Nihayet DENİZ
Dostum, senden öğrendim!
“Dostluğumuz zaman ve mekan ile sınırlıysa, zamanı mekanı aştığımız an, kardeşliğimizin bitmesi gerekir.”
Birbirimizi niçin seviyoruz? Neden akrabalık münasebetiyle belli olan isimleriyle kimilerine anne, baba, kardeş derken -bu daireyi genişletmeye ihtiyaç yokken (!)- bazılarını da dost diye adlandırıyoruz. Neden arkadaş, neden dost diyoruz? Dost diyerek mi seviyoruz? Tam tersi ya da; sevip, dost demeyi mi uygun görüyoruz?
Dünyamızı farkında olmadan dar kalıplar içine sıkıştırdık. Daha da kötüsü bu darlıkta olduğumuzu nefesimiz kesilecekmiş gibi olmayana kadar anlayamadık. Bize açık denizlere sahip olma yeteneği verilmişken ufacık bir nehir ile yetinmeyi tercih ettik. Zamanı da acımadan nehrin üzerinden akıttık, gitti. Tanıştığımız hatta dost dediğimiz insanlara da aynı kötülüğü yapmadık mı? Kendi kalıbımızın içine aldık önce. Zamanı akıtınca üzerinden nehrin biz mekan değiştirdik, geride kalanlar nefessizlikten öldü fark etmedik.
Karşımızdakini kim için sevdiğimiz önemli, hangi işimi görür, ‘bana bir faydası dokunur mu’lar için değil elbette. Karşılık beklersek sevmelerimizden istediğimizi alamayınca hüsranımız olması gerektiğinden kat be kat fazla olur. Değişince mekanımız, geçince üzerinden zaman “zamanında onu çağırmıştım gelmemişti hımmmmm”ların yerine, “tartıştığımız kitabı unutamıyorum …’ (neyi öğrenmişse artık ki bir dostun bir dosttan öğreneceği ne çok şey vardır) orda anlamıştım ve kalbim bu meseleyi o zaman kabul etmişti” cümlelerini kurmak çok daha tatlı görünüyor.
Zaman ve mekanın değişmesine rağmen dostluğumuzun devam etmesini istiyorsak eğer ortak paydada buluşabilmeliyiz. Bizlere en büyük paydayı sağlayan elbette bizi yaratan. Dostluklarımızı çıkar(lar) üzerine kurmak yerine, O’nu tanımak üzerine temellendirirsek çok daha sağlam kalacak, zamandan mekandan taşacaktır.
Zamanla ve mekanla sınırlı kalmamasını istiyorsak dostluklarımızın, önemsememiz gereken bir nokta daha var: İki dostun ruhlarının birbirinden beslenmesi gerekir. Uzun zaman vakit geçiriyor ve herhangi bir ilerleme kaydedemiyorlarsa o dostluk bitmeye mahkumdur zaten. Fikirleri uyuşmak zorunda değildir. Önceliği olan fikirlerini birbirlerine karşı çekinmeden söylemektir. Sonra ona uymasa da saygı göstermek ve anlamaya çalışmaktır. En iyi olanın sentezi için bıkmadan, usanmadan, çekinmeden tartışabilmektir. Ufukların, fikirlerin çatışmasıyla genişleyeceği de hepimizde malumdur.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.