Bediüzzaman'ın gençlerde gördüğü özellikler

Bediüzzaman'ın gençlerde gördüğü özellikler

Gençlik, ömür ırmağının en coşkulu, en deli dolu çağı

Said Türkoğlu'nun haberi;

Akıl ve vicdan, planlı olmayı ve gelecekteki kalıcı faydaları emreder. Gençlik damarı ise bundan kaçıp geçici duygulara hitap eden hazlara koşar. Duygu ve heves de ileri görüşü körleştirir. Genç, aklını ve iradesini kullanmalı, gece gündüz çarşı sokakta onca gencin gezip tozup eğlendiğinde sonunda ne elde ettiğini düşünmeli.
Gençlik, ömür ırmağının en coşkulu, en deli dolu çağı. Güç, heyecan, öfke, sevinç, haz ve tutkular, bilumum duygular gençlik günlerinde zirvesini bulur. Coşkun bir ırmak, güçlü bir irade ve disiplinle bend edilmezse çevresine büyük zararlar verir. Toprağa, canlılara hayat kaynağı olan su, böyle kontrolsüz bir hâl alınca fayda yerine başa bela bir tahribat boyutu kazanır.

Ama bir baraj disipliniyle tutulan ırmak, ne kadar gümrah ve coşkun olursa olsun, kontrollü güç olarak canlılar için hayat kaynağı olur. Gençlik damarı, duygu ve arzulara meyilli olduğundan genellikle kontrolsüzdür. Kolay kolay dizginlenemez. Bir baraj disipliniyle kontrol altına alınamaz. İradenin rehberliğine teslim edilemez çünkü o hızlı akış, o hareketli işleyiş, durup düşünmeye, sağduyu ile hareket etmeye pek fırsat vermez. Bediüzzaman Hazretleri: "Gençlik damarı akıldan ziyade hissiyatı dinler. His ve heves ise kördür, âkıbeti görmez. Bir dirhem hazır lezzeti, ileride bir batman lezzete tercih eder." buyurur.

Akıl ve vicdan zahmeti, planlı olmayı ve gelecekteki kalıcı faydaları emrettiğinden, gençlik damarı bundan kaçıp geçici duygulara hitap eden hazlara koşar. Duygu ve heves ise ileri görüşü körleştirir. Yaşanmakta olan ân'ın kanunlarına bağlar insanı. İradesine ve aklına değil de nefsine ve duygularına söz hakkı veren gençler, günübirlik zevkleri çeşitlendirirler. Zevkler çeşitlendikçe hayatın gerçeklerine karşı sorumluluk duygusu gittikçe körelir. Hazların geçici rehaveti, insanın gelecekle ilgili kaygılarını unutturur.

Gençler, zaman zaman hatırlasalar da sabrın ve gayretin ileride büyük büyük lezzetlerle ve kolaylıklarla sonuçlanacağını, sonu karanlık geçici lezzetleri tercih ediyorlar çünkü biri peşin ve zahmetsizdir; diğeri ise ileride elde edilecektir ve bir emek, katlanma gerektirir.

İnsan; aklıyla, iradesiyle hareket edince etrafında olup bitenlerden anlar ki gece gündüz çarşı-sokakta onca genç gezip tozup eğleniyor da sonunda ne elde ediyor?

Bile bile, fani şeyleri baki değerlere tercih eden gençler, sonunda pişman oluyor ama iş işten geçiyor. Başka bir deyişle hep hazlara koşan gençler sonunda hazana uğramaktan kurtulamıyor. Hazanın sonu da perişan edici bir kıştır.

Zaman