Himmet UÇ
Erdoğan ve Osmanlıca dersi
Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Osmanlıca konusundaki ciddiyeti ve hassasiyetine bütün samimiyetimle katılıyorum. Çünkü Türkiye’de Yeni Türk Edebiyatı metinleri içinde kimse benim kadar Osmanlıca ile meşgul olmadı. Nabizade Nazım doktora tezimdi, 1893‘te ölmüş bu askerin bütün hayatı Osmanlı dergi ve gazetelerindeydi bütün eserleri de yine öyleydi. Hatta Üsküdar’da mezar taşını aradık. Saadettin Nüzhet Ergun’un İstanbul’daki meşahirin mezar taşları ile ilgili kitabında mezar taşını buldum ama sonra mezarının bulunduğu yer itfaiye yapılmış mezar da taşı da gitmiş. Büyüklerimizin çoğunun mezarı yok, çünkü ne yıkan biliyor onları ne de seyreden.
Gazetelere bakıyorum kopuk bir takım yazarlar, bir sürü saçma mülahazalarda bulunuyor. İngilizce bir imparatorluk lisanı, kimse onu tırpanlamamış. Bizim modernistler kadar kafaları basmadığından. Bu yüzden dünyada en çok konuşulan dil. Sonra Tercüman’ı Hakikat gazetesini taradım tam elli yılını tek başıma benim taradığım o gazetenin elli yılını tarayan yok. Bütün makaleler elimde ama okumak, yayınlamak nerede... Ömrüm İstanbul’da Bayezıt Devlet, Belediye, Ankara’da Meclis Kütüphanesi, Milli Kütüphane’de geçti. Hepsini bir araya getirdim ve öyle okudum. Hele İstanbul üniversitesindeki Tercüman nüshaları padişah tarafından ciltlettirilmiş hem de deri ile. Üzerlerinde saraya mensub olduklarını gösteren kayıtlar var.
Milli kütüphanede bu gazetenin nüshalarının perişaniyetine üzülmüştüm. Mehmet Celal gariban İstanbul çocuğu elliye yakın hikaye, roman vadisindeki eserini okudum, tam üç bin sahife. Ortaya 200 sahife bir eser çıktı, kendim bastım. Tam yedi yıl geçti hala bitmedi. Tecer’in Osmanlı dönemine ait evrakını arşivlerde aradım. Sana isyan etmiyorum Allah’ım ama beni kadir bilmezlere kul ettin desem bana darılma. Ne entelektüel, ne sanat ve edebiyat ne de Bediüzzaman ve Risale-i Nur konusunda görmedim bir azametli adam. Bediüzzaman’la ilgili beşbin sahife yazdım beş yılda. Otuz kitap yazdım memleketime hoca olarak gidemedim, elimizde büyüttüğümüz horoz şekeri yiyen adamlar şimdi hem kral hem kralcı. Onlar gibi kasaba istasyonu olmam lazım tek hat git gel.
Ömrüm Osmanlı, Osmanlıca ile geçti desem yazık olmaz. Gel gör ki Isparta üniversitesine yeni geldim. On yıl Diyarbakır’dan kaçmak için çırpındım çünkü beni tartacak adam bu ülkede yokki orada olsun. Bütün sosyal bilimcileri, felsefecileri, sanat tarihi vs. gelsinler oturup yüze karşı bir konuşalım. Ne yapayım o kadar itilip kakıldım ki böyle cümle kurmak kötü ama ne yapayım. O kadar aşağılandık ki ne söyleyeyim ruhum karıncalandı ve sağlığım bitti. Şimdi sayın Erdoğan’ın Osmanlıca konusundaki delikanlı tutumunu görünce ölsem de gam yemem dedim. Böyle bir adamı bu ülkenin başına getirdiği için Allah’a ne kadar şükredelim.
Selahattin Demirtaş “Benim çocuğuma kimse Osmanlıca’yı zorla öğretemez” diyor, senin ataların Osmanlı idi, o gün birlikte yaşıyorduk, Osmanlıcayı katledenler Kürtleri de katletmişti, o katillerle bugün aynı düşünmek kürtlüğe de yakışmaz. Kürtler merttir, sadıktır. İstisnaları var. Hepsi Osmanlıyı sever, farklı düşünse de Osmanlıdır hepsi. Otuz yıl Diyarbakır’da kaldım, bunu söylemek bana vaciptir.
Üniversitede Osmanlıca lügatleri aldırttım çocuklara hepsi lügatlerle anfiye geldiler. Yüzlerce kitap numaralarını aldım. “Çocuklar lügat insanı atalarına, dinine tarihine, edebiyatına bağlayan bir otomobildir, o olmazsa hiçbir yere gidemezsiniz” dedim. Arşivlerimiz nihayetsiz atalarımızla ilgili vesikalarla dolu, kapıları kapalı yüz yıldır o evrak çocuklar ne zaman gelip bunları okuyacak diye ağlıyor. Helal olsun sana Erdoğan, Bediüzzaman’ın bir büyük varisi sensin. Kur’an’a sahip çıktın okullara koydurdun şimdi Osmanlıca’ya sahip çıktın. Allah seni mahşerde Nebiyi Zişan ile haşretsin.
Latin alfabesine dönmeyi kabul etmeyen Hüsrev Abi’ye bir hoca gider. Hüsrev Abi “Merhaba Molla, ben bu yolda gideceğim. Ben Hz. Ali’yi rüyamda gördüm” der. Bugün ne kadar harika bir iş yapmış değil mi? Yıllarca onları burun ucu ile yorumladık ama ne kadar haklı imişler. İşte Bediüzzaman hem dili Osmanlıca hem Osmanlı alfabesini korumuş. Ahmet Mithat, Namık Kemal, Ziya Paşa orda Bediüzzaman’a teşekkür edin bir adam çilesi ile hem dili hem dini inhizamdan kurtardı helal olsun.
Yusuf Kaplan, “Said Nursi’nin çocukları Osmanlıca için iyi mücadele ediyor” diyor. Harika, sağol yaren. Zafer kardeş Antalya’daki milli eğitim kurultayında “seksen kere ayağa kalktım bağırdım, Osmanlıca’nın zaferi ile Bursa’ya döndüm” diyor. Aslanım benim, zaferlere zaferler yakışır.
Bekir abi gibi.
Din bizim, dil bizim, Osmanlıca bizim, zafer bizimdir…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.