▪️Cenâb-ı Hak (cc), şöyle buyurur;
قُلْ بَلْ مِلَّةَ اِبْرٰه۪يمَ حَن۪يفًاۜ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَ
"De ki: "Hayır! Biz Hanîf olan İbrahim'in (as) dinine uyarız. O, müşriklerden değildi."
(Bakara Sûresi, 135. Âyet-i Kerîme ve Meâli'nden)

Kur'ân-ı Kerîm'de görüldüğü üzere, "İbrahimî Dinler" yoktur. "İbrahimî Din" vardır. 

Hz. İbrahim'in (as) dininden bahsederken, Kur'ân-ı Kerîm, "Hanîf" der. Hanîf ise şu anlamlara gelir; 
“Hanîf, İslâmiyet’ten evvel, Allah’ın bir olduğuna îmân edip İbrâhîm (as)’ın dînine tâbi‘ olanlara verilen bir isim ve sıfattır. Eğriliği bırakıp doğrusuna giden demektir. Örfte, İbrâhîm (as) milletine isim olmuştur ki, bâtıl ma‘budlardan çekinip, yalnız Allah’a ibâdet eden muvahhid demektir. İlmiyle amel edip İslâmî hükümlere sımsıkı bağlanan kişiler hakkında da kullanılır.” 
(Râzî, c. 2/4, 90-91) 

▪️"Allah ise [kötülükte inatla direten ve ısrarla yoldan çıkmak isteyen böyle] fâsık bir topluluğu yola iletmez!" 
(Tevbe Sûresi, 80. Âyet-i Kerîme Meâli'nden) 

Cenâb-ı Hak (cc) bize cüz'-i ihtiyarî vermiş. Allah (cc), "fâsık bir topluluğu yola iletme"diği gibi iman için de aynı şey mevzubahistir. 
"İman, Sa'd-ı Taftazanî'nin tefsirine göre: "Cenab-ı Hakk'ın istediği kulunun kalbine, cüz'-i ihtiyarının sarfından sonra ilka ettiği bir nurdur." denilmiştir."
(İşârâtü'l-İ'câz, s. 42) 

Nasıl ki Cenâb-ı Hak, kulun cüz'-i ihtiyarî ile "kötülükte inatla direten ve ısrarla yoldan çıkmak iste"mesi sebebiyle onu doğru yola iletmez. Aynen onun gibi de iman, "Cenab-ı Hakk'ın istediği kulunun kalbine, cüz'-i ihtiyarının sarfından sonra ilka ettiği bir nur" oluyor. Ve Allah (cc) onları, doğru yola iletiyor. 

▪️Yakub (as) da kendi oğullarına şöyle tavsiyede bulunmuştu: "Ey evlâtlarım! Allah sizin için en mükemmel dini seçti. Siz de bu dinde sebat edin ve ancak Müslüman olarak ruhunuzu teslim edin."
(Bakara Sûresi, 132. Âyet-i Kerîme Meâli'nden) 

▪️"Bir adam İbn-i Hacer'e nazar ettiği vakit, Kur'ân'ı anlamak ve Kur'ân'ın ne dediğini öğrenmek maksadıyla nazar etmeli. Yoksa İbn-i Hacer'in ne dediğini anlamak maksadıyla değil."
(Sünuhât Tuluât İşârât, s. 32)

Aynen öyle de;
"Bir adam Bediüzzaman'a nazar ettiği vakit, Kur'ân'ı anlamak ve Kur'ân'ın ne dediğini öğrenmek maksadıyla nazar etmeli. Yoksa Bediüzzaman'ın ne dediğini anlamak maksadıyla değil."

▪️Mehmed Feyzi Efendi'nin (rh) şu ifadeleri cây-ı dikkattir; 
"Risale-i Nur'un etrafından çekiliniz ki, bu millet ve onun aydın tabakası üniversiteler ona sahip çıksınlar."
[Mehmed Feyzi Efendi'den Hatıralar - 1, (Karanlıktan Aydınlığa), s. 216, Mustafa Akbal Hatıratı] 

Risale-i Nur eserleri, tüm Ümmet-i Muhammed'in (asm) malıdır. Bütün ehl-i îmân da bu eserlerden istifade etmelidir. Risale-i Nur Külliyatı, 6000 küsür sayfalık Kur'ân ve Îmân hakikatleri manzumesidir. Münderecâtı, 1400 senelik İslâm dinin sahîh me'hazlerine dayanır.

▪️İman dâvâsı gibi bir dâvâmız varken, basit ve dünyevî malayanî meseleler ile uğraşmak hatadır. İnsanların imanı giderken biz ihtilaflar ile mi uğraşalım?

Allah'ımız bir, Peygamberlerimiz bir, dinimiz bir, kıblemiz bir. Neyi bölüşemiyoruz?

Meslek ve meşreblerde farklılıkların olması realitedir. İnsan fıtratı herkesin aynı değil ki?! O halde farklı mezhepler, meslekler ve meşreblerin olması normal bir durumdur.

İhtilaflar ile uğraşanlar İttihada mâni olurlar. İttihad-ı İslâm için yapılacak zerre amel, batmanlar kıymetindedir.

İttihâd-ı İslâm, "Bu zamanın en büyük farz vazifesi"dir. (Bkz. Hutbe-i Şamiye, s. 90) 

Herkes de bilsin ki, "üzümün çöpü, armudun sapı diyerek i̇ttihâd olmaz!.."

▪️Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır. Onun için;
"Birleşin ey yolları imanda birleşenler!
Birleşin itikadda Kur'ân'da birleşenler! 
Ayrılık yakışmıyor bölünmek günah bize!
Birleşin ey secde-i Rahman da birleşenler!" 

▪️İslâmî şuur ve hassasiyeti olan Müslümanların ölçüsü şu 4 şeydir:
-Kur'ân, Sünnet, İcmâ ve Kıyas. 

Gâfil ve dâll olanların da ölçüsü 4'tür:
-Nefse tâbi akıl, heva, şehvet ve heves.