Salih TUNA
Bunlara kulum deme ya Rabbi
Büyüklerimiz "Allah belanı versin!" bedduasını kimden duysa ikaz eder, "Bela okuma!" derlerdi. Çünkü...
Allah'ın "kahhar" sıfatının arzı sarsacağına ayne'l - yakîn iman ederlerdi.
Tunus'ta Raşit Gannuşi'nin partisi "Ennahda" seçimlerden zaferle çıkınca, ismi lazım değil bir Fransız mizah dergisi, "Rahmet Peygamberi"ne müstekreh şekilde saygısızlık yaptı.
Dilimin ucuna "Allah belanızı versin" demek geldi, büyüklerimizin uyarısını hatırladım, yutkundum.
Anneciğim kendi nefsi için asla beddua etmezdi ama İslam'a ve "Gaye İnsan / Ufuk Peygamber"e saygısızlık yapıldığına muttali olduğunda "Bunlara kulum deme ya Rabbi" derdi.
Ben de aynen böyle söylüyorum: "Bunlara kulum deme ya Rabbi..."
Tunus'ta demokratik bir seçim yapılıyor, bu alçakların aklına Peygamberimiz'e hakaret eden bir karikatürü kapak yapmak geliyor.
Bu ne bitmez tükenmez bir kindir?!
Bir de "İslam'ın takipçilerinin kalbi şiddet ve nefret dolu..." derler.
Bunu diyenlerden biri de Huntington'dan daha evvel "Medeniyetler Çatışması" adlı fesat aşını pişiren Bernard Lewis'ti.
Hallerine hiç bakmadan "Bizden neden nefret ediyorlar?.." diye de arsızca sorarlar.
Daha evvel söylemiştim yine söyleyeyim:
Baudrillard'ın, "Batı kültürü, sadece ve sadece diğer dünya bu kültüre katılmak istediği için ayakta duruyor!" tespitini haklı çıkarırcasına yaşam tarzınızı empoze etme güvensizliğinizden; kendi hudutlarınız dışında insanî değer tanımayan kibrinizden; sizden olmayanı "ötekileştirerek" düşman bellemenizden, ve Peygamberimiz'e duyduğunuz husumetinizden nefret ediyoruz.
Beslemekten yorulmadığınız cehaletinizden de nefret ediyoruz elbette.
Bir süre önce Danimarka'da, Peygamberimiz'e saygısızlık yapan karikatürlere yer veren bir paçavranın madrabaz editörü aklı sıra kendini haklı çıkarmak için, "İsa'yı çok kötü gösteren bir Türk karikatüristin çizimleri var elimde..." demişti.
"Besleme cehalet" dediğim bu işte.
Hz. İsa'nın Müslümanların da peygamberi olduğuna dair onca yüzyıllık hakikati Avrupa'nın göbeğinde mevkute çıkaran bir editörün bilmemesi için her gün beslenmesi gereken bir cehalete sahip olması gerek.
Gelgelelim...
İslam Peygamberi'ne çatallı dilleriyle saldıran bu hayasızlardan nefret etmek yerine sadece acıyan Müslümanlar da var.
"Postmodern çakalları beklerken" başlıklı yazımda dilim döndüğünce anlatmaya çalışmıştım.
Rahmet Peygamberi'ne yaptıkları saygısızlıktan ötürü kalplerinin ilelebet mühürleneceğinden ve rahmetten uzak bir dünyaya mahkum olacaklarından dolayı onlara acıyan yürekleri merhamet dolu dervişlerden bahsetmiştim.
Allah'ın son elçisine bühtan edenden daha çok acınacak kim vardır?
Şiddet içeren her çeşit tepki bu hayasız alçakların oluşturmak istedikleri iblis imaja katkı sunmaktan öte işe yaramaz. Bunlara verilecek en güzel cevap daha çok selat-ü selam getirmektir: Allahın selamı üzerine olsun ya Rasûlallah!
Bir de her zamankinden daha çok siyer okumaktır.
Mesela, Zeynel Abidin Rahnuma'nın "Fahrıâlem" adlı siyerini mutlaka okumanızı önerim.
Rıza Tevfik yazdığı önsözde öve öve bitirememiş ya, az bile söylemiş.
Okuyun göreceksiniz.
Yeni Şafak
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.