Kadir AYTAR
Çamurdan kiraz
Biz insanoğlu olarak çamurdan bir kiraz yapmaya kalkışsak acaba becerebilir miyiz? Haydi becerdiğimizi düşünelim. Çamurdan kirazı kim yemek ister ki… Ama Allah her mevsim ağaca çamur yedirip dallarından kiraz sarkıtıyor, biz de afiyetle yiyoruz.
Sevgili Ali Hakkoymaz, dünkü yazısında Allah’ın “çamuru nasıl da kiraza dönüştürdüğü”nden bahsediyordu. Çok güzel ve etkileyici bu ifadeden herkes gibi ben de etkilendim ve bu konuda haddim olmayarak bir iki kelam da ben edeyim dedim.
Hayatımız o kadar sıradanlaşmış ki, gözlerimize perde inmiş ve etrafımızdaki harikalıkları göremez hale gelmişiz. Bize güzel bir hatırlatmada bulunduğu için Ali Hakkoymaz’a teşekkür ediyorum.
Her sabah iki sayfa da olsa Kur’an meali okumaya çalışıyorum. Dün sıra Hakka sûresindeydi. Bu sûre, inkar ve yalanlamalarına karşılık Âd, Semud, Lut ve Nuh kavimleri ile Firavun’un başlarına gelen felaketler hatırlatıldıktan sonra, amel defteri sağ ve sol tarafından verilenlerden bahsediyor. 36. ve 37. ayetlerinde ise amel defteri sol tarafından verilen inkarcılara ve günahkarlara Cehenneme atıldıktan sonra: “Ancak günahkarların yediği kanlı irinden başka yiyeceği de yoktur” buyuruluyor.
Cenab-ı Hak sonsuz bir ilim, kudret ve iradeye sahiptir. Basit bir topraktan ve bir topak çamurdan her şeyi yaratabilen maharete sahip büyük bir sanatçıdır. Bütün bitkileri kumaş gibi dokuyan, çeşit çeşit, leziz nimetleri ve meyveleri insanların istifadesine sunan O değil midir? İnsanın mayası da zaten çamur değil midir?
Allah kudreti, ilmi ve iradesiyle her şeyi çamurdan yaratıyor. Yani çamuru harika sanat eserlerine dönüştürüyor. Bu ilim, kudret ve iradenin cüzi bir mikdarı da insanda var. Peki insan ne yapıyor? Bunları kullanarak sadece Allah’ın büyüklüğünü anlaması, O’na şükür ve ibadet etmesi istendiği halde inkara ve davaya kalkışıyor. Her şey gözünün önünde olup bittiği halde, enesini büyütmenin sevdasına düşüyor ve enesinin kendisini yutmasına göz yumuyor.
İnsanın bu davranışı, takdir edilmesini, lezzet alınmasını ve şükredilmesini gerekli kılan kirazı, elmayı, kısacası her şeyi, hatta o insanın kendisini çamur etmekten, çamura dönüştürmekten başka bir işe yaramıyor.
Burada elhamdülillah diyen Cennette baki bir meyve yer diyor Bediüzzaman. Ye ye bitmeyen baki ve lezzetli meyveler. Ne kadar da hoş bir şey değil mi? Cenab-ı Hakkın Rahimiyetine yakışan bir cömertlik. Hayret etmemek ne mümkün?
Gören gözler için dünya nimetleri de Cenneti hatırlatmıyor mu? Ahiretin bir tarlası olduğunu, süper, gros gibi kelimelerin ifadeden aciz kaldığı ve gözlerin görmediği nimetlerle hıncahınç dolu Cennet mağazasının güzel bir vitrini olduğunu göstermiyor mu?
Böyle olduğu halde bunca güzellikleri, harika rahmet ve sanat eserlerini görmezden gelenler var. Yediği içtiği halde insanlıktan nasibini alamayanlar var. Böyle yabani düşünenler, dünya nimetlerinden de yabanice istifade ediyorlar. Yedikleri her şeyi Cennet nimetine dönüştürmek varken, aksine “kanlı irine” dönüştürüyorlar.
Allah çamuru kiraza dönüştürürken, nankör insan ise kanlı irine dönüştürüyor. Üstelik insan bunu iki seçenekli sorudan birisi olarak tercih ediyor. İnsan hiç şüphesiz çok cahil ve zalimdir. Bu cahilliği ile hem kendine, hem çevresine zulmeder. Kendini bilmez cahillikten Allah’a sığınmak ve O’ndan af dileyenlere karşı çok affedici olduğunu da unutmamak lazımdır.
Kur’an insanlar için bir hidayet rehberidir. Kur’an insan hayatının bir fezlekesidir, bir pusulasıdır. İnsan kendi mahiyetini Kur’an’a bakarsa öğrenir, yolunu bulur ve gideceği yeri bilir. Ben neyim ve kimim? Nereden geliyor ve nereye gidiyorum? Sorularının cevabı Kur’an’dadır. Yolculuk bitmeden bol bol okuyalım ki “eyvah” diyen aldanıcılardan ve “kanlı irin” yiyicilerden olmayalım.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.