Hasan TANRIVERDİ
Çocukları Yaramazlığa İten Sebepler
1-Sevgi eksikliği dolayısıyla, ilgi ihtiyacı
Çocuklar, genelde kendileri ile ilgilenilmediğini hissettikleri anda, dikkat çekmek için yaramazlık yaparlar. Bu durum daha çok küçük kardeşi olan çocuklarda görülür. Anne ve baba ne kadar dikkat etse dahi, yine de küçüğe karşı oluşan farklı ilgilerini büyük kardeşten gizleyemezler. Çocuk kalbi, bu farklı davranışı kolayca hisseder.
Yaklaşık on beş sene sonra kavi dostluğumuz olan bir aileyi ziyaret ettiğimde, vaktiyle bebek olan evin iki çocuğunun ne kadar büyüdüğünü görünce hayretle:
-“Bu çocuklar ne kadar da büyümüşler maşallah!” Dedim.
Ailenin üçüncü çocuğunun benden sonra doğduğunu bilmiyordum. Girişte kalabalıkta onu fark etmedim bile. Birden bir çocuk sesi duydum:
-“ Burada ben de varım, adım da Kübra! “ dedi.
Kübra kendisini açık açık bize hissettirmeye çalıştı. Ağabeyi Oğuzhan’a ve ablası Betül’e yaptığımız iltifatları kıskandığı da ortaya çıkmış oldu.
Anne ve babalar elbette ki çocuklarını çok seviyorlar. Ancak bu yeterli değil. Önemli olan çocuklarını sevmenin yanında, kendilerinin sevildiğini çocuklarına hissettirebilmelidirler. Buna hakikaten bütün çocukların ihtiyacı vardır. Böylelikle anne-baba çocuklara sevgiyle yaklaştıklarında, onlar gelişimlerini çok daha sağlıklı tamamlayacaklardır.
2-Güç ya da yetki paylaşmazlığı
Çocuklar, yaşlarının kendilerine verdiği bir hak olarak gördükleri davranış serbestliğini, sınırsız olarak kullanmak isterler. Bunu bir hak ve güç olarak kendi yetkilerinde görürler. Bu bakımdan anne ve babanın görevi, onları yasaklarla baskı altına almaktan ziyade makul bir genişlikteki daire içinde hareket özgürlüğü tanıyarak, uzaktan kontrol yoluyla, davranışlarını onlara hissettirmeden yaparak, atacağı yanlış adımlardan onları korumak olmalıdır.
Çocukların, mahalle aralarında çete kurmalarının amacı da başka mahalledeki çocuklara karşı güç gösterinin sonucudur. Ergen çocuklar, bu tip yapılanmaları erkekliğin bir gereği olarak görürler. Onlara sorarsanız, mahallenin namusunu korumaktadırlar.
3-Sıkılma ve kendini yalnız hissetme
Çocuklarda sıkılmanın en önemli kaynağı dikkat eksikliğidir. Oyalanacak bir şey bulamayan çocuk, birtakım istem dışı davranışlara başvuracaktır. Çocuğun yaptığı yaramazlıklar da elbette ki çocukça olacaktır. Yapılan yanlışlıklar çocuk boyutunu aşıyorsa psikolojik bir sorun var, demektir. Yapılacak en uygun davranış çocuğu doktora götürmektir.
Çocukların sıkılmaları halinde, onları boş oyuncaklarla oyalama yerine, düşündürücü, el becerilerini geliştirici, muhakeme yeteneğini artırıcı oyuncaklarla oynaması tercih edilmelidir.
4-İncinme veya öç alma
Yaşantımız boyunca çocuklarla ilgili çokça şahit olduğumuz olaylardan biri de çocuğun oyuncaklarını kırmasıdır. İncinmenin ardından gösterilen bu davranış, öç olmanın en bariz örneğidir. Ailesine ya da kızdığı komşularına tepkisini gösteremeyen çocuk, intikamını oyuncaklarından alacaktır. İçindeki öfke birikimini başka nasıl boşaltabilir? Yetişkin insanlar olarak zaman zaman bizlerin de öfkelendiğimizde eşyaları sağa sola attığımız olmuyor mu? Hangimizin annesi arkamızdan terlik fırlatmadı ki?
Şahit olduğum bir olayı sizinle paylaşmak istiyorum:
Coşkun, mahallede genelde sessiz ve sakin olduğu kadar, içine kapanık, kavga ve mücadele edip, hakkını arayamayan yedi yaşlarında bir çocuktu. Bir gün komşusu Hamiyet Hanım’ın haksız yere ona iftira atması üzerine, annesinden şiddetli bir azar işittiği yetmiyormuş gibi okkalı bir de dayak yemişti. Bu iftira karşısında kendini savunamadığından, Hamiyet Hanım’ın evini yakmaya kalktı. Allah’tan mahalleli erken davranarak yangını söndürdü de büyük bir facia önlenmiş oldu.
Kendi içine kapanık çocukların, onları inciten hadiseler karşısında, kendilerinden beklemediğimiz ve boyutlarını dahi tahmin edemeyeceğimiz intikam alma girişimlerinde bulunabileceğini göz ardı etmemek gerekir.
5-Hak arama
Hak arama duygusu tamamen yaradılıştan gelen çok fıtri bir duygudur. İster insan olsun, ister hayvan olsun; bu duygu, bütün canlılara Yaratıcı tarafından kendilerine verilen bir savunma şeklidir. Hayvanlar genellikle yaşadıkları bölgeyi kendilerine emniyetli bir ortam haline getirmek için bir takım davranışlarıyla sınırlarlar. Sınırladıkları bölgeyi kendi yaşam alanı olarak kabullenirler. Bunu kendisi için bir hak olarak da görürler.
Hak arayan çocuklar da kendilerince böyle bir savunma mekanizması geliştirir. Onların kendi alanlarında başka çocuklarla bir çatışmaya girmemesi için öncelikle paylaşmayı ve başkalarının haklarına saygılı olmayı öğrenmelidirler ki; “hak” denilen mefhumun ne olduğunu anlasınlar ve ona göre etrafına uyumlu davranışlar göstersinler.
Çocuklar henüz tam olarak muhakeme yeteneği kazanamadığından, “her konuda kendilerini haklı görme” gibi bir egoizme kapılabilirler. Böyle bir duygunun telafisi çok zordur. Bu tip insanlar hayat boyu kafasını duvardan duvara çarpmaya ve acı çekmeye namzettirler. Çocuğumuzun gelecekteki hayatında bu tür acıları yaşamaması için öncelikli olarak onlara paylaşmayı ve başkalarının haklarına saygılı olmayı öğretmeliyiz. Çocuklarımızın haksızlığa uğradıklarına inandıklarında, elbette ki savunma haklarının var olduğunu, istediklerinde bu hakları kullanabileceklerini bilmeleri de güzeldir.
Bu mücadeleyi meşru daire içinde kalarak yapmayı öğrenmelidirler. Her konuda olduğu gibi bu konuda da onlara model yine anne ve baba olacaktır. Ancak bu hakkı kendi sınırlarının dışına çıkmadan kullanmaları gerektiğini de bilmeleri önemlidir. Kendi haklarını ararken başkalarına zarar verme yanlışlığına düşmemelidirler.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.