Mustafa ÖZCAN
Bekke /Mekke
Zaman zaman internet üzerinden bazı yabancı kanalları izliyorum. Bunlar arasında İslami kanallar da var. Bunlardan birisi de Alnas (Nas) Kanalı. Konuşmacı Kitab-ı Mukaddes’te Mekke (Bekke)’nin yer aldığını ifade ediyor ve Kur’an ile Kitab-ı Mukaddes arasında karşılaştırmalar yapıyordu. Programı kayıt zannettim ve geri dönüşü olacağını sanarak başka bir işe yöneldim. Geri döndüğümde ise seyrettiğim programın çanlı olduğunu anladım ve dolayısıyla youtube yüklenmiş programlar arasında bulamadım. Lakin bu beni kamçıladı ve Kur’an ve Kitab-ı Mukaddesteki Bekke konusuna götürdü. Konu hacla tevafuk etmiş ve beni de peşine düşürmüştü. Hacılar Bekke’den Arafat’a doğru akarken ben de bir tevafuk eseri olarak konuya yönelmiş oldum. Esasında, Tevrat ve İncil’i karşılaştırmalı olarak izleyerek Kur’an-ı Kerim’i tasdike ulaşıyorsunuz. Bir zamanlar Fransız ilim adamı Maurice Bucaille’ın yaptığı gibi. Tevrat ve İncil’den yola çıkarak Kur’an’a doğru bir yolculuk yaptığınızda tasdik makamına ulaşıyorsunuz. Kur’an-ı Kerim’den geriye doğru yola çıkarak Tevrat ve İncil’e ulaştığınızda onları tashih etmiş oluyorsunuz. Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle öncekiler tasdik kitapları, Kur’an ise tashih kitabıdır. Kur’an onların sağlamasıdır ve bundan dolayı Kur’an ‘müheymin/kuşatıcı kapsayıcı’ olarak nitelendirilmiştir.
*
Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle gerek din adamlarının tahrifatlarıyla gerekse farklı dillere özensizce çevriler veya orjinalin yerine çevrilerin ikamesiyle birlikte eski kitaplar anlam buharlaşmasına uğramışlar ve ifadeler gerçekleri karşılamaz ve teğet geçer olmuştur. Bunlardan birisi de Mezmurlarda geçen Bekke ibaresinin zamanla tashife yani harf bozumuna uğrayarak Bekaa Vadisi haline gelmiş olmasıdır. Bekke ile Bekaa arasında dağlar kadar fark vardır. Bekke, Mekke iken Bekaa Vadisi Lübnan’da bir vadinin adıdır. Birisi, kurak veya ekin bitmeyen diğeri ise ekini bol zümrüt yeşili bir vadidir. Kur’an (3: 96) Mekke’yi diğer isimlerinden biri olan Bekke ile anar. Bekke eski kitaplarda da geçer. “Şüphesiz insanlar için kurulan ilk mabet, Bekke’deki (Mekke) çok mübarek ve bütün âlemlere hidayet kaynağı olan Beyt (Kabe)dir.” Tevrat'ın Arapça çevirilerinde Bekke Vadisinden Bekaa Vadisi ve Vadi’l Cefaf veya Vadi’l Büka olarak bahsedilir. Bununla birlikte Zebur’un İngilizce çevrilerinde ilgili yerlerde bu adlar Becca Vadisi olarak geçer. King James, Webster Bible ve Good News Bible çevrilerinin tamamında Bekke, Becca olarak geçmektedir. Lakin Arapça çevrilerde Bekaa Vadisi olarak geçmektedir. Bu da iltibasa ve hakikatin kaybolmasına neden olmaktadır. Mezmurlar 84’te Bekke Vadisi Bekaa Vadisi olmuştur.
*
Kur’an’da İbrahim Suresi 37’nici ayette Kabe ve civarı şöyle tasvir ediliyor: ”Rabbenâ innî eskentu min zurriyyetî bi vâdin gayri zî zer'ın inde beytilkel muharremi rabbenâ li yukîmus salâte fec'al ef'ideten minen nâsi tehvî ileyhim /Rabbimiz! Ben çocuklarımdan bazısını, senin kutsal evinin (Kâbe’nin) yanında ekin bitmez bir vadiye yerleştirdim. Rabbimiz! Namazı dosdoğru kılmaları için (böyle yaptım). Sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlara meylettir, onları ürünlerden rızıklandır, umulur ki şükrederler…”
Tevrat’ın Arapça çevrilerinde Kur'an'daki ‘gayri zi zer’in ifadesi ardu’l cefaf veya vadi’l cefaf olarak geçmektedir. Demek ki Tevrat bu yönüyle tamamen Kur'an-ı Kerim'i tasdik ediyor. Dolayısıyla burasının Lübnan’daki Bekaa Vadisiyle karıştırılması mümkün değildir. Sıfatlar uymuyor. Lakin lafzın zahiri buna imkan vermektedir. Dolayısıyla Arapça çeviri iltibasa müsait iken İngilizce çevrilerde yer alan Becca doğruya yakın olandır ve sözkonusu kutsal yer Bekaa Vadisi değildir. Zira Bekaa Vadisi yeşil bir vadidir ve hiçbir kudsiyete haiz değildir Bu bazı Yahudilerin Mescid-i Aksa’yı Bi’r Cirane’de yani Mekke’de bir vadide aramalarına benzer. Halbuki İsra Suresinde Mescid-i Aksa’nin mekanı Kudüs olarak tasvir edilmektedir. Gerçekleri köreltmek ve İslam’ı gölgelemek için böyle yapıyor olabilirler.
*
Bekke’nin, The Jewish Encylopedia (Yahudî Ansiklopedisi)’ne göre anlamı Arapçadaki “Becca” yani kurak yerdir. Buna kanıt, (Tevrat, Sayilar XIV:14) da bahse konu kurak yerlerde Belsem ağacının yetişmesinden söz edilmesidir. Bu bitki çok kurak yerlerde yetişir. Kuraklık ise Zemzem’in çıkış sebebidir. Tevrat’a göre bu vadinin vasıflarından birisi [Ibranice 'emeq habakka'] ağlama veya derin hüzün yeri olmasıdır. Bu da açıkça hacıların Zebur lisanıyla söz konusu mekanda ağlayacaklarının haber verilmesidir. Yunanca'da da vadi, “Ağlama Vadisi” olarak çevrilmiştir. Mezmurlar 84’teki ibarede söz konusu Siyon Mabedinde (Kabe) bir gün geçirmenin bin güne bedel olduğu belirtiliyor. Aynen bu boyut hadislerde de geçmekte ve Kabe’de kılınan namazın sair yerlerdeki namazdan bin kat faziletli olduğu beyan buyrulmaktadır. Burada ‘Siyon Mabedi’ ibaresi tırmalayıcı. Bunun iki sebebi olabilir. Birincisi, Yahudiler Siyon kelimesi ilave ederek tahrif etmiş olabilirler. İkincisi ise İbnu’l Kayyım’a göre, Siyon Bekke gibi Mekke’nin isimlerinden ve türevlerinden birisidir (Tebaşir el İncil ve’t Tevrat bi’l İslam ve Rusulihi Muhammed, Dr. Nasrallah Abdurrahman Ebu Talib, s: 408. Daru’r Zehair.)
Haccınız mebrur ve bayramınız kutlu olsun….
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.