmed Feyzi kardeşimiz de Tahirî’nin koğuşu olan medresesinde aynen Tahirî gibi davranmalı.” [13] ifadesi manidardır.
Üstadın Tahiri ağabeyle ilgili Kastamonu Lahikasındaki bir mektubunda: “Tahirî gibi kahraman bir mahduma sahip olan ve hanesinde Risale-i Nur’un altı şakirdi bulunan kardeşimiz Hüsnü Efendi’ye selâm ve tebrik ederiz.” [14]
Bedüzzaman’ın Tahirî ağabeyle ilgili Kastamonu Lahikasında yer alan bir mektubu:
“Bizi ve Kastamonu şakirdlerini kıyamete kadar minnetdar eden ve müstesna kalemiyle Risale-i Nur’un hemen umumunu bu havaliye yetiştiren ve evlâd ve peder ve vâlideleri ve refikasıyla Risale-i Nur’a hizmet eden kahraman Tahirî kardeşim! Cenâb-ı Hak hanenizdeki hemşireme, hem bana şifa ihsan eylesin. Hastalığıma ait bir parça size geliyor. Peder ve vâlidenize de benim tarafımdan deyiniz ki:
“Tahirî gibi kahraman bir şakirdi Risale-i Nur’a yetiştiren ve o vasıta ile defter-i a’mallerine daima hasenat yazdıran bir şakirdi bize kardeş veren o mübarek zâtlar, inşâallah bu saadeti daima idame ettirecekler. Dünyanın cam parçalarını, o elmaslara tercih etmeyecekler. Onlar, hususî dualarımızda dâhildirler.” [15]
Emirdağ Lahikasındaki bir mektup:
“Merhum Lütfü’nün ehemmiyetli vârislerinden Abdullah Çavuş, kahraman Tahirî ile Atabeyi Nurs karyem hükmüne getirmişler. Mübarek Tahirî’nin küçücük bir medrese-i nuriye hükmünde hanesindeki mübareklere dua ediyorum.”
Üstadın Tahirî Mutlu ağabeye vefat eden küçük kızı Hicret için verdiği taziye mektubu:
“Kahraman Tahirî’nin Nurcu mâsume, merhume mübarek Hicret’in dünyadan Cennet’e hicret etmesi, hakikaten beni mahzun eyledi. Öyle bir Nur şakirdi ve masum taifesinin ehemmiyetli bir çalışkanı gitmesi, Nur hesabına da beni müteessir etti. İnşâallah onun yerine çoklar girecek, yerini boş bırakmayacaklar. Cenâb-ı Hak, Hicret’in peder ve vâlidesine ve akrabasına sabr-ı cemil ihsan edip, Hicret’i onlara şefaatçi eylesin ve o merhumeyi de merhume hemşirem Hanım’la Cennet’te mesrur eylesin, âmin!” [16]
Tahirî ağabeyin Pederi Hüsnü Efendi’nin Vefatı üzerine Üstad Hazretleri’nin yazdığı taziye mektubunda:
Aziz, sıddık kardeşlerim
“Bir küçük medrese-i nuriyeyi kendi hanesinde tesis edip kahraman Tahirî gibi bir has, hâlis Nur naşirini daire-i nuriyeye veren Tahirî’nin merhum pederinin vefatını, hem onun akrabasını, hem Isparta’yı, hem Nur dairesini tâziye ediyorum. Cenâb-ı Hak Nur’un hurufları adedince ruhuna rahmet eylesin, âmin!” [17]
Denizli Hapsinde Tahirî Mutlu
Bediüzzaman hazretleri, Tahirî Mutlu ağabeyin İstanbul’a gidişini ve Denizli hapsindeki unutulmaz halisane hizmetini ise şu mektupla anlatır.
Aziz, sıddık kardeşlerim!
“Tahirî’nin Denizli hapsinde unutulmaz hâlisane hizmeti ile ve Nurlara sarsılmaz sadakatiyle ve yanılmaz zekâvetiyle ve çekilmez bahadırlığıyla, daire-i Nur’da ehemmiyetli makamı için; bütün bu defaki mektubunu Lâhika’ya geçirdik. Başta Nur’un şakirdlerinden vâlidesi Zübeyde olarak, akrabasına ve rüfekasına selâm ederim. Cenâb-ı Hak onlardan ebeden razı olsun, âmîn!” [18]
Cenab-ı Hak gani gani rahmet eylesin, mekânı Cennet olsun.
[1] Kastamonu Lâhikası, s. 85.
[2] Kastamonu Lahikası, Mektup: 68, s:128
[3] Kastamonu Lahikası, Mektup: 54, s:110
[4] Kastamonu Lahikası, Mektup: 6, (s:130
[5] Adı geçen eser, Mektup: 82, s:151
[6] Kastamonu Lahikası
[7] Adı geçen eser
[8] Adı geçen eser
[10] Adı geçen eser
[11] Adı geçen eser
[12] Emirdağ Lahikası, I.105. Mektup. s:211
[13] Şualar, 14. Şua
[14] Kastamonu Lâhikası, s. 104.
[15] Adı geçen eser, I. 81.
[16] Adı geçen eser, I. 180.
[17] Adı geçen eser, II. 109
[18] Emirdağ Lâhikası, I. 161.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.