Hüseyin EREN
Esrarengiz derinlik
Ne ince dem söylemiş Celaleddin Rumi; hakikatin orta yerini bulmuş, hikmetin bam teline dokunmuş, gerçeğin mihverini kanaviçe gibi işlemiş sözüyle.
“Bazen diyorum ki; ne olacak söyle gitsin. Sonra diyorum; söyleyince ne olacak, sus bitsin.”
Zor zanaat konuşmak ve susmak. Konuşunca gitmiyor belki, susunca bitebiliyor. Nerede konuşacağını, nerede susacağını bilmek Ariflik bir iş; yazmak da farklı mı sanki? Yazıyı belki yayınlamadan önce geriye sardırabiliyor, siliyor, değiştirebiliyorsun. Konuşma öyle mi?
Muhatabın kalbine saplanan kurşundan kelimeleri söküp atmak mümkün mü; film geri sarmıyor, montajlama bir işe yaramıyor. Kimi kelimeler kalbi gül bahçesine çeviriyor, kimi tarumar ediyor. Kimi misk kokuyor, kimi fısk… Hele kem nazar taşıyan kelime yağmurundan kurtulmak kolay bir olay değil; Öylelerinden mahremiyet mağarasına sığınıp uzak durmak en iyi çare.
Bir sükûtun bin söze bedel anlarda susabilmek; hayır madenini bulmak kadar kazançlı. Öyle bir maden ki ahiret gününde bile geçerli akçe oluyor; o sözsüz sükût.
Sözün anlaşılmıyor veya yanlış anlaşılıyorsa; “bugün hava ne güzel demek” diyerek sözü sükûta erdirmek; ortamı rahatlatır, güneşlendiriverir bir anda. Sus bitsin, sus gitsin, sus sonlansın…
Şems’in sözleri ise hakikatin renklerini bir başka bakışla derinlemesine ve enginlemesine gözlere gösteriyor;
“Sığ suları en hafif rüzgârlar bile coşturabilir. Derin denizleri ise ancak derin sevdalar. Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susuyor. Anladım ki susan her şey derin ve heybetli.”
Mevlana’yı Şemsle buluşturan böyle derin ve esrarengiz bir sükûti yol olmalı; iki deniz başka nasıl buluşabilir ve bir akar. Onca zanna, onca gıybete, onca iftiraya başka nasıl dayanılır? Hem Şems şehit değil mi? Şems batmaz, her gün yeniden doğar.
Onların derin ve esrarengiz ışıkları, çatısız sükûti meclisleri her dem aydınlatır. Duvarlarında söz, sözlerinde duvar yoktur. Duvarları bile şeffaf, akışkan ve geçiş kendir. Bir söz söylerler, içinizdeki Şems ve Mevlana’yı buluşturur, zamanın hakikat Şemsine ulaştırırlar.
Bu iki sözün esrarengiz derinliğe dalmak, hakikat incileri çıkarmak; sığ sularda bin kulaç atıp bin başarı elde etmekten yeğdir.
Söz hedefine varsa da sükut, varmasa da…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.