Abdulkadir MENEK
Diyanette Mela-Seyda dönemi
Hükümet çok ilginç ve çok önemli bir projeye imza attı. Diyanette açılan 1000 kişilik imam kadrosu için alışılmışın dışında bazı atamalar yapılacak. Eğer bu proje gerçekleşirse, dini ilimleri çeşitli vesilelerle tahsil eden, medreselerde din eğitim alan din adamları, Diyanetin sözleşmeli imam kadrosuna atanarak, özellikle doğu ve Güneydoğu’da boş olan camilerde görevlendirilecek.
Konu ile ilgili açıklama, Diyanet’ten sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ tarafından yapıldı. Hürriyet Gazetesi’nin haberine göre Bozdağ, ‘’Toplumda sözü dinlenen, saygınlığı olan, sözleri insanları durduran veya harekete geçiren. Bu kişilerin hizmetinden müftülük denetiminde yararlanmak istiyoruz. Doğu’da mele, bizim bildiğimiz tabirle molla denilen, din eğitimi almadığı halde din bilgisi olan, toplum tarafından saygı gören insanlar var… Bu tip kişilerden, Diyanet tarafından yapılacak sınavda başarılı olmaları kaydıyla sözleşmeli olarak yararlanmak istiyoruz’’ dedi.
Açıklamada bulunan bir hususu düzeltmekte fayda var. Bu kişiler her ne kadar resmi okullarda din eğitimi almamış olsalar bile, büyük bir çoğunlukla medreselerde ve diğer Seydaların yanında din eğitimi almış insanlardır. Bu Melalar, dini meselelerde otorite sayılabilecek kadar da dini ilimlere vakıf olan insanlardır.
Bölgede imam atanmamış iki bin civarında cami bulunuyor. Bu camiler, genellikle gönüllü görevliler tarafından idare ediliyor. Yıllardır bölgede bu uygulama devam etmekte ve bir gelenek haline gelmiş bulunmaktadır.
Dini eğitim almış ve evi cami yakınında bulunan bazı şahıslar da bu işleri gönüllü olarak yapıyorlar. Cami ile ilgileniyorlar, ezan okuyorlar, caminin temizliğini yapmaya çalışıyorlar, cemaate namaz kıldırıyorlar.
Mahallede böyle bir görev ifa edecek bir şahıs bulunmadığı durumlarda, sakinler tarafından, medreselerde din eğitimi almış bir kişi bulunarak, caminin hizmetleri görülmeye çalışılıyor. Böyle durumlarda mahalle sakinleri kendi aralarında bir miktar para toplayarak, görevlendirilen kişinin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyorlar.
Hatta zekât, fitre ve sadakaların bir kısmı bu amaç için kullanılıyor. Eğer görevlendirilen imam bekâr ise, evlerde pişen yemeklerden gönderiliyor ve çoğu zaman yemek pişirmesine gerek bile kalmıyor. Bu şekilde görevlendirilen imamlar, mahalleli çocuklara Kur’an ve ilmihal dersleri de veriyorlar.
Bu şekillerde camilerde görev almış şahıslar, caminin herhangi bir ihtiyacı olduğu zaman ya kendileri veya mahallenin hayırsever zenginleri aracılığı ile bu ihtiyaçları gidermeye çalışıyorlar. Bölgedeki bu uygulama yüzyıllardır bu şekilde devam ede geliyor.
Tabi, bu durum ister itemez bazı sakıncaları da beraber getirme potansiyeline sahip bulunuyor. Çünkü kurumsal olarak herhangi bir yere bağlı olmayan bu şahıslar, ya mahallenin büyüğünün veya farklı bazı örgütlerin kontrolü altına girebiliyor.
CHP, bölgelerinde sevilen ve dini eğitim almış kişilerin imam olarak atanmasına şiddetle karşı çıkmaya başladı ve meseleyi siyasi bir icraat olarak takdim etmeye çalışıyor. Böyle bir projeye eğer CHP şiddetle karşı çıkıyorsa, böyle hayırlı bir işte ısrarcı olmak lazım. CHP, ne zaman dine yarar sağlayacak bir projeye imza attı ki?
80 bin kişilik Diyanet kadrosu içinde ilim ve irfanları ile malum ve maruf insanların atanması, bu büyük camiaya ancak itibar kazandırabilir. Onun için kimsenin böyle bir uygulamadan korkmasına gerek yok.
Bölgede ilim ve irfanları ile büyük saygı ve itibar gören din âlimlerinin böyle bir proje ile halkın ve dinin hizmetine alınması, çok önemli hayır ve güzelliklere kapı açabilecektir. Bu insanlara itibar gösterilmesi, devletin yıllarca yaptığı yanlışlardan vazgeçmesi ve geri adım atması anlamına gelecektir.
Hatta medreselerde okuyan ve bugüne kadar hiç muhatap kabul edilmeyen insanların devlet tarafından muhatap alınması, bir büyük yanlışın düzeltilmesi ve bu kesimden özür dilemek anlamına bile gelebilecektir.
Eğer Hürriyet Gazetesinin haberi doğru ise bu görevlendirilmeler, öncelikle Nakşibendi, Kadiri ve Kürt kökenli Nurcu grupların dini önderleri arasından yapılacakmış.
Bu insanlar zaten yıllardır hiçbir karşılık beklemeden Allah rızası için halkı dini konularda aydınlatmaya devam ediyorlar. Hatta böyle hayırlı hizmetleri yaptıklarından dolayı, büyük bedeller ödemelerine rağmen, sadakat ve kararlılıkla halkı tenvir ve irşat etmek için ellerinde gelen bütün fedakârlıkları gösteriyorlar.
Bu kesimlerin, zaten böyle bir beklentisi yok. Fakat Hürriyet’in bunu büyük bir suçmuş gibi göstermesi de, bir alışkanlıktan kaynaklanıyor. Dini hizmetlere reaksiyon gösterme misyonu üstlenen kesimlerden zaten farklı bir davranış beklenmemeli.
Said Nursi Hazretleri bundan yüz yıl önce, Kürt aşiretleri ile sohbet ederken, Medresettüzzehra’da görev alacak öğretim elemanları ile ilgili olarak şu hususu ifade etmişti: ‘’Zülcenaheyn ve Kürtlerin ve Türklerin mutemedi olan Ekrad ulemasının veya istinâs (yakınlaştırma) etmek için lisan-ı mahallîye âşina olanları müderris olarak intihap etmektir.’’ (Münazarat, sayfa;128)
Bu karar ile hiç olmazsa, camilerde, bu özelliklere sahip olan bazı din görevlilerinin atanması gerçekleştirilmiş olacak. Temenni ediyoruz ki, Medresettüzzehra’ya giden yolda, bu karar önemli bir adım olacak ve arkası gelecektir.
Bölge insanları tarafından sevilen, itibar gören ve hürmet gösterilen insanların böyle görevlere atanması, halkın güvenini sağlama yönünden de hayırlı bir fonksiyon ifa edecektir. İlahiyat ve İmam-Hatiplerden mezun olan din görevlileri ile medreselerden yetişmiş âlimlerin bir arada görev yapmalarını çok sayıda faydası olacaktır.
Muhakkak ki, bu atamalar yapılırken çok dikkatli olmak ve gerçekten bu görevleri hak eden insanları seçmek gerekir. Böyle önemli bir konuya, siyasetin bulaştırılmayacağına inanıyoruz. Yoksa bunun vebali altından kalkmak kolay olmayacaktır.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.