Ciğerleri yağ bağlamış

Bir arkadaşımın oğlu daha 30’una basmamış ama her genç gibi durumu vahim.

“Doktor kendisine ciğerlerinde yağ fazlalığı var” demiş.

Önceki gün ziyaretime gelmişti “ciğerlerin nasıl?” diye sordum,

“Aynı Nurettin abi, tedaviye devam ediyorum.” 

“Nedenini biliyor musun? Sen daha gençsin bu yaşta neden bu vaziyet?” diye sordum.

“İş yoğunluğu-stres” dedi.

“Dünya hayatı, lüks yaşam, bu kadar önemli mi?” diye sordum.

Ne demek istediğimi anlamıştı…

“Abi ne yapalım düşünmeden olmuyor. İş dünyası çok zalim, her gün bir yasa çıkıyor. Her an her şey olabilir. Senelerce emek verdiğimiz işimizi bir anda kaybedebiliriz. O nedenle düşünmeden edemiyoruz” diye cevap verdi.

O an genç kardeşimizin bu haline üzüldüm desem yalan olur. Zira sağlıklı ama Allah’ı unutmuş bir gence, hasta ama Allah’ı hatırlayan bir genci tercih ederim.

Konuştuğum bu genç de gördüğüm kadarıyla kendine hayli çekidüzen vermiş, daha dikkatli, dini görevlerin yerine getirilmesinde daha bir duyarlı hale gelmiş gibi görünüyordu.

Bu asrın gaddar, hain ve zalimleri gençlere maddiyatı öyle derin aşılamış ki, nefis ve şeytanın esiri olan bu gençlerin başka şeyleri düşünmesine fırsat bırakmamış.

Bir insanda “gaye-i hayal” olmazsa bu fırtınalı asırda kendini nasıl korur?

Birden kendisine “Aslında senin hastalığın ilacını biliyorum” dedim.

“Nedir?” diye sorar gibi bana baktı.

“Her gün on sayfa Risale-i Nur okursan stres-mtres kalmaz…”

“Yani, farz namazları tadil-i erkan  ile kıldıktan sonra her gün -fazla değil- on sayfa Risale-i Nur okursan bu sıkıntılardan kurtulursun.”

“On sayfayı bir anda okuman da şart değil namazlardan sonra 2’şer sayfa veya sabah namazından sonra 5, yatsı namazından sonra 5 sayfa okursan da olur” dedim.

Yine sorgu dolu gözlerle bana baktı. Söylediklerime inanmadığı belli oluyordu, ama saygısından “hayır söylediğin doğru değil” de diyemiyordu.

Ben böyle bir soru sormuş gibi kabul ederek devam ettim.

“Bak kardeşim, mutlu olmanın en doğal yolu Allah’a imandadır. Gerçek anlamda inanan bir insanın huzursuz olması, mutsuz olması, hadiseler karşısında fazla etkilenmesi mümkün değildir” diye dilimin döndüğünce imanın nasıl bir nimet olduğunu hayli genişçe izaha çalıştım.

Evet iman, özellikle önce Allah’a sonra da Ahirete iman esası, insana o kadar büyük bir moral veriyor ki, dünyanın hiçbir hadisesinin o morali bozması mümkün değildir. Madem dünya fanidir, öyle ise fani olan bir şey için üzülmeye değmez hakikati stresi yok etmeye yetiyor.

Hem Üstadın dediği gibi Risale-i Nur hizmetleri ile iştigal nispetinde dünya işlerinin de kolaylaştığı ve maişet belasından insanı kurtardığı da dikkate alınırsa mesele hal oluyor.

Zira Risale-i Nur insana hakiki imanı elde etmesine neden oluyor ve ayrıca bitmek tükenmek bilmeyen bir hizmet şevki ve enerjisi veriyor. Böyle bir insanın hangi şartlarda olursa olsun mutsuz olması ve strese girmesi mümkün değildir.

Bir saate yakın süren soru cevap tarzındaki derin sohbetimizin sonunda ilzam oldu diyebilirim ama ikna oldu mu? İşte onu bilemem… Ama sonunda beni tasdik ederek kalktı gitti…

Evet bu asrın en kötü hastalığı olan stresin en tesirli ilacı bize göre; Allah’a imandan, ve O’nu tanımaktan ve O’na ibadet etmekten geçer. Biz öyle inanıyoruz ve öyle de nasihat ediyoruz.

Bizden söylemesi…

Not: Değerli okuyucularım Kadir Gecesi kıymetinde olan ve 50 bin senelik ibadet hükmüne geçebilen mübarek Berat Kandilinizi en kalbi dileklerimle tebrik ederim; şahsınız, aile efradınız, milletimiz, İslâm âlemi ve bütün insanlık için hayırlara ve huzura vesile olmasını Cenab-ı Hakk'tan niyaz eder, dualarınızı beklerim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum