Mustafa ÖZCAN
Enver Paşa’dan Nasır’a…
Bediüzzaman toptancı değildir ve mesela İttihatçıların Mason kısmını ötekilerden veya ana gövdeden ayırır ve onları farklı kategoride mütalaa eder. CHP’nin de zındıka kısmını ayırır ve bunların az bir kısım olduğunu söyler ve onlara karşı da toptancı davranmaz.
Tecdit çizgisi böyledir. Gazali böyledir, Şah Veliyyullah Dehlevi böyledir. Yine Necip Fazıl ve benzerleri gibi İkinci Abdulhamid’in de bütün icraatlarını sahiplenmez. Göklere çıkarmaz. Zamanla bu hususta da ideal ile realite arasında yani II.Abdulhamid ile şartları arasında bir denge kurar. Menfi cereyanlarını dahi içlerinde barındırdıkları dane-i hakikat sebebiyle bir çırpıda ve ceffe’l kalem çizmediği gibi müspet hareketler karşısında bile samanı danesinden ayıran bir yaklaşımı benimser. Bu anlamda, Batı’yı da yek pare olarak tasavvur etmez. Batı’nın iki parça olduğunu ifade eder.
İttihatçıların ileri gelenlerinden Enver Paşa’yı hamiyetinden dolayı sever. Enver Paşa aslında İttihatçılar arasında bir Eba Müslim Horasani gibidir ve destansı bir adamdır. Enver Paşa, Dündar Taşer benzeri Türkçü’dür. Ruh olarak İslam’ı kabul etmiştir. Enver Paşa’nın Bediüzzaman ve Şam ulemasından Bedreddin Haseni gibi zevata hürmeti ve yardımları vardır. Ulemadan gelen ricaları iki etmez. Lakin mütehevvirdir ve acelesi var gibidir ve daima hareket halindedir. İttihatçılardan sonra Mısır’da Hür Subaylar bu komitacı geleneği devam ettirirler. Hidivlik döneminde veya Kral Faruk döneminde Mısır Osmanlı sonrası saklı bir Osmanlı cebi gibidir. Nasır'la birlikte Mısır da Osmanlı Saltanatı bakiyyesi olmaktan çıkar ara devreyi temsil eden İttihatçı bakiyyesine dönüşür. 1951 yılında Libya’da kurulan Senusi devleti de aynıdır. Osmanlı sonrası bir Osmanlı cebidir. Bakiyyetü’l selef tabiri olduğu gibi ‘bakiyyetü Osmani’ deyimi de olmalıdır. Neyse.
Gerçekten de 1952 yılında komitacılık ve devrimle işbaşına gelen Hür Subaylar ve Nasır adeta geç dönem Arap İttihatçılarıdır. Hür Subayları yoğuran üç damar ve kök vardır. Bunlardan birisi İttihatçılıktır. Onlar birer Arap İttihatçısı olarak yetiştirilmişlerdir. Bu uğurda emeği olanlardan birisi Aziz Ali Mısri Paşa’dır. Sedat’ın El Bahsu Ani’z zat adlı otobiyoğrafisinde ortaya koyduğu gibi Hür Subaylara doktrin eğitimi veren eski bir İttihatçı olan Aziz Ali Mısri Paşa’dır. Hür Subayların gerisinde bir de Müslüman Kardeşler Hareketi vardır. İngilizlerden kurtulmak ve Filistin’i kurtarmak için İngilizlerle uyumlu hareket eden Saray (Faruk) ve partilerden umudunu kesen Müslüman Kardeşler mayalanma halinde olan Hür Subaylar ile temasa geçer. Ya da tersi olur. Hür Subaylar İhvan’la temasa geçer ve karşılıklı etkileşim içine girerler. Lakin İhvan’ın ideolojisinden çekinen Amerikalılar da Hür Subayları yalnız bırakmaz ve kimilerine göre darbeden önce kimilerine göre de darbeden sonra onlarla temasa geçerler ve Muhammed Necip’le itişme içinde olan Abdunnasır’ın kefesinin ağır basmasını sağlarlar. Yol gösterirler. Taktik verirler.
