Mehmet Ali KAYA
Felsefe Hikmet-i Rabbaniye olmalı
Felsefe, filos-sofos hikmet ve ilim seven anlamına gelen bir kelimedir. Batıda felsefe adını alan hikmet ve ilmi sevme ameliyesi, doğuda hikmet olarak isimlendirilir. İlim imana hizmet ederse hikmet, imandan ayrı düşünülürse felsefedir. Aklın ürünü ve eşyayı anlama çabası olan ilim, insanı imana götürürse hikmet, insanı inkâra ve Allahtan uzaklaştırmaya götürürse felsefe adını alır.
Hikmet ise aklın ürünü olan ilmi, fıkıh, hukuk, siyaset, ahlak ve estetiği bütün incelikleriyle içine alan geniş muhtevalı bir kelimedir. İslam bilginlerinin hikmeti faydalı ilim ve sâlih ameli netice veren davranış olarak tarif ederler. (Elmalılı, Tefsir, 1:915) İlimsiz amel, amelsiz ilim ne kadar câzip olsa da hikmet sayılmaz.
Hikmeti ikiye ayıran bilginler birincisine Sünnetullah ve Adetullah denilen tabiat ilimleri, ikinci kısmını ise İlâhiyat denilen dinden kaynaklanan İman, ahlak ve ibadet olduğunu belirtirler. Hikmet ve Felsefe Marifetullah potasında birleşirse buna Hikmet-i Rabbaniye adı verilmektedir.
Sünnetullah denilen tabiat ilimleri nazarî hikmet olup tefekkür ve muhakeme ile akıl sahipleri için marifetullaha yol açar. Kâinat, akıllılar için bir kitaptır; hikmet-i eşyayı araştırma sonucu insanı Allahın hakîm ismine götürür. Peygamberimiz (sav) Allahım, bana eşyanın hakikatini öğret. Hakkı hak bilmeyi, batılı batıl olarak görmeyi nasip et şeklindeki duası bizi eşyanın hakikatini araştırmaya sevk etmektedir.
Amelî hikmet ise, ibadet olarak nitelendirilen insanın nefsine, diğer insanlara ve topluma faydalı olan fiillerin tümünü kapsar. Bu da hikmet-i eşyayı amacına uygun, yerli yerine koymaktır. Bu sebeple Ehl-i Hakikat denilen İslam mütefekkirleri nazarî ve amelî hikmeti birbirinden ayrı telakki etmemişlerdir. Hikmeti tarif ederken hikmetin evveli varlıkta tefekkür, ortası yaratılış amacına uygun hareket ve sonucu da ebedî saadettir demişlerdir.
Ehl-i hikmet peygamberimizin (sav) Hikmet müminin yitiğidir; nerde bulursa almalıdır hadisinden yola çıkarak her şeyin iyisini al diyerek nerede bir ilim ve hikmet varsa onu alma gayreti içinde olmuşlardır. İlim Çinde olsa da alınız hadisini nazarî ilimler ve fennî bilgiler olarak anlayan ve yorumlayan İslam bilginleri Müslüman olmayan ilim adamlarına çok büyük değer vermişlerdir. Hıristiyan, Yahudi veya Mecusi olmalarına aldırmaksızın sanatları ve meslekleri, ilimleri ve hikmetlerine hürmeten gereken değeri vermişlerdir.
Yüce Allah Allahtan ancak ilim sahipleri korkar (Fatır, 35:28) buyurmaktadır. İlim sahibidir ki kâinat kitabını, arz ve sema sayfalarını mütalaa ederken eserden müessire, sanattan sanatkâra, nakıştan nakkaşa, sebepten müessir-i hakikiye zihnen ve fikren intikal ederek hikmet-i hakikiye olan iman semasına çıkar ve felsefî malumatı iman ile nurlandırıp odun yığınları mesabesinde olan felsefî bilgileri Hikmet-i Rabbaniyeye çevirirler.
