Hayrettin KARAMAN

Hayrettin KARAMAN

Borçluya zekat

Hanefîlere göre zekât alabilecek borçlu, borcu olan ve buna tekabül eden miktar dışında nisaba ulaşan malı bulunmayan kimsedir. Mâlik, Şâfiî ve Ahmed b. Hanbel'e göre kendi ihtiyacı için borçlanan kimse ile başkaları veya toplum menfaatine borçlanan kimse arasında fark vardır:

a) Kendi ihtiyacı için borçlananlar: Yiyecek, giyecek, evlenme, tedâvi, mesken, ev eşyası, çocuğunu evlendirmek, tazminat ödemek gibi ihtiyaçları sebebiyle borçlanan kimseler ile sel, yangın vb. felâketlere uğrayan ve borçlu düşen kimselere ihtiyaçlarını karşılayacak, bellerini doğrultacak ölçüde zekât verilir. Ancak bu kimselerin borçlarını ödeyecek başka para ve —aslî ihtiyaç maddeleri dışında— mallarının olmaması, borcun içki, kumar, zinâ vb. haram giderler için yapılmamış bulunması şart koşulmuştur. Bu yönüyle zekât, bütün İslâm ülkesi vatandaşlarına şâmil, önceden ödenmiş prime göre değil, ortaya çıkan ihtiyaca göre ödeme yapan bir sigorta müessesesi olmaktadır.

b) Başkalarının menfaati veya amme menfâati, iyilik ve hayır için borçlananlar: Mal veya kan davası yüzünden aralarında anlaşmazlık çıkmış kişi veya toplulukların arasını bulmak, ihtilâfı sona erdirmek, barışmayı sağlamak için şahsen ödeme yapan, varsa zarar ve ziyanı yüklenen kimseler bu uğurda yaptıkları borca eşit miktarda zekât alabilirler; kendileri zengin de olsalar bu miktarı alabilirler. Kabîsa b. Muhârik böyle bir sebeple borçlanmış ve Rasûlullah'a (s.a.) gelmiş, zekât faslından talepte bulunmuştu; Hz. Peygamber (s.a.) şöyle dedi:

İstemek ancak şu üç kimse için helâl olur: 1. Başkası nâmına angarya yüklenen kimseye, verdiğini alacak kadar istemek helâl olur, o miktarı alınca durur (kendisi zengin olduğu için başka alamaz); 2. Başına gelen felâketin malını mülkünü süpürüp götürdüğü kimse belini doğrultacak, maişetini temin edecek kadar isteyebilir; 3. Kendi kabîlesinden aklı başında üç kişinin “filan yoksul düştü” diyebileceği kimse ihtiyacını giderecek kadar isteyebilir. Ey Kabîsa! Bunlardan başkasının istemesi haramdır; alırsa haram yemiş olur. (Müslim , Zekât, 109; Ebû Dâvûd, Zekât, 26; Nesâî, Zekât, 80, 86).

Yetimhane, fakirler için hastane, câmi, okul gibi iyilik, hayır ve hizmet müesseseleri yaptırma uğrunda borçlanan kimseler de bu son grup içinde mütâlaa olunmuşlardır. (Nevevî, Ravzu't–tâlibîn, el–Mektebu'l–İslâmî neşri, c. III, s. 319; er–Ramlî, Nihâyetü'l–muhtâc, el–Halebî neşri, c. VI, s. 185).

Bazı muâsır İslâm âlimleri, fâizsiz tüketim kredisi (el-karzu'l–hasen) vermek üzere kurulacak bir sandık veya müessesenin de bu fasıl içinde yer alabileceğini ileri sürmüşlerdir (Kardâvî, age., s. 634.)
Yeni Şafak

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.