Abdulkadir MENEK

Abdulkadir MENEK

Bir gönül borcu (ııı)

Bu kahramanlar, ihlasla koyuldukları bu iman ve Kur’an hizmetinde,  asla gevşeklik ve pişmanlık emareleri göstermediler.  Azim ve sebatla yollarında yürümeye devam ettiler. Bu yollarda suhulet ve inayetlere de mahzar oldular. Bir karpuz çekirdeğinde ‘’Allah’’ lafzının yazılı olduğunu duyan bu fedakarlardan Emin, bir karpuzu kucakladığı gibi ders mekanına getirmiş ve beraberce kesmişlerdi. Yüzlerce çekirdekte bariz bir şekilde ‘’Allah’’ lafzının yazılı olduğunu hayret ve memnuniyet ile müşahede etmişler ve bu mazhariyeti, davalarının haklılığına büyük bir delil olarak kabul etmişlerdi. 

Artık Cizre’nin manevi iklimine nur tohumları atılmıştı bir kere. Nuh Peygamberin(AS) vatanında, beklenen  Ahir Zaman Müceddidinin cihanşümul hizmeti, Ammar bin Yasir ve Mus’ab bin Umeyr karakterli bu kahraman ve fedakar gençlerin hizmetleri ile, kıyamete kadar devam edecekti.

Ruhları ve akılları, bu hizmetin mana ve ehemmiyetini kavramış, bu hakikatleri muhtaç olan herkese ulaştırmanın ulviyet ve kıymetini derk etmişlerdi.  İlim, irfan, nur ve maneviyat diyarı Cizre, eski misyonuna yakışır bir şekilde, iman ve Kur’an hizmetlerinin yepyeni bir metodu ile hemhal oluyor ve bu nurları bünyesine büyük bir heyecan ile hüsn-ü kabul ediyordu.

Hepsi 15-18 yaşlarında olan bu nur kahramanları da, üstlendikleri bu nurlu görevin ağırlığını taşımak ve bu mukaddes bayrağı yere düşürmemek için, her şeyi göze alarak hizmete büyük bir aşk ve şevk sarıldılar ve yola devam ettiler. Çok büyük meşakkat ve tehlikelerle karşılaştılar. Çoğu zaman en yakınlarının ve ailelerinin bile büyük direnç ve mukavemetleri karşılarında gördüler.

Maddi güçlerinden kat kat daha büyük olan ve yanlışlara alet olmuş güçler ile mücadele etmek zorunda kaldılar.  Bu mukaddes yükü; Allah’ın bariz inayet ve himayesi ile, hizmetlerinden zerre kadar taviz vermeden ve geriye gitmeden, şartlar ne kadar da ağırlaşsa, muvaffakiyet ve cesaret ile, büyük bir şeref ve vakar ile taşımaya devam ettiler.

Bir müddet sonra Cizre’de yaptığı bu büyük hizmetleri tamamlayan bu nur insanın tayini çıktı memleketi olan Malatya ilimizin bir beldesine. Burada hizmetlerine aynı şevk ve  heyecan ile devam etti.  Bu milletin evlatları imanlı olsunlar, ahlaklı olsunlar, çalışkan olsunlar, kendilerine ve ailelerine faydalı olsunlar ve bütün bunlarla birlikte ahiretlerini kurtarsınlar diye elinden geleni yaptı. Onları aydınlattı, etrafına ışık ve nur saçtı. Bunun için rahatını hiç aklına getirmedi, kendini asla düşünmedi. Bu pırıl pırıl gençler ve kardeşleri heder olmasınlar, yanlış ideolojilerin kurbanı ve maşası olmasınlar diye her şeyi göze alarak vazifesini yaptı.

Bulunduğu beldede görevi ve hizmetleri ile meşgul iken, 12 Eylül ihtilali oldu.  Yıllardır, birçok yerde ortaya çıkan anarşi ve terör olayları seyredilmiş, ihtilal için uygun bir ortamın oluşması beklenmişti. Millet iradesini alaşağı etmeye alışık olan  bürokratik oligarşik zihniyet, bir kez daha sahneye çıkmış, yeni bir istibdat dönemi başlamıştı. 

Bahaneler çoktan hazırlanmıştı, ‘’vatan elden gidiyordu ve uçurumun kenarına gelmiş olan vatan bu şekilde kurtarılmıştı.’’  İşte bu  militarist zihniyet mensupları da bu iddia ve görüntülerle ülkenin yönetimine bütünüyle el koymuşlardı.  Bir sabah erkenden radyoda, çınlayan meş’um bir ses ile kurtarıcı edalarına bürünmüşler ve ülkenin üstünü yeniden istibdadın kara bulutları kaplamaya başlamıştı. www.abdulkadiruzeryiroğlu.net

Devam edecek

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum