Bu, Anadolu ve Bediüzzaman'ın direnişidir
Kaplan, Münazarat Sempozyumunun en az üç açıdan tarihî bir hâdise olduğunu açıkladı
Risale Haber-Haber Merkezi
Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan, Münazarat Sempozyumunun en az üç açıdan tarihî bir hâdise olduğunu açıkladı.
Saraybosna Üniversitesi'nde gerçekleştirilen Risale-i Nur Kongresi, Hindistan'daki Bediüzzaman sempozyumuna değinen Kaplan, Mardin Artuklu Üniversitesi'nde yapılan "Münazarat Sempozyumu"nun "hayati ve muazzam" olduğunu söyledi.
Kaplan, "Hayatiydi; çünkü Münazarat, Bediüzzaman'ın ilk dönem eserleri arasında yer almasına rağmen, sanki bugün yazılmış gibi, yaşadığımız Kürt sorununa kalıcı ve köklü çözüm önerileri sunan çaplı bir eserdir. Münazarat'ın ve dolayısıyla Bediüzzaman'a böylesi bir şeyi başarabiliyor olmasının sırrı, Bediüzzaman'ın bütün eserlerine damgasını vuran nebevî soluğun rahmet, adalet, hakkaniyet, 'hürriyet' ilkeleri çerçevesinde herkesi kucaklayıcı, herkese hayat ve söz hakkı tanıyan peygamberî bir yolculuğun kodlarını önce kendinde, kendi hayatında ve eserinde bütün asaleti, hakikati ve ihata kabiliyetiyle tecessüm eden bir medeniyet fikrine dayanıyor olmasıdır" dedi.
Bediüzzaman'ın bütün eserlerinde gözlemlendiği gibi, en küçük meselelerden en büyük meselelere kadar nebevî medeniyet soluğunun, onun, her konuda hem en özel, hem de en temel boyutları yakalayabilmesini mümkün kıldığına işaret eden Kaplan, "Münazarat, bize, yaşadığımız pratik ama büyük ölçekli bir sorunun nasıl anlaşılabileceği, anlamlandırılabileceği ve aşılabileceği konusunda bir metodoloji, bir usûl sunuyor aslında: Özel'den (burada Kürt sorunundan), genel'e, (aynı zamanda bir medeniyet projeksiyonunun güzergâhlarını belirleyen Medresetüzzehra projesine) doğru ilerleyen bir kalkış noktası ve varış noktası yöntemi armağan ediyor. Burada dikkat çekilmesi gereken ince nokta şu: En özel bir meseleyi bile ele alırken, zihninin gerisinde, nebevî soluğun sunduğu genel medeniyet perspektifinin gizli olduğu yakıcı gerçeğidir bu. Bediüzzaman'ı ve düşüncesini anlarken ve yaşadığımız sorunlara uyarlarken bu metodolojik yolculuğu aslâ gözardı etmemeliyiz diye düşünüyorum" şeklinde yazdı.
SEMPOZYUM EN AZ ÜÇ AÇIDAN TARİHİ
Münazarat Sempozyumunun en az üç açıdan tarihî bir hâdise olduğunu vurgulayan Kaplan, üç maddeyi şöyle sıraladı:
"Birincisi, Türkiye'de ilk kez bir üniversite, Bediüzzaman sempozyumu düzenliyordu. Üniversite'nin rektörü, Serdar Bedii Omay'ın sempozyumda yaptığı açılış konuşması da en az sempozyum kadar tarihî ve nefis bir konuşmaydı.
İkincisi, Mardin'de Bediüzzaman'ın eline kelepçe vurulmuştu. Bu kelepçe'nin bu sempozyumla birlikte sembolik olarak sökülüp atılması ne büyük bir takdir-i ilahîdir, değil mi! Hamdolsun!
Üçüncüsü ve en önemlisi de, bizim içine sürüklendiğimiz ve bize yakışmayan boyutlar kazanan Kürt sorununun anlaşılması, anlamlandırılması ve aşılması sürecinde Bediüzzaman'ın fikirlerinin ve köklü önerilerinin Türkiye'nin entelektüel ve dolayısıyla siyasî gündemine taşınması, ne yazık ki, ilk kez çaplı ve kapsamlı bir şekilde bu sempozyumla mümkün olabildi.
AÇILIMDA NEDEN GÖZARDI EDİLDİ ANLAYAMIYORUM?
Bediüzzaman'ın fikirlerinin "açılım sürecinde" gözardı edilmesini anlayamadığını hatırlatan Kaplan, "Son olarak dikkat çekmek istediğim nokta, en hayatî nokta: Kürt sorunu gibi kangrene dönüşen bir sorunun nasıl hâl yoluna konulabileceği konusunda en esaslı, en derinlikli, en 'içeriden' fikirleri Bediüzzaman geliştirmiştir ve bu fikirlerin bu 'açılım süreci'nde gözardı edilmesi benim hiçbir şekilde anlayamadığım, anlam veremediğim bir şeydir: Böyle bir düşünürün, bu kadar kucaklayıcı, ayrıntılı ve meseleyi derinden kavrayan fikirleri nasıl gözardı edilebiliyor, havsalam almıyor gerçekten! Ezcümle... Bediüzzaman'ın Türkiye'nin ve dünyanın entelektüel gündemine taşınmaya başlanması, Bediüzzaman'ın, dolayısıyla Anadolu kıtası'nın direnişi ve gelişi olması bakımından sevindirici bir gelişmedir" dedi.