Yavuz BAHADIROĞLU

Yavuz BAHADIROĞLU

Bilinmeyene yolculuk

“İnsan bilmediğinden korkar”mış, ne kadar doğru bir söz… İşte bu korkudur, bebeği anne karnında kalmaya zorlayan…
Yine bu korkudur, insanları “tutucu” yapan.
Yakalarını bu korkuya kaptırmış bazı politikacılar alışılmışın dışına doğru adımları engellemeye boşuna çalışmıyorlar…

Kısacası, korkularımız “yenileşme” taleplerimizin önüne geçip, Bediüzzaman’ın deyişiyle bizi “Kurun-u vusta”da tevkif ediyorlar… Yani Ortaçağ’da tutuyorlar.
Bu yüzden “daha fazla özgürlük” isteyenlere, bu konuda yeni düzenlemeler yapmaya çalışanlara cephe alıyoruz…
Zaman oluyor Boğaz Köprüsü’ne, zaman oluyor elektrik santrallarına, zaman oluyor yeni yollara direniyoruz…

Sıra anayasada: Değişimden ürkenler koro halinde bağırıyor:
“Yeni anayasa istemezüüükkk!”
Aralarında 82 Anayasası mağdurları da var…
Sebebini araştırıyorsunuz, karşınıza “değişim korkusu” çıkıyor…
Eski anayasa alışkanlık yapmış! Yenisi “bilinmeze yolculuk” gibi algılanıyor.
Çocuğun doğmak istememesine benzer bir şey…

Daracık anne karnından, geniş bir dünyaya çıkmak istememek mantıksızlık elbet... Ama o daha bir bebek nihayet. Melekeleri oturmamış olduğu için hareketlerinde yadırganacak bir şey yok. Peki koskoca politikacılar daha geniş özgürlüklere neden itiraz eder?
Dedik ya: Değişme korkusu!
Biliyor musunuz, aynı tavrı mahallenin önderleri Edison’a karşı takınmışlardı…
“Eski köye yeni adet getiriyor” diye yakınmışlardı…
“Yağ olmadan, fitil olmadan ışık olmaz” diye mevcudu koruma çabasına girmişlerdi.
Oysa Edison daha ışıltılı bir dünya, daha kolay bir hayat vaat ediyordu. Onu ampul yanıncaya kadar anlayamadılar.
¥

Kuşkusuz dünyayı değiştirenlerden biridir, Thomas Alva Edison (1847-17 Aralık 1931)…
Sadece üç ay okula gidebilmişti, çünkü öğretmeni eğitilemeyecek kadar geri zekalı olduğunu düşünüyordu. Öğretmenine göre, Thomas, verilen derslere karşı son derece ilgisiz ve umursamaz bir çocuktu. Öğretmen ders anlatırken, Thomas pencereden dışarısını seyrediyor, kuşlara gülümsüyordu. Öğretmeni de bu ilgisizliğini yetersizliğine bağlamış, küçük Thomas’ı “geri zekâlı” ilan etmişti.
Hâlbuki Thomas’ın ilgisizliği öğrenme yetersizliğinden değil, bir bakışta her şeyi öğrenmesindendi. En girift problemleri bile anında çözüyor, uğraşacak bir şey kalmadığı için de ilgisi dağılıveriyordu.
Annesi Thomas’ı okuldan aldı, ama onu eğitmekten asla vazgeçmedi. Tüm bildiklerini oğluna aktardı. Yetersiz kaldığı zaman tuttuğu özel bir öğretmenden Thomas’ın üç yıl boyunca ders almasını sağladı. Thomas, hayatı boyunca, düzenli okula gidemeyişini mesele yapmayacak, yakınarak zaman kaybetmeyecek, tüm enerjisini okulsuzluktan kaynaklanan açıklarını kapatmak için kullanacaktı.

Günler geçtikçe, Thomas’la birlikte merakı da büyüyordu. Özellikle elektriğe karşı aşırı bir ilgi duyuyor, çocukluğu cam fanuslar, kömürler, deney kavanozları arasında geçiyordu.
İddiası büyüktü: Gaz ve yağ kullanmadan sokakları aydınlatacaktı. Onu duyan dalga geçiyor, “Hiç yağ ve gaz olmadan ışık yanar mı?” diyerek, alışageldikleri yöntemlerin bekçiliğini yapıyorlardı.
Sıradan insanlar mevcudu muhafazaya çalışırken, Edison hiç yapılmamışın, o zamana kadar düşünülmemişin peşindeydi. Merakı ve kararlılığı ona yol gösteriyor, sabrı adım adım onu hedefine taşıyordu.

O büyük bir kararlılık içinde hedefine yürürken, ötekiler “Adam deli kardeşim, tüm varlığını ve zamanını olmadık şeylere harcıyor!” diyorlardı.
Kendi açılarından haklıydılar. Çünkü Edison kendilerine benzemiyordu. O herkesten farklıydı. Mevcudu “sonuç” sayanlar “farklı”lığı kavrayamazlar, kavrayamadıkları için de “fark”ı vurgulayanları “deli” ilan ederler.
Günler, geceler boyu çalıştı. Şartlara ve başarısızlığa teslim olmadı. Yüreğinde çoktandır yanan ampule kilitlenip deney üzerine deney yaptı...
Bir rivayete göre tam bin kez denedi. (Bazı kaynaklar 20 bin deneyden söz ediyor). Ve ancak bin birinci deneyinde ampulü sürekli olarak yakmayı başardı. O artık bir “deli”, parasını çarçur eden bir “dengesiz” değil, ne yaptığını çok iyi bilen bir “bilim adamı”, daha da ötesi, o herkesten saygı ve sevgi gören bir “mucit” idi.

Bazen bir güne dokuz icat sığdırdı. İrili-ufaklı (birçoğu unutulmuş) 1093 icadın patentini aldı. Çok zengin ve meşhur oldu.
Laboratuvarında yangın çıkıp (Aralık 1914) bir ömür boyu çalıştığı her şey ve tüm notları yanıp kül olduğunda 67 yaşındaydı. Ateşin şavkı yüzünün mahzun burukluğuyla tezat teşkil eden gözlerine vurmuştu: Edison’un gözlerinde “yeni başlangıçlar”ın heyecanı okunuyordu.
Bunu okuma yeteneğinden yoksun bir gazeteci ona acıyarak “geçmiş olsun” dediğinde, gülümseyerek şunları söyledi: “Bütün hatalarım yanıp kül oldu, artık her şeye sıfırdan başlayabilirim.”
İktidarı muhalefetiyle, politikacılarımızın Edison’un kararlılığından öğreneceği çok şey olmalı.

Vakit

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.