Serdar BİLGİN
Dindar Demokrasi (Münazarat Okumaları)
İnsan hatalıdır, meydana getirdiği eserler de mükemmel değildir. Mükemmeliyet Allah (CC)’a aittir. Allah (CC), her şeyi muntazam ve mükemmel yapar. Beşeri fikirler, mükemmel olamayacağı için Kur’ani kurallar ve Efendimizin (a.s.m.) sünneti temel alınarak olumlu-olumsuz yönleriyle birlikte değerlendirilmeli, olumlu yönleri alınabilmelidir. Bu açıdan Sosyalist bir fikri tümden reddetmek, demokrasiyi de tümden kabul etmek yanlış olacaktır. Zaten fıtrata muhalefet eden beşeri ideolojilere, fıtrat muvafakat vermeyecektir. “Her bir Müslümanın her bir sıfatı Müslüman olması lâzım olmadığı gibi, her bir kâfirin dahi bütün sıfat ve san'atları kâfir olmak lâzım gelmez. “Bediüzzaman; olumlu ve olumsuzu birlikte görüp değerlendirmiş, Batı kaynaklı fikirlerin dine zarar vermeyen kısımlarının da alınabileceğini ifade etmiştir.
Toplumsal ruhun ve kalbin inşası meşveret ve şura ile olur. Hayat-ı içtimaide hükümler ve kanunlar çoğunluğun haline göre şekillenir ve ona münasip bir biçimde tasarlanır, azınlığın hakları ihlal edilmez, saygı ve hoşgörü ön planda tutulur. “Hürriyetin şe’ni odur ki, ne nefsine, ne gayrıya zararı dokunmasın. Sizde olanı yarı hürriyettir. Diğer yarısı da başkasının hürriyetini bozmamaktır. Lâkin güneş gibi parlak, her ruhun maşukası ve cevher-i insaniyetin küfvü o hürriyettir ki: Saadet-saray-ı medeniyette oturmuş ve marifet ve fazilet ve İslâmiyet terbiyesiyle ve hulleleriyle mütezeyyine olan hürriyettir. Belki hürriyet budur ki: Kanun-u adalet ve te'dibden başka, hiç kimse kimseye tahakküm etmesin. Herkesin hukuku mahfuz kalsın, herkes harekât-ı meşruasında şahane serbest olsun.”
Dindar Demokrasi, temelde Kur’ani değerleri esas alarak fikr-i milliyeti inşa eder, uhuvvet-i imaniye sırrıyla milleti bir vücut eder ve nurani olan İslamiyet’in silsilesini takviye ve muhafaza etmeye çalışır. Millet bâkî, fert fânidir; fikr-i milliyet, hürriyetin pederidir. Müsavat ise, fazilet ve şerefte değildir, hukuktadır. Hukukta ise şah ve gedâ birdir. Dindar Demokrasi, adalet-i mahzâ ve meşveret-i şer’iyeden ibarettir, hakimiyetin millette, kuvvetin kanunda olduğu, hükümetin millete hizmetkar olduğu, istibdada tezat, hürriyete tenasüptür. Aklı kanun, lisanı muhabbet ve kalbi marifettir. Muaddildir, hüsn-ü hakikî ve hayr-ı mahzdır. O nedenle Dindar demokratların kılıcı değil; aklı keskindir, kalbi millet için fedakârdır, kalb ve vicdan, fezail-i İslâmiye ile mütezeyyin olur; millette şevkin, ulvî hissiyatların uyanmasına vesile olur; doğruluk, sıdk, ihlâs, sadâkat, sebat, tesanüt çeşmesi ile milletin bostan-ı kemâlâtını besler, hubb-u insaniyeti tevlid eder, büyüklüğünün şe’ni tevazu ve mahviyettir, tekebbür ve tahakküm değildir.
Şekil 1:
Yukarıdaki şekilden hareketle şunu söyleyebiliriz. Dindar Demokrasilerde üç temel unsur vardır. Birinci unsur efkâr-ı âmmedir. Hâkim, şahıs değil, efkâr-ı âmme olduğu için, efkâr-ı âmmenin idare üzerinde kontrol edici fonksiyonu vardır. İkinci unsur meşverettir. Kararlar encümen-i şûrâ ile alınır. Üçüncü unsur adalet-i mahzâ ile toplumda değer ve fırsat eşitliliği sağlanır. Hürriyet, efkâr-ı âmme, meşveret ve adalet-i mahzânın sonucu olarak karşımıza çıkar. Efkâr-ı âmme, meşveret ve adalet-i mahzâ ise imanın sonucudur. Demek iman ne kadar mükemmel olursa, hürriyet o derece parlar. Eğer bir kalp ve vicdan fezâil-i İslâmiye ile mütezeyyin olmazsa, ondan hakikî hamiyet ve sadakat ve adalet beklenilmez.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.