Vehbi KARA
Ekonomik Kalkınmada Mülkiyet Sistemi ve Kadastronun Önemi
Ekonomik kalkınma hem sanayileşmeyi hem de türdeş ve dinamik bir ekonomiyi kurmak üzere çeşitli sanayilerin bütünleşmesini öngören ve toplumun temel gereksinimlerini karşılayacak şekilde uygulanabilecek bir ekonomik süreç olarak tanımlanmaktadır[1]. Ulusal gelirdeki artış ve kişilerin yaşam standartlarının iyileşmesi ekonomik kalkınmanın göstergeleri arasında yer almaktadır.
Kişilerin yaşam standartları arttıkça, tasarruf olanakları artacağı böylece ulusal gelirin bir bölümü tasarruflara dönüşecektir. Girişimci ruhuna sahip kişilerin ortaya çıkması ile birlikte yatırımlar artarak üretim hacimlerini büyütme imkânı doğmaktadır. Devlet ve tekelci sermayenin müdahale etme imkânları kısıtlandığı takdirde firmaların birbirleri ile rekabet etme imkânları gelişir ve ekonomik kalkınmanın gerçekleşecektir.
Genel olarak Batı ülkeleri dünyanın diğer bölgelerine göre ekonomik açıdan kalkınmış durumdadır. Bu farklılığı araştıran Perulu, ekonomist Hernando de Soto, kalkınmışlığın nedeni olarak “mülkiyet sistemi” ile açıklamıştır. Soto, “Üçüncü Dünya Ülkeleri’nin yoksul insanlarının evleri vardır ama tapuları yoktur, ürün alırlar ama sözleşmeleri yoktur, işleri vardır ama ortaklık kuruluşları yoktur” sözleri ile tek çıkış yolunun yoksulların elindeki kayıt dışı mülkiyetin sisteme kazandırılması olduğunu söyler.
Kadastro sistemi tamamlandığında, uygun veri tabanı ile arazi bilgi sistemi meydana getirilebilir. Arazi bilgi sistemi desteğinde arazi yönetim sistemi ile mülkiyet güvencesi, taşınmaz mal piyasasının denetimi ve gelişimi, adil ve sağlıklı vergilendirme, kredi güvenliği, altyapı hizmetleri, devlet topraklarının işgalden korunması, çevresel yönetimin desteklenmesi sağlanabilir. Bu sayede sürdürülebilir kalkınmanın en önemli başlangıç aşamaları gerçekleştirilmiş olmaktadır.
International Federation of Surveyors (FIG) 2007-2010 Dönem Başkanı Prof. Dr. Stig Enemark, kadastro sistemlerinin ilişki alanlarını gösteren çalışma ile toplumsal istikrar ve ekonomik büyüme açısından kadastronun önemini çok açık olarak göstermiştir.
İnsanlık nasıl kölelik sistemini aştıysa, ecir dönemini de aşacaktır diyen ekonomistlerden Ertem, kapitalizm sonrasında insanlık için malikiyet ve serbestiyet döneminin geleceğini ifade etmiştir. Ertem; “Malikiyet, insanların kendi emeklerini, birikimlerini, bilgilerini değerlendirebilecekleri, mülk edinebilecekleri bir sistemdir.
“SSCB niye yıkıldı, insanlar Moskova’ya 10 rubleye uçuyorlardı, barınma sorunları, okul sorunları yoktu, ama evlerindeki musluk bozulduğu zaman kaç gün muslukçu bekledikleri belli değildi. Çünkü muslukçular dükkân açamıyordu. Yani insanların kendi yeteneklerini değerlendirecekleri ve mülk edinecekleri özgürlükleri yoktu. Dolayısıyla malikiyetin olması için ne olması lâzım, hürriyet. Bu formüldeki ikinci anahtar kelimemiz; serbestiyet. Serbestiyet insanın, bireyin kayıtsız, şartsız özgürlüğüdür[2]”
Diyerek mülkiyet sisteminin ve serbestiyetin önemine vurgu yapmaktadır.
Gelişmekte olan ülkeler ile fakir ulusların ekonomik sorunları aşmada karşı karşıya kaldıkları en önemli sorunlardan birisi kayıp bilgiler olup mülkiyet konusunda şu özellikler göze çarpmaktadır[3]:
1. Bir vatandaşın sahip olduğu varlıkların neler olduğu bilinmez.
2. Kişilerin adresleri belirsizdir ve kolaylıkla doğrulanamaz.
3. Borçlular borçlarını ödememek için kolayca kendilerini gizleyebilir ve benzer çareleri bulabilir.
4. Kaynaklar kolaylıkla sermayeye dönüştürülemez.
5. Sahibi olunan varlıklar hisselere bölünemez.
6. Varlık tanımlarının belirli bir standardı yoktur, varlıklar birbirleri ile karşılaştırılıp mukayese edilemez.
7. Mülkiyet ile ilgili kurallar şehirden şehire hatta mahalleden mahalleye farklılıklar gösterir.
Mülkiyet, varlıkları teşhis etmeye yarayan, keşfeden, onları birleştirmeye ve sair varlıklarla ilişkilenmeye yarayan bir sistemdir. Resmi mülkiyet sistemi, sermayenin adeta bir enerji santralidir. Sermayenin doğduğu yer, aslında bu noktadadır.
Ekonomik ve sosyal yönleri resmi mülkiyet sistemi içinde sabitlenmemiş bir varlığın piyasaya sürülmesi son derece zordur. Bir modern piyasa ekonomisinde el değiştiren muazzam miktardaki varlıklar, resmi mülkiyet sürecinden geçirilerek kontrol edilebilirler. Böyle bir sistem olmaksızın, bir varlığın mesela gayrimenkulün satışı, sadece işlemin belli başlı unsurlarını belirlemek için bile büyük bir gayretin ve soruların sarf edilmesini icap ettirir:
Satıcı gayrimenkule ve onu satma hakkına sahip midir?
