Caner KUTLU
'Birlikte' düşünmek
Bir şeyi başka bir şeyle 'birlikte' düşünmek, bağlamını da başta kurmak demekse.. buradan büyük de bir sorun çıkabilir demektir...
Kurulan bağlamda, 'birlikte' düşünülenleri de birleştirmiş, hatta eşitlemiş olmak da bir başka sorun olabilir...
Ya da, kavramakta zorluk çekilen şeyi, bir kavram üreterek tanımlamaya çalışmak ve başka çoğu şeyi de aynı kavramın içine atıp birleştirmek ve belki eşleştirmek.. Böylece 'her birisini birden kavradım' zannetmek...
Kendi öncül kavrayışını başka bir gerçekliği tamamlamada, kavramın içine bir şekilde monte ederek düşünmek ve böylece 'birlikte' açıkladım zannetmek...
Öznel görünüşünü bir hakikati anlatmada fikrin içinden geçirince yeni bir şey bulduğunu zannetmek...
Boyutunu düşürerek görüntülediği bir yüksek (ve belki de aşkın) ideali anlamı içerisinde yeniden bir sûret vererek bir anlatım bulabildiğini zannetmek...
İnsanın acz ve zaaf süzgecinden geçirip incelttiğini düşündüğü tabiatını, 'doğru'nun zeminine döşeyerek kullanabileceğini zannetmek...
Daha da ötesi, mutlak bir kayıp olan yaşanmış olayları taşıyarak mutlak 'hak' bir unsur içine ekleyerek onları da kazanacağını zannetmek...
Kısacası, istenen her bir şeyi 'istenen' şeyle 'birlikte' düşünmek...
Bu, müminler için, özellikle insan içi ve insan ilişkilerinde sıkça rastlanan bir sapma... Dünya sevgisi ile 'birlikte' ahireti düşünmek gibi.. Kin ve adavetle 'birlikte' adaleti düşünmek.. Zulüm ile 'birlikte' dostluğu düşünmek.. Ehli ifsadın araçlarıyla 'birlikte' kendi hamiyet-i milliyesini düşünmek... Fikr-i intikam ile 'birlikte' yeni bir hâl kurmayı düşünmek... Gıybetle 'birlikte' kardeşliği düşünmek... Hırsla 'birlikte' ortaklığı düşünmek... Milliyet taassubuyla 'birlikte' ittifak veya ittihadı düşünmek..
"Aramızdaki mesafe pek derindir, bir musalahaya gelmez, uğraşma!" denilen şeyleri 'birlikte' düşünmek, her şeyi bir çözümden ziyade bir soruna dönüştürmekten başka bir işe yaramıyor.
Birlikte düşünmeye engel bu başkalarıyla 'birlikte' düşünmek, sonucunda
herşeyi esnetip şekilsizleştirmek... (Nietzsche'nin, kardeşlerim sert olun! deyişini burada hatırlamak gerek)
Örneğin: Muhabbet ve düşmanlık biri ışık, biri karanlık gibidir; 'birlikte' düşünülürse gösteriş ve menfaate bakan yalancı bir sevgiye dönüşür. Muhabbet, ki asıl olandır, eğer gerçekten asıl olursa, bu kez düşmanlık acımaya inkılab eder, yani geçici bir gölge olarak kalır, kaybolur gider, 'birlikte' kalamaz.
Hiç biri başkasının suçunu çekmediği gibi, bir şey de başka birşey için ölçü olamaz. Kimsenin bir günahıyla başka sevapları ölçülmez. Birinin yaptığı bir hatalı işi ile diğer işleri 'birlikte' düşünülmez. Cezası bitmeyen bir günah yoktur.
Kötülükler karanlık gibidir, sirayet etmez. Çoğalmaz. Bu nedenle günah bir sayılırken, sevap on yüz belki binlerce kabul edilir. Günahı çoğaltan tekrarlanmasıdır. Sevabın bir teki bile binlerce tekrarlanan günahın üzerinde bir sayıdadır.
Günahın kolayca işlenmesi sûreti kaplamasına sebep olsa da, karanlık ve sert olduğundan kendine ayna bulamaz; kendi de ayna olamaz, çoğalamaz, çoğaltamaz. İnsan elinden tutup 'birlikte' çoğaltmazsa çoğalmaz; insan anlatmazsa bilinmez, yapanın tövbesiyle, insanların affıyla yok olabilir.
Bu yüzden, kimse başkasının günahından da elbette sorumlu olamaz. Bir günahı, işleyenin çoluk çocuğu, hemşehrisi, ırkdaşı değerlendirilirken 'birlikte' zanna taşınmaz, 'birlikte' düşünülmez.
Günah şahsîdir; anidir, övülmedikten sonra yeniden canlanmaz. Kötülendiğinde silinir. Tövbe, en güzel bir temizlenmektir. Günahı 'birlikte' düşünerek canlandırmaktan, kin ve adavetle 'birlikte' düşünerek muhabbeti bozmaktan müminler geri tutulmuştur.
Bediüzzaman 'Uhuvvet Risalesi'nde müsbet hareketi, başkalarının eleştirisi üzerinden davasını inşa etmemek, yalnızca hak ve hakikati nazara almak olarak tanımlıyor. Başkasının kötülüklerini nazara almamak ve kendine yapılanları 'birlikte' düşünmeye dönüştürmemeye dikkat çekiyor. Müsbet hareketi, bu şekliyle çok önemsediğini (hayatta verdiği son dersinin de konusu budur) ve davasının değişmez bir yöntemi olarak gördüğünü ısrarla tekrarlıyor.
'Birlikte' düşünmeyi getiren, zihnin bulaşıklarının zamanla tortuya dönüşmesidir. Hemen temizlenmezse burada katılaşır ve insanı (insanlığını) bozar, bozgunculuğa götürür. Müsbet hareket, işte bu temizliği esas alır.
Bu sebeple, her sabah kalktığında ilk önce zihni temizlemek gerekir. Birisi hakkında konuşurken, bir fikri ortaya çıkarırken, bir yargıda bulunurken, bir kavramı ortaya sürerken, hakperest olmak adına konuşurken önce zihni bu şekilde 'birlikte' düşünmekten kurtarmalıdır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.