Fıtratı yaşayanlar ve fıtratı Arayanlar

Dün ilk defa komşumla Birinci Söz’ü okumaya muvaffak olduk. Şükürler olsun. Ne zamandır istediğim ama cesaretimi toplayamadığım idi nedense…

Allah razı olsun ki ruhum kardeşim dediğim bir kardeşim de beni teşvik etti “yapmalısın” dedi.

Ben okumamızdan çok istifade ettim ve hayretler içinde kaldım. Şunun için ki; komşum annesini anlattı bana. “hâzâ Nur Talebesi”… evet kainatla mahlukat ile olan ilişkisi, nebattan hayvana her canlıya olan muamelesi, evlatlarını yetiştirme tarzı ve o an karşımda oturan evladı…… evet tam bir Nur Talebesi…

Gözleri dola dola Birinci Söz’ü dinleyen ve adeta zerreleri ürperen latif komşuma dedim: ”annenin yaşadığı hâli yakalayabilmek için ben sürekli bu kitapları okuyorum”. Evet annesi hiç kitap okumamıştı fakat kitapları yaşıyordu. Dedelerinin şeyh olduğunu ve kabir taşları sarıklı, Kur’an hattı ile yazılı olduğundan da bahsetti komşum…Annem okumadı ama beslendiği kaynakları vardı manasında.

Pek üzülüyordum kendisi ile Risale okumuyoruz diye. Artık o kadar üzülmüyorum. Zira bizim kitaplardan okuyarak öğrenip yaşamaya gayret ettiklerimizi o annesinden fıtrî bir ders olarak almış…

Ayrıca her sabah Besmele ile başladığı işini nasıl bir ibadet şuuru içinde yaptığından bahsetti. İnsanların işlerini kolaylaştırdığını ve bundan Allah’ın hoşnut olduğunu bilmenin ferahlığını yaşadığını… üzerinde kul hakkı olmaması için işinde gösterdiği titizlik taktire şayandı doğrusu.

Evet, bir insanın hayatında yaşadığı Besmele pratiklerine şahit olmak çok güzel. Daha çok insanlara Birinci Söz’ü okumak istiyorum. Fakat onlara Besmele’yi ders vermek kastı ile değil. Onların hayatlarında yaşadıkları Besmele pratiklerini dinleyip ders ve ibret almak için. Hakikaten Allah için, Allah’ın adını anarak ve Allah’ın rızasını umarak yapılan bir iş insanın hayatının rengini değiştiriyor.

Anlıyorum ki bu hakaiki Risale-i Nur’dan ders alarak öğrenmiş olmasalar da hayatında yaşayanlar var. Allah dilediği kuluna dilediğini vasıta kılarak hidayet ediyor.  

Evet, her şey Allah’ın elindedir. Her sebebi ve müsebbebi yaratan O’dur. “Eğer bu sebeb olmaz ise, böyle bir müsebbeb olamaz” demek haddi aşmak ve Allah’ı tanımamaktır. Neticeleri sebbelerin –hâşa- zorunlu neticeleri zannetmektir ki bu tevhide münasib bir düşünce değildir. Aciz kör sağır sebebleri Hâlık yerine koymaktır.

Risale-i Nur’lar dahi bir sebebdir. Kulluk şuurunu yakalamak, Allah’ı tanımak, O’na abd ve asker olmak için bir vesiledir. Risale-i Nur’a vesilelikten fazla makam verdiğimizde ise  “Bütün mü’minler kardeştir” emrinin hakkını tam veremiyoruz. Çünkü Risale-i Nur okumayan ehl-i necat olamaz ve Risale-i Nur okumayanlarla konuşacak bir şeyimiz olmaz gibi bir ifrat noktaya gelebiliyoruz. Halbuki Risale-i Nur okumak bütün mü’minlerin kıymetini bilmek ve imanı olmayanın bile insaniyetten gelen bir değeri olduğunu anlamayı netice vermiyor mu? Kafir bile olsa beşerin ıstırahatına çalışarak ölenlerin hususi bir mükafatı olacağını bilmek bizi düşündürmüyor mu?

Evet, ırkçılık benzeri bir taassuba girmeden Risale-i Nur’u insanlara ulaştırmak gerek. “bak bunu okumazsan yandın” demek yerine “işte bu, senin hayatında yaşadığın bu şeylerin anlamını îzah ediyor” demek belki. İman ve Kur’an ile irtibatı olanlar zaten Risale-i Nur’u görünce içindekilerin Kur’an’a mensubiyetini teslim ediyorlar.  

Risale-i Nur okumayan fakat içindeki hakaiki hayatında yaşayan insanları gördükçe Risale-i Nur’un içindeki hakikatler ne kadar hak ve doğru, fıtrata münasib, Kur’anî ve imanî olduğunu daha iyi anlıyorum.

Sevgili babacığımın da ısrarlı tavsiyelerini hatırıma getirerek daha uzun yazmamayı tercih ediyorum… okumalarımızın yaşamayı netice vermesi imkanı yok anlıyorum. Allah ikisini mukarrin yaratıyor. Sebebler müsebbeleri yaratmaya muktedir değiller. Esbabın tesiri yok. İktirandır ancak okumak ile yaşamanın beraber verilmesi. Bununla beraber Allah’ın emri olduğu için sebeblere baş vurmak bizim kulluk vazifemiz. Rabbim yaşamayı nasib etsin ve “bunca okuyorum, neden yaşayamıyorum[i]” diye sızlanmaktan biri kurtarsın…

Birinci Söz’den ve muhatabımdan bu dersi de aldım ki; Besmeleyi beraber yaşamaya ve Besmeleli insanlarla muavenet içinde olmaya muhtacız…bir hakikatin ilmini öğrenmeye gayret ederken o hakikati fıtraten yaşayan insanları görmek insanı farklı boyutlara taşıyor…

Hani duasını ederiz ya “Allah hayırlı insanlarla karşılaştırsın” diye. Madem ki Bismillah her hayrın başıdır bu duamız “Allah Bismillahlı insanlarla karşılaştırsın” manasına geliyor o zaman. Evet, Allah için olmayı öğrenmekte, Allah için olan insanları görmek elbette katkı sağlayacaktır.

Besmeleli olmak Bismillah’ı yaşamak duasıyla…Rabbim hepimizi Bismillah’da buluştursun. O zaman hiçbir mü’min âlemimizin dışında kalmaz ve hiçbir mevcud da…

[i] Yaşayamadığımıza bakıp da okumayı bırakarak “işte okuyamadığıma göre yaşayamamam normal” demek değil elbet kastettiğim. Bir yerden yaşamaya başlamak. Ve makul bir yerden… öyle gözümüzü yüksek dağların tepesine dikerek değil yani. Belki bir ırmağın kenarındaki küçük taşlardan bir taş olmaya razı olarak. İlle en yüksek dağın tepesindeki sağlam bir kaya olacağım diye çırpınmadan…olmadığı bir şey olmayı arzulamak yerine Allah’ın “ol” dediğine kanaat ederek yani…ve fark ederek olanı, vâr edileni…biz ‘yok’u var edemeyeceğimiz ve “var” ı yok etmememiz gereğini hatırlayarak.(Bediüzaman’ın talebelere “tevafuk” hakkında yaptığı îkazdaki gibi)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.