Onu rehin verebilir mi?
Yeni malik, mülkiyet haklarını icra edenler nezdinde mal sahibi olarak kabul edilecek mi?
Hak iddia edebilecek başkalarını saf dışı tutmak için kullanılacak etkili vasıtalar nelerdir?
Yasadışı sektöre bakıldığında, Batının resmi mülkiyet sistemlerinin, insanların sermaye üretmelerine ve kendilerini geliştirebilmelerine imkân veren en az 6 etkisinin olduğu görülebilir. Sermaye meydana getirmede ve bunu harekete geçirmede dünyanın başka yerlerinde görülen yetersizlik, üçüncü dünya ve eski komünist ülkelerdeki çoğu kimsenin, bu esas tesirlerle irtibatlarının kesilmiş olduğu gerçeğini göstermektedir. Bu altı etkiyi şu şekilde sıralayabiliriz.
1. Varlıkların Ekonomik Potansiyellerinin Belirlenmesi
2. Dağınık Enformasyonun Tek Bir Sistem Çerçevesinde Toplanması
3. İnsanlara Sorumluluk Verilmesi
4. Varlıklara Esneklik Kazandırılması
5. İşlemlerin Kontrol Altına Alınması
6. İnsanlar Arasında Ağ Kurulması
Binalardan soyut potansiyeli çekip çıkartan ve potansiyeli, binanın esas maksadının ötesindeki maksatlar için kullanmamıza izin veren temsili belgeler ile belirleyen sistem; mülkiyet sistemidir.
Kalkınmakta olan ve gelişmemiş ülkelerde tatbik edilen çoğu tapu sistemi, mülkiyet hakkının basit manada sahipliğin ötesine geçebileceğini kabul etmemektedir. Bu nedenle sermaye üretmek mümkün olamamaktadır. Yapılan sadece varlıkların temsil edilmesi, tapu kayıtları ve haritalar envanteri olmaktan öteye gidememektedir.
Gelişmemiş ülkelerde varlıkların sermaye olarak paralel bir yaşam sürecekleri bir ağ meydana getirmek için gerekli mekanizmalara izin verilmemektedir. Resmi mülkiyet sistemi denildiğinde çok büyük devasa envanter sistemleri akla gelmemelidir. Doğru anlaşıldığında ve doğru tasarlandığında bir mülkiyet sistemi, kişilerin varlıklarını daha değerli bileşimler halinde bir araya getirebilmelerine imkân veren bir ağ ortaya çıkarmaktadır[4].
Batının ekonomik zaferi şu noktada düğümlenmektedir; mülkiyeti sermayeye dönüştürebilmişlerdir. Gelişmekte olan ülkelerde yaşayan yoksulların ellerinde bulunan, ancak yasal olarak sahip olamadıkları taşınmaz malların toplam değeri 9,3 trilyon doların üzerinde olduğu yapılan sabırlı ve uzun süreli çalışmalar sonucunda tespit edilmiştir. Gelişen ekonomiler için işaret edilen çıkış yolu “ölü sermayenin sisteme kazandırılmasıdır[5].
9.3 Trilyon ABD Doları, günümüzde tedavüldeki ABD para arzının yaklaşık iki katıdır. Dünyanın en gelişmiş 20 ülkesinin başlıca menkul kıymetler borsalarında (New York, Tokyo, Londra, Frankfurt, Toronto, Paris, Milano, NASDAQ ve diğer 12 ülke) kayıtlı bütün şirketlerin değerleri toplamına eşit bir miktardadır. 1989 Yılını izleyen sonraki 10 yılda fakir ülkelere yapılan dış kaynaklı doğrudan yatırımların 20 mislinden fazla olduğu görülmüştür. Dünya Bankası’nın son 30 yılda vermiş olduğu borçların 46 misli ve batılı ülkelerin diğer dünya ülkelerine yapmış oldukları kalkınma yardımlarının toplamının tam 93 misli bir varlık, sermaye yapılamayacak bir şekilde ölü yatırım olarak varlığını sürdürmektedir[6].
Bu tespit ve rakamlar kadastro sisteminin önemini ve mülkiyet sisteminin hukuki altyapısının belirlenmesinin ülkeler için hayati derecede önemli olduğunu açıkça göstermektedir. Malikiyet demek mülkiyet sahibi olmak demektir. Mülkiyetin etkileri sanıldığın çok fazladır. Yukarıda saydığımız maddeler bu hususun anlaşılması için yeterli olabilir. Gelecek yüzyılın adına niçin “malikiyet ve serbestiyet devri” denildiğini şimdi daha kolay bir şekilde anlayabiliriz…
[1] Tülay Tufan, Hüseyin Erkan, S. Gökşin Seylam, Kadastronun Ekonomik Kalkınmadaki Rolü, Ankara, 13.Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı, TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası, 18-22 Nisan 2011.
[2] Ümit Kızıltepe, “Kapitalizm Sonrası Malikiyet ve Serbestiyet Dönemi Başlayacak”, Yeni Asya Gazetesi, 09.01.2012.
[3] Hernando De Soto, The Mystery of Capital. Why Capitalizm Triumphs in the West and Everywhere Else, New York, Basic Books, 2000, s. 3.
[4]Hernando De Soto, Sermayenin Sırrı, Çev. Murat Aygen, Ankara, Liman Kitapları, 2005, s. 32.
[5] A.e. s. 33.
[6] A.e. s. 34.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.