Ayşenur KAHVECİ
En sade deyimiyle...
Her derde deva ilaca şamil bir büyük eczanedir Risale-i Nur!
“Risale-i Nur'un menşur-u hakikatında tam tecelli ettiğinden, hem bir kitab-ı şeriat, hem bir kitab-ı dua, hem bir kitab-ı hikmet, hem bir kitab-ı ubudiyet, hem bir kitab-ı emr-ü davet, hem bir kitab-ı zikir, hem bir kitab-ı fikir, hem bir kitab-ı hakikat, hem bir kitab-ı tasavvuf, hem bir kitab-ı mantık, hem bir kitab-ı İlmi Kelâm, hem bir kitab-ı İlmi İlahiyat, hem bir kitab-ı teşvik-i san'at, hem bir kitab-ı belâgat, hem bir kitab-ı isbat-ı vahdaniyet; muarızlarına bir kitab-ı ilzam ve iskâttır.” S.T.G.
“Ne alakası var?” diyebileceğimiz sıkıntılarımıza dahi bir deva, bir merhem, bir tiryaktır Risale-i Nur!
Öyle büyük bir eczanedir ki, görenleri her hastalığa ıttılaıyla hayretlere düşürüyor.
O eczanenin kapısından giren herkes pençesine düştüğü musibetten kurtulmanın yolunu burada bulmanın mutluluğu ile çıkmak istemiyor.
Tüm dertliler müptela olduğu marazına en iyi gelen ilacı bu eczanede buluyor.
Daha etkili, daha menfaatli, daha garantili, daha tesirli daha daha… Hiç mümkün müdür ki; dahası olan başka bir eczane ola!
Bakınız şimdi; “Ne alakası var?” diyebileceğimiz sıkıntılarımıza hiç kimsenin sıkıntısını küçümsemeden birkaç örnek verelim;
-Evladıyla sıkıntısı olan ebeveynler
-Eşiyle tartışanlar
-Gurbette yanlızlık çekenler
-Arkadaşlarından yana kırılanlar
-Güvendiği dağlara kar yağanlar
-Yemeğin ayarını tutturamayınca eşinden azar işiten hanımlar
-Hanımının dırdırına maruz kalan beyler
-Annesini, babasını kaybeden yetimler, öksüzler
-Çocuğunu hayat-ı ebediyeye uğurlayan acılı analar-babalar
-Geçim sıkıntısı çeken fakir-fukaralar
-Hastalanıp yatağa düşen musibetzedeler
-Kıyılmaz malları varken iflas edenler….vs…
Bu listeyi kabre kadar uzatabilirim.
“Olur mu böyle şey?” demeden dene azizim… Tüm sıkıntıların ilacı Risale-i Nur’da ben kefilim! Kefalet listesini de kabre kadar uzatabileceğime eminim!
Ya Allah! Nasıl bir ihsan-ı İlahidir nurlar…
Karanlıkta kalmışlara ışık, çamura batmışlara uzanan nurdan bir el, ye’se düşmüşlere şahane bir ümit, “ilim,ilim” diye avare olmuş açlara birgıda-yı manevi, yalnız kalmışlara en güzel dost, derdini dökmek isteyenlere en ketum sırdaş, üstadını özleyenlere hoş bir sohbet, mahbubunu arayanlara Mahbub-u Hakiki’ye çıkan en selametli yol bu eczaneden geçer…
Üstelik insanlığa sunduğu hizmetin garantisi de ebediyete dayanır. Yani; bir anlık değildir bu eczanedeki ilaçların etkisi. Üç günlük değildir…Müşterileri için hazırlanmış bir saadet-i ebediyeyi netice veren tedavi sürecini başlatır.
Peki nasıl bu kadar şümullü bir eczane olabilir? Nasıl bu kadar dermansız sanılan acılara, sancılara iyi gelecek ilaçlar bulunabilir? Bulunsa bile onca kıymetli, paha biçilemez ilaçlar nasıl bir araya toplanabilir?
Dertler külli… Bela ve musibetler,meşakkatler kainatı ihata edebilir belki…Fakat derman tektir! Her türlü hastalığın ilacı aynı, her sıkıntının selamete varan sonu aynı yoldan geçer. Kesrette boğulmuşluktan kurtulup Vahdet’e sığınmaktadır kurtuluş.İşte Risale-i Nur’un yaptığı budur. İnsana Halik’ını tanıttırıyor.
Mahbubunu arayan maşuğu sevgilisiyle buluşturur gibi…Rahman-ı Rahim’e sığınmanın lezzetine vardırıyor. İnsan olan insana Rabbini anlatıyor. Aklı gözüne inmemişlere alemlerin Rabbi ve tek Müdebbiri olan Zat-ı Zülcelal’i gösteriyor.
Risale-i Nur insana okumayı öğretiyor. Şu kitab-ı kebir olan kainatı okumayı öğretiyor.
Risale-i Nur’u okuyan adam tüm kainat ile yeniden tanışır gibi olur. Toprak eski toprak değildir artık. Sema, deniz, arz…Çiçekler,böcekler,sinekler…Hayvanat,nebatat…Hepsi değişmiştir. Meğer her bir mahluk çığlıklar atarmış kendi lisan-ı hali ile…“Rabbine bak,gör!” derlermiş.
Demek kainat kitabına tüm yazılan hakikatleri Risale-i nur gözlüğü ile okuyabilir insan.
Evet, hiç şüphesiz; iradesi tüm iradelerin üstünde olan hakiki sahibini, Mutasarrıf-ı Hakikisini Risale-i Nur tanıttırıyor insana.
Rabbini bulan ise elbette seviyor. O’nun sevgisiyle dolan bir kalbi ise hiçkimse ve hiçbirşey korkutamıyor…O’nun korkusundan başka.
Davamız öyle büyük bir dava oluyor ki; o davanın karşısında sabık sıkıntıların lafı bile edilmez hale geliyor.
İşte bütün mesele bu!
Bu muazzam davanın hizmetkarı olanlar için diğer sıkıntıların ne ehemmiyeti olabilir.
Bu muazzam davayı vazife edinenler için diğer meşakkatlerin, musibetlerin haddi değildir haddini aşmak!
Şimdi ey insan! Daha ne duruyorsun? Gel sen de gir o kapıdan!
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.