Findley: Said Nursî, Batı materyalizmini mağlup etti
Findley, Batı materyalizmini araştıran bir doktora öğrencisinin Risale-i Nur Külliyatı’nı iki kere okuduğu bilgisini paylaşıyor ve ekliyor
Amerikalı tarihçi Carter V. Findley, Türk tarihi üzerine ciddi araştırmalarda bulunan bir akademisyen. Ona göre, Türklerin tarihi sadece Orta Asya, Balkanlar ya da Ortadoğu’dan bakılarak okunamaz; dünya tarihi ile birlikte değerlendirilmesi gerekir.
Yahya Kemal’in Fransa’dan hocası da olan Albert Sorel (1842-1906), şu tespitte bulunur: “Dünyada keşfedilmemiş iki şey var: Coğrafyada kutuplar, tarihte Türkler.” Amerikalı tarihçi Carter V. Findley, adeta bu sözün izini süren bir akademisyen. Harvard Üniversitesi’nden doktorasını aldığı 1969 yılından bu zamana Türk tarihi üzerine araştırmalarda bulunan Findley, iyi derecede Türkçe konuşuyor.
Ohio Eyalet Üniversitesi’nde kurucuları arasında yer aldığı ‘Dünya Tarihi’ programında dersler vermeye devam eden Findley, geçtiğimiz yıl Türkçeye çevrilen ‘Modern Türkiye Tarihi’ kitabı ile ezber bozan açıklamalarda bulunmuştu. “Bugünkü modern Türkiye sadece Atatürk’ün değil, Said Nursî’nin de eseri.” tespiti, Cumhuriyet tarihi okumalarına farklı pencerelerden bakmamızı sağlamıştı. Amerikalı tarihçi, TİMAŞ tarafından yeniden yayımlanan ‘Dünya Tarihinde Türkler’ kitabı ile tarihin tozlu haritalarında yolculuğa çıkarmaya davet ediyor okuyucuyu. Ona göre Türk tarihi sadece Orta Asya, Balkanlar ya da Ortadoğu’dan bakılarak okunamaz. Türk tarihinin dünya tarihi ile birlikte değerlendirilmesi gerekir. Türkleri bütün Avrasya’yı boyayan bir millet olarak değerlendiren Findley, Türklerin dünya medeniyetine en büyük katkılarının başında askerî onluk sistemini bulmalarının geldiğini ifade ediyor. Carter Findley, Türk tarihini Türkologların anlatmasına ise karşı. Duruma şu sözlerle şerh düşüyor: “Türk tarihini hapishaneden kurtarmak gerek.”
Kitabının en esaslı amaçlarından birinin de Türkolog ve filologların dışından bir Türk tarihi anlatmak olarak açıklıyor. Yarım asırdır bu konuda çalışmalarda bulunan tecrübeli akademisyene göre, Türklerin en büyük dönüşümleri İslamiyet’e ve modern hayata girmek. “Türkler İslamiyet’i kabul etmekle sadece namaz, oruç gibi belli başlı farzları yerine getirmediler. Bütün bir yaşam tarzlarını İslam esasları üzerine göre inşa ettiler.” diyen Findley, Türklerin büyük bir medeniyet bırakmalarında da bu ahlakın önemli olduğuna dikkat çekiyor: “Türk kimliğinin iki temel belirleyicisi var: Biri İslamiyet, diğeri Türk dili.”
Osmanlı’nın başarısı tesadüfî değil
Carter Findley’e göre, Osmanlı Devleti’nin 600 küsur yıl dünya sahnesinde kalması tesadüf değil. “Osmanlı binlerce yıllık Türk tecrübesinden istifade etti. Ve aşiret kültüründen koca bir imparatorluğa dönüştüler.” diyor. Findley de 1683 Viyana bozgununun Türk tarihi açısından dönüm noktalarından biri olduğunu düşünen tarihçilerden. Ama Osmanlı’nın dünyayı etkileyen bir yapı olduğuna vurgu yapmayı ihmal etmiyor. Amerikalı tarihçi, en kudretli Osmanlı hükümdarlarını şöyle sıralıyor: Fatih Sultan Mehmet, Yavuz Sultan Selim, Kanunî Sultan Süleyman. Osmanlı’nın son imparatoru ise II. Abdülhamid Han. Abdülhamid’in birçok modernist özellikleri var ve Türkiye’nin altyapısını hazırlayan kuruculardan. Amerikalı tarihçi, günümüz Türkiye’si ile ilgili ise şu cümleleri sarf ediyor: “Türkler, iç siyasetten dolayı gelecekleri ile ilgili kötümserlerdi. Ancak ben başından beri iyimserdim. Uzun vadede bunun böyle olduğunu gördük. Eskiden imkânsız dediğim şeyler bugünün Türkiye’sinde çok normal. Bu da beni haklı çıkardı.”
Bediüzzaman Said Nursî, Batı materyalizmini mağlup etti
Amerikalı tarihçi, Bediüzzaman’ın Türkiye için ufuk açıcı bir şahsiyet olduğunu söyleyerek; “Said Nursî, Müslümanlara ‘Kâinat büyük bir kitap ve Allah’ın izlerini bu kitaptan okuyoruz’ dedi. Bu, 20. yüzyıl laiklerine verilen en önemli cevaptır.” şeklinde konuşuyor. Findley, Batı materyalizmini araştıran bir doktora öğrencisinin Risale-i Nur Külliyatı’nı baştan sona iki kere okuduğu bilgisini paylaşıyor ve ekliyor: “Said Nursî, Batı materyalizmini mağlup etti.” Ünlü tarihçi, Bediüzzaman’ın Türk-Kürt birlikteliğinin taraftarı olduğunu hatırlatıyor. Sözlerini ise şu tespiti ile tamamlıyor: “Said Nursî, cumhuriyetçi laikliğin yarattığı manevî boşluğu bir tarikat kurarak değil, metin merkezli bir hareket oluşturarak doldurmaya çalıştı. Türk laiklerinin takdir ettiği Avrupa materyalistlerine karşı incelikli reddiyeler kalem aldı. Cumhuriyet politikalarından rahatsız olanlar Said Nursî hareketine bağlandılar.”
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.