Yüce Allah Kurân-ı Kerim'de hikmeti dört anlamda kullanmıştır: Birincisi, öğüt ve nasihat anlamında (Bakara, 2:23) ki Kurân-ı Kerimi hikmet kitabı olarak niteler. İkincisi, anlayış ve bilgi anlamında ki Biz Lokmana hikmet verdik (Lokman, 31:12) buyururken kastettiği anlamlardan biri de budur. Üçüncüsü, nübüvvet anlamında ki, Allah Davuda saltanat ve hikmet verdi (Bakara, 2:251) buyururken nübüvveti kastettiği müfessirler tarafından ifade edilmiştir. Dördüncüsü ise, Kurân-ı Kerimin incelikleri ve derin manaları anlamında ki, Allah kime hikmet vermişse, ona çok hayır vermiştir (Bakara, 2:269) Allahın yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et (Nahl, 16:125) ayetlerinde bu husus ifade edilmiştir.
Din dilinde Hikmet genellikle Sünnet olarak tanımlanmıştır. Çünkü yüce Allah Kurân-ı Kerimde peygamberin insanlara Kitabı ve hikmeti öğrettiği vurgulanmıştır. (Âl-i İmran, 3:164) İslam bilginleri peygamberin öğrettiği kitabın Kurân-ı Kerim, hikmetin ise Sünnet olduğu konusunda görüş birliği içindedirler. Peygamberin sünnetine hikmet denmesinin sebebi kavlî, fiilî ve takrirî sünnetinin akla, ilme ve hikmet-i eşyaya uygun olmasındandır. Allah edebin, estetiğin ve güzelliğin her çeşidini peygamberimizin hayatında ve sünnetinde toplamıştır. Peygamberimizin (sav) mucizelerinden birisi cevamiul-kelim olmasıdır ki hikmetin en önemli unsuru budur.
Peygamberimiz (sav) Hikmetin başı Allah korkusudur buyururken hikmetin nihaî hedefine dikkatimizi çekmiştir. Hikmet-i hakiki olan ilmin amacı Allahı tanıtmak ve Allah korkusunu kalplere hâkim kılmaktır. Allahtan gerçek anlamda âlimler korkar ferman-ı ilâhisi bunu en güzel şekilde bize ders vermektedir.
Bediüzzaman Said Nursi hazretleri Risale-i Nurlar ile felsefî malumatı nurlandırarak Maarif-i İlahî ve Hikmet-i Rabbaniye suretine çevirmenin metodunu ve yollarını göstermiştir. Ehl-i himmet ve ehl-i ilim olan nur talebeleri bu yoldan giderek dinsiz felsefeyi zir-ü zeber edecekler ve aklın ürünü olan felsefî bilgileri basamak yaparak marifet-i ilâhinin sırlarını onun ile açacaklardır.
Bediüzzaman hazretleri bu konuda önemli bir açılım yaparak şöyle der: İfrat ve tefriti kıracak hadd-i evsatı gösterecek yalnız felsefe-i şeriatla belağat ve mantık ile hikmettir. (Muhakemât, 2006, s. 47) Burada Bediüzzaman hikmet ile felsefeyi ayırır ve şeriatın, islamın felsefesi felsefesinin olabileceğini, hikmetin felsefeden ayrı bir yönünün bulunduğunu ima etmiştir. Yine Felsefe-i Beyaniye (Muhakemat, 141) tabiri ile Beyan ve Nahiv ilminin de bir felsefesinin olduğunu belirtmiştir. Şiirin hikmeti ile edebiyatın felsefesinin ayrı şeyler olduğunu ima etmiştir.
Bediüzzaman eski hikmet dediği Felsefe-i Meşşaiye ile günümüz felsefesini mukayese ederek şöyle der: Eski hikmetin hayrı az, hurafatı çok, ezhan istidatsız, efkâr taklit ile mukayyet, cehil avamda hükümferma olduklarından, Selef bir derece hikmetten nehyettiler. Fakat şimdiki hikmet ona nispeten maddi cihetinde hayrı çok, yalanı az, efkâr dahi hür, mârifet hükümfermâdır. Zaten her zamanın bir hükmü olmak gerektir. (Muhakemat, 47)
Günümüz felsefesine Bediüzzamanın gözü ile bakarak Hikmet-i Rabbaniye haline getirme görevi Nur Talebelerinin himmet ve gayretini beklemektedir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.