Caner KUTLU
Centilmen ve kardeş
Demokrasiye hayat veren insanlardaki centilmenlik ruhudur.
Centilmenlik, ilişkilerde menfaatlerin karşılıklı dengesini sağlamak için vardır. Çatışmayı dahi bir karşılıklı menfaatlere bağlar. (Fikrinize her ne kadar karşı da olsam, ifade edebilmeniz için sizinle birlikte savaşabilirim!)
Centilmenlik, başta iktidar muhalefet bağlamında, kurumsallaşmaya giderek çatışmayı meşru bir zemine oturtabilmiştir.
**
İslam, insanlar arası ilişkileri 'güzel ahlak' düzleminde kurmuştur. Efendimiz (asm) güzel ahlakı tamamlamak (ve tanımlamak), yani mükemmel insanı (ahseni takvim) göstermek (ve kişiliği üzerinden ispat etmek için) gönderilmiştir.
İslam, güzel ahlakın (Efendimizin (asm) ispatı vasıtasıyla) evrenselleşmesi demektir. Dinin hayata hayat vermesi güzel ahlak görünürlüğü vasıtasıyla olacaktır.
Bu nedenle, İslam tarihi boyunca en çok üzerinde düşünülen, konuşulan, yazılan güzel ahlaktır. Eski tasavvuf divanlarında, ariflerin sohbetlerinde, alimlerin kitaplarında, salihlerin hayatlarında güzel ahlakın tahkimi sosyal içinde öncelikli olmuştur.
Bunun başlangıcı da Bediüzzaman'ın ifade ettiği şekliyle, 'nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez' düsturu ile 'o vakit en evvel kendi nefsinden başlamalı' şartıdır. İmam Azam'ın, Gazali'nin, Şah-ı Nakşibend ve Geylani'nin, Yunus'un, Mevlana'nın, İbni Arabi'nin, Bediuzzaman'ın.. tüm sayabileceğimiz geçmiş zatların tarihçe-i hayatları, önce, kendi nefislerinde güzel ahlakı, yani yaratılıştan gelen (evrensel) 'güzel oluş'u ikmal etmekle geçmiştir.
Modern dönemin İslamlar üzerindeki en büyük yıkımı bu ahlakın temellerinin sarsılmasıdır. Ahir zaman zorbalarının birincil işleri ahlak öncülerini (veya görünürlüklerini) ortadan kaldırmak olmuştur. Bir dönem neredeyse, Bediüzzaman gibi birkaçı dışında, müminlere dini öğüt verecek insan kalmamıştır. İslam geleneği bıçakla kesilir gibi kaldırılıp atılmıştır.
Buradan sonra, Kur'an okusa da güzel ahlakından, İslamın süregelen mümin ve kardeş anlayışından ayrı bırakılmış insanlar dinin kabuğuna takılıp içeri geçememişlerdir.
Büyük İslam geleneğinin takipçisi önderlerin yerlerini siyasal önderler, kimliği başka yerde belirlenmiş, İslamı bu kimlikle okumuş olanlar; ya da medeniyetin üretilemediği köylü unsurların baskın olduğu nevzuhur karakterler almıştır.
İslam tartışılırken Müslüman ahlakı, yaşayışı, ilişkileri pek düşünülmemiştir. Bir büyük gelenekle kesilen bağları yeniden kurmak ve devam ettirmekle üretilecek medeniyet içinde modern dönemin aceleci, menfaatçi, kişisel gelişimci, hazır medeniyetin 'centilmen' karakterleri kullanılmıştır.
Bugün İslam alemindeki insan sorununun kaynağı burasıdır.
**
Bediüzzaman'in özel bir yere koyduğu, bu nedenle, en az her onbeş günde bir okunmasını önerdiği İhlas Risalesi güzel ahlak prensiplerini özetlediği bir eseridir.
Bu eserin yazılmış olması, Bediüzzaman'ı öncesindeki klasik İslam anlayışına bağlayan geleneğin bir karşılığıdır. Bu eser, başta Nur talebeleri olarak, medenî müslümanın aynı zamanda 'adab-ı muaşeret' kitabıdır.
Bu eserde, Batının demokratik insan zemini olan centilmeni yerine güzel ahlak üzerine tefani sırrıyla (iç içe geçen benlikler) kuşatılmış 'kardeş'i tekrar öne sürülmektedir.
Kardeş, centilmenin eşit haklara sahip ama yerini bilen, sıralamacı karakterinin yerine, 'birbirine peder olmaz, üstünlük sağlamaz' olan mümini koymuştur.
Kişisel gelişim ve buna bağlı üstünlük arayışındaki centilmene karşılık faziletfuruşluk yoluyla kardeşlerine üstünlük sağlamayı reddeden bir 'kardeş' olacaktır.
Menfaatlerin organizasyonu yöntemi yerine her işin rızayı İlahi için yapıldığı üst yapı kurulacaktır.
Kendi muhtaç iken kardeşini tercih etmek... Hatta manevî kazançlardan dahi kardeşinin sevap kazanmasını öncelemesi ahlakta büyük bir atlamadır. İsar hasleti, meleklerin üzerine geçecek, onları kıskandıracak bir seviye atlamasıdır.
Hata yapanın geri çekildiği, elendiği centilmen yapı yanında, karşıdakinin kusurlarını önce kendinde görüp değerlendirmek ve bu örtülü eleştiriyi nefsinde yaptıktan sonra kardeşinin de hatasını örtüp beraberce telafi yoluna gitmeyi seçmektir. Hata ve kusuru nefsin bir özelliği görüp kabullenmek ve insanın fıtratındaki sorunları, kendinde olduğu gibi, her nefiste kabul etmek ve buna göre davranmaktır.
Ölümü ve ölmeyi bir başarısızlık gören centilmene karşı, 'rabıta-i mevt'i bir büyük destek noktası alan ve menfaatperestliğe ve bitmeyen isteklerin esaretine karşı kullanan bir kardeşlik anlayışını besleyecektir.
Hayatı başarı ve başarısızlık olarak sonuçlara bağlayan ve insanı böyle değerlendiren centilmeni yerine, kadere de bir pay veren, insanları mütevekkil bir sonuca ulaştıran kardeş geçecektir.
Gündelik birliktelik ve ittifakların yerine 'ittihad-ı kulub' ile kalplerin birleştirilmesi hedeflenecektir. Kardeşliğin kalpten kalbe menfezler açması, binlerce ortak noktanın kişileri bir menfaat ortaklığına değil 'hamiyetlerin birliği'ne götürmesi; ittihadın, kardeşliğin gereğine bağlanmasıdır.
Çünkü kardeşlik, kaderin bir gereğidir; Allah sizleri kardeş yapmışsa, artık başka birşey olamazsınız demektir.
İslamın müminlere yüklediği, bu zamandaki en büyük farz vazife ittihad-ı İslam, kalplerin birleştirilmesi, kardeşliğin tesisidir. Centilmen ruhun ayırdığı 'insan' parçalarının kardeş ile tekrar yapıştırılması ile 'güzel ahlakın tamamlanması' gerçekleşebilecektir.
İslamın geleneğinden gelen 'insan'ı böylece medeniyet çarşısında ortaya çıkabilecektir. İnsanı kaybeden centilmeni ile, güzel ahlakı kaybeden mümini 'kardeş' potasında birleşerek büyük insanlığı tekrar üretebilecektir.
Yeni medeniyetin 'insan'ı İhlas risalesine en az onbeş günde bir başvurmayı ihmal etmemelidir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.