Ordunun kışlasına çekilmesi ve çok partili sisteme avdet tezinin taraftarı olan Muhammed Necip ise İhvan tarafından desteklenmektedir. İktidar şehveti ağır basan Nasır ve Devrim Komut Konseyi iktidarda kalmaktan yanadır ve Amerikalılarla temas sağlanır ve bu suretle Amerikalıların telkinleri sonucu Nasır’ın karizması parlatılır. Amerikalıların tavsiyelerinden birisi Nasır’ın başarısız olacak bir suikast tertibi planlaması ve bunun sonucu artan karizması ile Necip’in gölgesinden kurtulmasıdır. Nitekim, 1954’te İskenderiye yakınlarında Menşiye’de tertip uygulamaya konulur ve ondan sonra Abdulkadir Udeh gibi İhvan liderleri darağacını boylar ve Nasır iktidarıyla baş başa kalır. Bu sayede Necip’ten de kurtulmuştur.
Ünlü müfessir ve Vakıflar eski Bakanı Muhammed Mütevelli Şaravi, Nasır öldüğünde şükür secdesine kapandığını söyler. 30 yıl sonra ise bu fiilinden pişmanlık duyar. 30 yıl sonra Nasır’ı rüyasında görür ve akabinde onu kabrinde ziyaret eder. Muhammed Mütevelli Şaravi, hatırımda kaldığı kadarıyla Nasır’ın en büyük hizmetlerinden ve meziyetlerinden birisi olarak Ezher’i köylülere ve fakir fukaraya açmasını görür. İkinci defa Nasır’la alakalı bir tezkiye ile de Bediüzzaman’dan menkul olarak Dr. Abdulkadir Badıllı’nın Hayat-ı Nuriyem adlı eserinde karşılaşıyoruz. Tezkiyeyi yapan bizzat Bediüzzaman Said Nursi’dir.
Temmuz 1956’da Süveyş Kanalı, Nasır tarafından millileştirildi ve buna bir tepki olarak İsrail, Fransa ve İngiltere üçlü olarak Mısır’a saldırdı. ABD ve Rusya bu üçlü saldırıya karşı çıktı ve Ortadoğu’da denge değişti. Eski sömürgecilerin üçlü saldırıda havlu atmaları ve püskürtülmeleri bir biçimde Bediüzzaman’ı memnun ve bahtiyar ediyor ve o sabah talebelerine şunları söylüyor: ”İşte imanın kuvvetinin bir örneği Cemal Abdunnasır’dır ki, Avrupa’ya meydan okuyor ve onları mağlup etti…(Hayat-ı Nuriyem, Dr. Abdulkadir Badıllı, S: 118)”
Bu tarihe önemli tanıklıktır. Bugün de hala Abdunnasır bazı zaafları ve yanlışları ile anılmasına rağmen bu şehametinden ve hamasetinden dolayı hala Arap kitleleri tarafından sevilmekte ve baş tacı edilmektedir. Bediüzzaman nasıl ki, İttihatçılar arasında Enver Paşa’ya karşı farklı bir tutum takınmış ise keza en azından üçlü saldırıyı püskürtmesi karşısında manen Nasır’ı tebrik etmiştir. Yiğitliğini takdir etmiştir. Halbuki, Nasır da komitacıdır ve dahili yönetiminde tasvip edilmeyecek sertliği ve istibdadı vardır. Bununla birlikte, İslam adına 1956’daki pozisyonu desteklemiştir. 1967 yenilgisini görseydi yine İslam adına bundan mükedder olurdu.
Dolayısıyla ne Abdulhamid noktasında ne Enver paşa noktasında ve ne de Nasır meselesinde Bediüzzaman hakkaniyet prensibinden vazgeçmemiş ve toptancı bir yaklaşımı benimsememiştir. Kategorik davranmak veya tarafgirane davranmak hakkaniyet prensibiyle bağdaşmaz. Lakin taraftarların hatalarını da serrişte ve afişe etmeden dahilde tamir etmek gerekir. Bununla birlikte, hatalar büyüyor ve ikazlar dikkate alınmıyorsa Gazali’nin temas ettiği gibi bu takdirde ikazlar alenileşir. Likülli makamın makal…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.