Hüseyin YILMAZ
Bediüzzaman’ın Hukukunu Müdafaa Etmek!..
Hakkın müdafaasını başkasına bırakmak, kendi alçaklığını ilân etmektir! O alçaklardan değilim, olmayacağım da. Hak ve hakikati haykırmaktan korkup zillet içinde bir hayatı yapışmaktansa, her türlü bedeli de ödeyerek ölmeyi tercih ederim.
Bu ülkenin son bir asrında iftihar edebileceği, kendisine âid tek bir kahraman, tek bir değer varsa; o da Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretleridir. Cumhuriyet maskesi arkasında katı bir istibdadın ınkılâb adı altında bütün değerleri bir tahrib sarasının hedefi hâline getirildiğinde, millet adına karşı çıkmış tek kişidir Bediüzzaman. Kamal Atatürk ve hâlefi İnönü’ye kafa tutmasının bedelini de dünyevî hayat ve saâdetini fedâ ederek ödedi. Sürgünlerin, zindanların, idamla yargılanmaların, su-i kasdların îmânını sarsamadığı bu büyük insanın asıl zaferi ise, o ağır şartlarda Kur’an’ın parlak bir tefsiri olan Risâle-i Nur Külliyatı’nı kaleme alması ve bir huruc olan Nurculuk hareketini başlatmış olmasıdır.
Lozan sonrasında din tahribkârlığına memur edilen devrin muktedirlerinin hiçbir şekilde susturamadığı bu büyük insana, sadece bu milletin değil, ümmetin, hattâ insanlığın iki borcu var: hürmet ve teşekkürde kusur etmemek. Bugün bu topraklarda yeniden bir İslâmî hayat başlamış, yeniden ümidlerimiz yeşermişse; hiç şübhesiz en büyük hisse Bediüzzaman’a âiddir. Diğerleri ondan cesaret alarak çok daha sonra yola çıkmış bir nevi hâleflerdir. Allah onlardan da râzı olsun.
Bu girizgâhtan sonra temas ve müdafaasının gönüllüsü olduğum mevzua gelince. Akıl için mutlak hakikattir ki, FETÖ tuzağını kuranların asıl hedefi, düşman safların hücumu ile yıkamadıkları İslâmiyet’i dost görüntüsü altında, dehşetli bir münafıklıkla yıkmaktı. İslâm hisarının büyük fedai ve nöbetdârlarının kumandanı Bediüzzaman’a taarruz etmelerinin de sebebi kaleyi korumasız bırakmak, her türlü işgale açık hale getirmektir.
Gülen’i Bediüzzaman’ın hâlefi olarak takdim eden güruh iki: Birincisi, doğrudan küfrî cephe hesabına çalışan Kemalist ve ulusalcılar. Diğeri, suret-i hak maskesi arkasında iş gören münafıklar. Belki bir üçüncüsü olarak da samimî olmakla birlikte cehl ve şuursuzlukları sebebiyle Bediüzzaman’ı tanımadan, telkinlerle karşı cephe hesabına mevzilenen Müslümanların sâdık ahmakları.
15 Temmuz habasetini Bediüzzaman ve Nur Talebelerine yıkmaya çalışmak, hangi sebeple olursa olsun din, vatan ve millet düşmanlığı hanesine hizmet hükmüne geçer. 15 Temmuz gecesi hemen her grubdan Nur Talebeleri meydanlara çıkmış, bazıları da şehid düşmüştür. Bu satırları yazan kişi de çocukları ile birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kısıklı’daki evinin önüne koşmuş, bir çıkışı yanlamasına kapatan beton mikserinin üzerine çıkıp orada sosyal medyaya canlı yayın yapmıştır. Bu canlı yayın videolarını webde bulabilirsiniz.
Gülen’in Nurculukla yegâne irtibatının onu bozmak ve kullanmaktan ibaret olduğunu, belki bin kere söyledim. Tek hakikat de budur... Bunu avâm-ı nas bilmezse de devlet ricali bilir. Devlet ricali bilmezse de Erdoğan bilir. Bildiğini de, Nurcuları FETÖ ile karıştırmamak gerekir şeklinde bir kaç sefer beyan ederek ortaya koydu. Ama yetmez!..
Yetmez, zirâ Bediüzzaman ve Nur Talebelerine yönelmiş olan bu haksız, insafsız, alçakça ve bir o kadar da tehlikeli karalama kampanyasını durdurmak, en az 15 Temmuz ihanetine karşı durmak kadar hayatîdir. İkincisi için gösterdiği büyük gayret ve teyakkuzu birincisi için de göstermesini beklemeye hakkımız var.
Sayın Erdoğan!.. Bediüzzaman ve Nurculuk hareketi sadece Türkiye’nin değil, ümmetin de gelecek ufkudur; karanlık gecelerimizin parlak deniz feneridir. Sizden beklediğimiz bu ufkun karartılmaması, bu fenerin kırdırılmamasıdır. Sizi cemaat, tarikat ve mü’minlerin desteğinden mahrum bırakıp yalnızlaştırarak Kemalist ve ulusalcıların kucağına itmeye çalışanların dessas zekâlarına tükürmezseniz, korkarım ki, şahsınızda hepimizi hazîn bir âkibet karşılayacaktır. Bu habis ama bir o kadar da dessas ve alçakça oyunu bozabilirsiniz, bozmalısınız.
Dünya menfaatleri veya gelecek endişesiyle şirinlikler yapan etrafınızdaki bazı yakın halkanın gerisinde birikmiş, size seslerini duyuramayan mü’minler ordusuna ulaşmaya bakınız. Boyunuz uzun, sizi saran ve tarihin her devrinde liderleri körleştirmiş olan halkanın üstünden milleti görünüz...
Ben yazarım, zât-ı âliniz dahil, kimseden bir şey beklemedim, beklemiyorum. Bütün derdim, bir asır önce Lozan’da satılan İslâm ümmetinin hürriyet ve saâdetini geri kazanmak, bunun için yapabileceklerimi yapmaktır. Cenab-ı Hak’dan muradım, melek-i mevti gönderdiğinde beni aynı ruh hâli içinde bulmasıdır.
Din, vatan, millet ve ümmetin selâmeti adına başında bulunduğunuz siyâsî hareketi destekliyorum; siz sapmadığınız müddetçe de desteklemeye devam edeceğim. Ama unutmayınız ki, sizi destekleyen, hergün gözlerinizin içine bakan kısm-ı azamın destekleme sebepleri çok daha başka, çok daha farklı, çok daha şahsîdir...
Hulâsa-i kelâm; ya çıkıp deyiniz ki, “Bediüzzaman da Gülen gibidir!” ya da aralarındaki muazzam fark ve ziddiyeti millete izah ederek bu tehlikeli karalama kampanyası ile iltibasın karşısında durunuz. Takdir zât-ı âlinizindir...
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.