Ahmet AKCAN
Dünyevileşme Serencamı
“Dünya muhabbeti bütün hataların başıdır” rivayetinden hareketle; bugün her zamandan ziyade müslümanları bekleyen en dehşetli tehlike ahiretin karşısında duran dünya ve ona karşı duyulan zaaflar neticesinde zahir olan dünyevileşme hastalığıdır. İman edilen hakikatlere yakin nurunun sönmesi; sadece görünenin önemsenmesi; yön kavramının teke inmesi; muaccel dünyevi bir yararın müeccel binler uhrevi zararlara öncelenmesi demek olan dünyevileşme; “dünyaya sahip olmayı değil ait olmayı” temsil eder...
Evet, mukayyedi mutlak, mütenahiyi namütenahi bilme; burayı oraya, şimdiyi sonraya tercih etme; uhrayı öteleme, dünyayı önceleme; emaneti ganimet görme, ganimeti arttırma adına “okçular tepesinden” aşağıya inme demek olan dünyevileşme; galip gelmesi beklenen bir milletin mağlubiyetine sebebiyet vermedir...
“Bizimle karşılaşmayı ummayan ve dünya hayatına razı olup onunla tatmin bulan kimseler bizim ayetlerimizden gafil olanlardır”[1] ilahi beyanı ile dikkat çekilen ve değerler manzumesini tersine döndüren dünyevileşme fitnesi; öbür âlem endişesini unutturup ayine-i samed olan kalpleri öldürmüş, gittikçe çoğalan sayılarına rağmen müslümanları selin sürüklediği çerçöplere döndürmüş, düşmanları karşısında izzet ve heybetlerini söndürmüştür...
Diliyle andığı imanı gönlüne s/indiremeyen, ebedi bir hayatı kabul noktasından “ya yoksa” hissiyatından arınamayan müslümanlar; enfüsi ve afakî mesuliyetlerini ihmal ederek mükellefiyetlerini Cuma’dan Cuma’ya, bayramdan bayrama hatırlamış, doğrulardan gittikçe uzaklaşıp yanlışlara olabildiğince yakınlaşmış, mahiyet ve akıbet şuurunu kaybederek inkâr edenlerin hayatlarına benzer tavırlarla arz û endam eder olmuşlardır...
Maddi meşgalelerle darlaşıp sathileşen akıllar, külliyete ulaşamayan cüz’i nazarlar, külli ve manevi meseleleri derinlemesine ihata etmekten uzaklaşmış; külliyetten mahrum kalınca bütünü bütünüyle görememiş, zaman içerisinde parçayı bütün zannedip onu sahiplenmiştir. Ehl-i dalaletin de ifsadıyla dünya hayatına çevrilerek zedelenmiş nazarlar, edna dünyevi bir ihtiyacı büyük ve ehemmiyetli dini meselelere tercih ettirmiştir.
“Allah’ın sana verdikleri ile ahiret yurdunun peşinde ol, dünyadan da nasibini unutma!”[2] ilahi ikazı tersinden anlaşılmış, dünyanın peşinden olabildiğince koşan müslümanlar ahiretten de nasipsiz kalmamaya özen(!) göstermişlerdir. Hilkat-i insanın en mühim vazifesi olan marifet-i ilahiye, muhabbet-i rabbaniye, ubudiyet-i sübhaniye en birinci gaye ve maksad olmak lazım gelirken vesile derekatına düşürülmüş, vasıta olması gereken umur-u dünya gaye-i hayat derecesine yükseltilmiştir...
Dünyevileşme taununun müminlerde meydana getirdiği bu düşkünlükler, maddi ve dünyevî meselelere ziyadesiyle eğilmeleri, manevi ve uhrevi meseleler cihetiyle eğrilmeleri intaç etmiştir. Var sayılan, ancak varlığından bir türlü emin olunamayan ahiret adına duyulan vesveseler, örtünmek için değil görünmek için giyilen daracık elbiseler, hangi niyetle kurulduğu kime hizmet ettiği bilinemeyen müesseseler, münkirler yerine müminlere karşı gösterilen efelenmeler dünyevileşmenin tezahürlerinden sadece birkaçı olmuştur...
Evet, kalpte dünyaya ait muhabbet hakiki ise ahirete muhabbet mecazi, ahirete ait muhabbet hakiki ise dünyaya olan muhabbet mecazidir. Bu itibarla dünyayı ciddi seven, ukbayı ciddi sevemez! Dünyaya kanmış, dünya için yanmış, dünyaya a(l)danmış bir insan ahiret adına istidatlarını ifsad etmiş bir insandır...
Vazife-i asliyesi; indirilene delalet, indirene şehadet, gönderilene nezaret, gönderen adına külli bir ubudiyet olan şu aciz insanın sâri bir illet olan dünyevileşme girdabına düşmemesi, düşmüş ise çıkması için arzular sarayı olan nefsinin bitmek bilmez taleplerini marifet zinciri ile bağlaması, saadet-i dareynin temeli olan kemalata ruhunu hakikat kırbacı ile kamçılaması, mahiyetinin camiyetini, kıyametin kopmasına sebebiyet veren kıymetini tefekkür ile idrak etmeye çalışması lazımdır.
Elhasıl; âlem-i şehadetin yaratılmasına en büyük gaye olarak gösterilen insanın kendisinden beklenen deruni vazifeleri ifa edebilmesi için mahiyet-i maneviyesini tüm cihet ve cepheleri ile öğrenmesi, dünyevileşme hastalığına yakalanmamak, akıbette hilafet rütbesini kaybetmemek için azami özen göstermesi bu zamanda elzemdir...
[1] Yunus, 10; 7
[2] Kasas, 28, 77
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.