Funda DEMİRER
Ey sabırsız nefsim!
“Rabbim bize kaldıramayacağımız yük yükleme”. Ne de sık tekrarladığım bir niyazdır bu. Bir de başıma bir musibet geldiğinde “niye ben, günahım neydi, neden şimdi” gibi isyana götüren cümleler sarf ederim hemen, dilim yarım yamalak utanmayı öğrenmişse bile zihnimden, derinlerimden… Çünkü ben zayıfımdır, yorgunumdur; bu kadar hastalığı, yokluğu, mutsuzluğu, hüznü, kederi kaldıramam. Öyle ya Peygamber değilim ki her acıya, açlığa, acımasızlığa katlanayım... Ama her bela, her musibet, her dert beni bulur. Hiç yüzüm gülmez, gülmeyecek şu dünyada… Takatim kalmaz, sabrım tükenir…
Hastalıklar hiç bitmiyor mesela, sağlıklı iken “Neden ben de hastalanmıyorum herkes gibi” diye bir düşüncem yoktu ama... Borçlarımın, ihtiyaçlarımın sonu hiç gelmiyordu, bolluk içindeyken neden bu kadar rahatım diye sıkıntı çekmiyorum ama… Ölüm hep benim yakınlarımı buluyordu, ölümün girmediği hane yoktu ki... Yarın için topluyor, saklıyor, planlar yapıyorum da yarına çıkacağım garanti değildi ki… Kimi gün yoksulluk, kimi gün yoksunluk, ayrılık, geçmişin sızısı, geleceğin telaşı hulasa o gün bana ağır gelen ne varsa kaldıramayacağım yük oluyor omzumda. Ümidim biter, sabrım sonuna dayanır… Üstelik ayette var, kesin bir emirle haber verilmiş, insana taşıyamayacağı yükün yüklenmeyeceği... Peki, hal böyle ise neydi bütün bu başıma gelenler, neden hiç bitmiyor?
Yirmi birinci Söz de, özelde namaza, namazla ilgili diğer Risaleleri düşününce hayatın her anına ve hayatın her anını şekillendiren kulluğa dair; nefsin insanı kulluktan usandıran tüm bahanelerine, tereddütlerine karşı ikna edici cevapların son haddinde sıralandığı Üçüncü İkaz da veriliyordu bu sorunun cevabı. “Ey sabırsız nefsim “ diye başlıyordu Üstad, nefsin her haline de hitap ettiği Söz’ünde… Geçmişte çektiği sıkıntılara, henüz yaşanmamış geleceğin kaygısına dağıttığı sabırla bu günle yetinmeyen, bu güne gücü kalmayıp ta vazifeden kaçmak isteyen nefsine, nefsime... “Sen üç sabırla mükellefsin. Birisi, taat üstünde sabırdır. Birisi, mâsiyetten sabırdır. Diğeri, musibete karşı sabırdır. Aklın varsa, şu Üçüncü İkazdaki temsilde görünen hakikati rehber tut, merdâne "Yâ Sabûr" de, üç sabrı omuzuna al. Cenâb-ı Hakkın sana verdiği sabır kuvvetini eğer yanlış yolda dağıtmazsan, her meşakkate ve her musibete kâfi gelebilir; ve o kuvvetle dayan.”
Evet, imtihanlar, musibetler konulmuş yoluma. Geçmişte yaşanan zahmetler, madem bitmiş rahmete dönüşmüş. Yarın henüz ortada yok, neyin telaşına düşmüşüm? Hayat bu gün belki son gün… Benden istenilen de apaçık anlatılmış. Ve bütün bunlara dayanak olacak, göğüsleyecek sabır kuvveti verilmiş. Ayet bunu söylüyor, yük ancak kaldıracağın kadar diye… Sabredenlere müjdelerle... En doğru ve en güzel örnek-rehber (asm), yükü de, dayanağı da görüp – gösteriyor. Bunun yanında “ imanın yarısı sabırdır” diye uyarıyor. Ben yine unutuyorum, aradan asırlar geçmiş şimdi bunları yerine getirmek zor diye itiraz ediyorum. Zamanımdan bir Bediüzzaman geçiyor: Öyle ki sen bu üç sabrı göstermekle sorumlusun diyor: Kul olma, halife olma yolunda sapmadan, savrulmadan, sağlam adımlarla yürümek. Küfre götüren ne varsa, karşısında sağlam durmak. Ve imtihan gereği her verilene o sarsılmaz duruşla rıza göstermek. Yetmiyor, tek cümleyle susturuyor ‘ama’ ile başlayacak bütün itirazlarımı; Cenâb-ı Hakkın sana verdiği sabır kuvvetini eğer yanlış yolda dağıtmazsan, her meşakkate ve her musibete kâfi gelebilir; ve o kuvvetle dayan.”
Bütün bu hakikatleri duyduktan sonra sağa sola, yaratılış vazife düşünülünce boş, anlamsız şeylere harcadığım sabrım, biten kuvvetim için nasıl bir itirazım kalabilir? Hadi ben inadım da devam ettim, bu gerçeği değiştiren ne olabilir? Ki ilgili ayette belirtildiği gibi “Allah, hiç kimseye güç yetireceğinden başkasını yüklemez. (Kişinin nefsinin) Kazandığı lehine, kazandırdıkları aleyhinedir.”
Bil-e-mediğimizi, göremediğimizi, unuttuğumuzu, umursamadığımızı önce nefsine, nefsiyle beraber diğer nefislere anlattığı ezberbozan derslerden biri, Yirmibirinci Söz. Ezberimin bozulmadığı gerçeği ise, bu dersleri hala kendi nefsime değil de, Üstadın nefsine verdiğimdendir vesselam…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.