Fıtrat

Uzun zamandır yazmaktan ayrı kaldım. İkinci Şua ile ilgili yazılarıma devam etmek istiyorum lâkin takıldım kaldım. Şeytan da sağdan yaklaşıp “ne biliyorsun ki ne yazıyorsun” diye tazyik etti. Halbuki yazmak bir şey biliyor olmanın göstergesi değil. Öğrenme gayretinden başka nedir ki yazmak?

Öyle ise neyi öğrenmek istiyorsam o konuyu çalışıp yazıyım. İnsan en çok neyi öğrenmeye muhtaçtır?

İlk aklıma gelenler bunlar oldu: sevgi, şefkat, merhamet, haddini bilmek, adalet, hakkaniyet, yek diğerine muavenet…

Peki bunlar nasıl öğrenilir?

Çok okumakla mı? Uzun bir tahsil hayatıyla mı?

Esasen bunlar Yaratan tarafından insanın fıtratına derc edilmiş. Lâkin bu değerleri kaybetmemek, üstlerini örtmemek, zıtlarını bunların yerine ikame etmemek için ciddi gayret gerekiyor. Normal şartlarda bu değerleri elde etmek için insanın yapması gereken tek şey fıtratını korumak. Fıtrata zıt olanlara kapı açmamak.

Eğer kaybetmezse her insanın ebedi Cennette ebedi bir saadeti var. Fıtrî olan, yaratılışa münasib olan; bu dünyaya neden gönderildiğini bilip ona göre yaşamak ve ebediyyen mesud olmak. İnsanın fıtratında ebediyet arzusu ve şiddetli bir saadet arayışı var. Bunların mukabili elbette olacak. İnsanı bu minvalde yaratan Zât (cc) elbette bu arzuların mahalli olan ebedi cenneti de yaratacak ve yaratmış.

Fıtratı yaşamak, fıtrata muvafık yaşamak bu dünyada dahi saadet vesilesidir.

Bununla beraber şu zamanda fıtrata muhalif ve kuvvetli cereyanlar var. En başta okullarda verilen eğitim insanın temiz fıtratına ciddi bir darbe vuruyor. İnsanın fıtrî ahvaline ters düşen pek çok kalıplar içine koyarak hem zihin hem his dünyasını sıkıntıya sokuyor.

Başkasını yutmakla beslenen menfi milliyetçiliğin de gittikçe kuvvetlenmesi ile, muavenete muhtaç insanı cidale ve merhametsizliğe sürüklüyor.

İsrafa ve sefahate sevk eden, zaruri olmayan ihtiyaçları zaruri ihtiyaç gibi gösteren unsurlar da insanı kanaatsizlik, hırs ve harama sürüklüyor.

Böyle bir zamanda fıtrata dönmek ancak fıtratları hikmetle yaratan Fâtır-ı Hakîm’in vaz’ ettiği düsturlara muvafık hareket etmekle mümkün. Bu hareket tarzını ise Kur’an’dan öğreniyoruz. Fıtratı en güzel yaşayan ve yüce bir ahlak üzere olan Peygamberimiz Aleyhissalatü vesselam, harekâtı ve ahvali ile bize fıtrat nasıl yaşanır gösteriyor, rehberlik ediyor.

Elhâsıl; biz de Kur’an ve sünnete ittiba ettiğimiz kadar fıtratımızı yaşayabilir ve fıtrî ahvalimizi tahrip eden unsurlardan korunabiliriz.

Doğrusu bu yazıyı yazmayı planlamamıştım. Yazı için ciddi bir çalışma da yapmadım. Belki size haksızlık ediyorum böyle yapmakla çünkü üzerinde ciddi çalışılıp emek verilen yazılar elbette, hem yazan hem okuyan için, daha istifadelidir. İkinci şua ile ilgili yazılarım için haftalarca çalıştığım oluyordu ama bu gibi anlık paylaşımlar da hoş geliyor.

Bilgisayarın başına oturduğumda aklımda hiçbir şey yoktu. Ne yazacağım, hangi konuda yazacağım düşünmemiştim. Sadece denemek istedim. Uzun bir aradan sonra bakalım yazmaya muvaffak olabilecek miyim diyerek dualar ve istimdad ile bilgisayarın başına oturdum, netice bu oldu. İnşallah daha dolu dolu ve istifadeli yazılarda buluşmak nasib olur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
9 Yorum