Genellemeye açık örnekleriyle adalet ihlalleri

“Olağanüstü Hal” şartlarından kaynaklanan bazı uygulamalar adaleti tartışılır kılıyor. Genelleme istidadına sahip örneklerin adalet duygusunu törpülediği sıkıntılı bir süreçten geçiyoruz.

Siyasi kariyerinde adalet kaygısı taşımamış, insan hayatını yargısız infaz konusu yapmış politik aktörlerin, soyut ve genellemeci adalet talepleri elbette tartışılabilir. Fakat kayda değer boyutlarda adalet ihlali var ve buna ilgisiz kalınamaz.

Meslek gereği takibini üstlendiğim konulardaki bazı uygulamalar, mevzii ve münferit hak ihlalleri karşısında olmadığımızı gösteriyor.

Münferit gibi görünen fakat sonuçları, olayların dışında kalan masumları olumsuz etkileyen mağduriyet iddialarının giderilmesine katkı dileğiyle, detayları bende mahfuz, bazı örnek olaylardan bahsedeceğim.

Vereceğim ilk örnek ceza yargısındandır. Bir şirketin çoğunluk hisse sahipleri hakkında açılan soruşturmada, hakimlik, FETÖ ilgisi sebebiyle  şirkete el koyma kararı veriyor. Azınlık hisse sahiplerinin suçla bir ilgileri olmadığı ve “soruşturmanın dışında”  oldukları hakimlik kararında ifade ediliyor. Ne var ki, el koyma kararı uygulanırken,  soruşturma dışında tutulan ve masumiyeti kabul edilen hisse sahipleri, suçlananlarla birlikte görevlerinden uzaklaştırılıyor ve çalışma hakları ellerinden alınıyor. Bu da yetmiyor, özlük hakları ellerinden alınıyor ve şirkete girişleri dahi yasaklanıyor.

Bunun üzerine el koyma kararı veren mahkemeden, soruşturma dışı tutulan hissedarların haklarının iadesi isteniyor. Başvuruya, hakimlikçe 4-5 hafta cevap vermeyince, fiilen ulaşılamayan mahkeme kalemine telefonla ulaşılabiliyor. Soruşturma dışı tutulan hissedarlar adına vekaleten yapılan başvurunun akibeti hakkında bilgi isteniyor. Telefona çıkan kalem görevlisi, “soruşturma dışı hissedarlar hakkında bir karar vermiyoruz” diyerek, hakimlik uygulamasını, telefonla vekile “tefhim” ediyor…

Mahkemeden bir sonuç alınamayınca, yargının suçun dışında ve masum kabul ettiği ortakların haklarının iadesi, müteaddit yazışmalarla şirket yönetim kurulu ile TMSF’den isteniyor. Dilekçelerinde, masumiyeti kabul edilen hissedarlar için kişisel sorumluluk ilkesinin gözetilmediğine, mülkiyet hakkının ihlal edildiğine dikkat çekiliyor. Çözüm üretme yetkisine sahip organ ve kurum, başvuruya verdikleri cevaplarda, kayyımlık makamının ve yönetim kurulunun siyasi otorite tarafından görevlendirildiğinden bahisle talepleri, karşılıksız ve çözümsüz bırakıyor. Genel uygulama ne yazık ki budur. Yaşanan mağduriyete henüz çözüm üretilebilmiş değil.

Suçsuzu mağdur eden bu uygulamanın adil olduğu söylenebilir mi?

Bir diğer örnek olay, idarenin tasarrufu ile ilgilidir: FETÖ irtibatı sebebiyle kapatılan bir derneğin mal varlığına, 15 Temmuz 2016’dan sonra el konuluyor. Malikleri tarafından sekiz yıl önce, derneğe kiralanan merkezi semtteki bina, el koyma kararı üzerine, idarece hem mühürleniyor hem de tapu kaydına şerh konuluyor.

Konuyla ilgilenen OHAL birimine, bina sahiplerinin örgütle bir ilişkisi olmadığı, ücreti karşılığı derneğe kiraya verilen binanın sahiplerine iadesi, mükerrer yazışmalarla isteniyor. Aradan bir yıl geçmiş olmasına ve teftişten gelen olumlu raporlara rağmen, aylar önce süratle teslim edileceği söylenen binanın iadesi, henüz gerçekleşmiş değildir. Binanın tesliminin gecikmesi sebebiyle malikler, hem hak etmedikleri şaibenin üzüntüsünü, hem de mağduriyetini yaşıyor.

Bu uygulamada adil davranıldığı söylenebilir mi?

Üçüncü örnek olay: OHAL şartlarında alacağın tahsili ile ilgilidir. Tedarikçi firma tarafından bir inşaat şirketine, malzeme verilmiş, karşılığnda çek alınmıştır. Karşılıksız çıkan çek için icra başlatılmıştır. Bu arada, OHAL gereğince, şirkete el konularak kayyım atanmıştır. El konulan şirket, gerek eski yönetim ve gerekse yeni yönetim tarafından ödeme yapılacağı söylenmesine rağmen, bir yıla yakın süredir ödeme gerçekleşmemiştir. Üstelik kayyım yönetimi, çeki tartışmaya açan dava açmıştır.

El konulan şirkete tayin edilen yönetim ile yapılan görüşmede, alacaklı tarafa, borç ödemenin mümkün olmadığı, eğer takipten vazgeçip, çek aslı iade edilirse, bir yıl önce doğmuş alacağın, sadece aslının, önümüzdeki bir yıl içinde ödenebileceği ifade edilmiştir.

Alacağın tamamını tehlikeye atmak istemeyen alacaklı firma, kayyımlık yönetiminin, bu mutabakat teklifini kabul zorunda bırakılmıştır.

Sattığı malın karşılığını, iki yıl içinde sadece alacak aslıyla kabullenen firmanın çaresizliğine karşı, kayyımlık yönetiminin bu borç ödeme anlayışı savunulabilir mi?

Finansman başta, hiç bir maliyet, vergi, masraf farkını, ana para aşınmasını dikkate almayan bu borç ödeme anlayışının, hukuk devletine, adalete ve rekabet şartlarına uygun olduğu söylenebilir mi?

Yukarıda kısaca özetlediğim uygulamalar, OHAL gölgesinde, genel bir tutuma dönüşmüştür. Bu olayların, OHAL ilanından bir yıl sonra, artık hem sonlandırılması, hem de mağduriyetlerin telafisi gerekir. Bürokrasi, elinde çözüm bekleyen bu gibi işlerde hiç risk almak istemiyor. Her zaman yaptığı rutin işleri bile “üste sorma” bahanesiyle savsaklıyor. Sorumlu siyasi heyetler, adaleti yıpratan bu olumsuzlukların acaba ne kadarını biliyor?

Küçük ve tekil gibi görünen olaylardaki memnuniyetsizliğin, belirleyici bir toplumsal temayüle dönüşmeden, etkin tedbirler alınmasında sayısız faydalar olduğu açıktır.

OHAL, anayasal bir zaruretin karşılığıdır. Adalete duyarsız bürokratik rehavetin kalkanına dönüşmemelidir.

Sonuçları itibariyle toplum kesimlerinde, zincirleme etkiyle memnuniyetsizlik uyandıran, hak ve adalet ihlali niteliğindeki bu uygulamalar, münferit olaylar olarak görülemez ve küçümsenemez. Çünkü, “Hak, haktır, azı, çoğu, küçüğü büyüğü olmaz.”

Siyaset kurumunun, “sorumluluğun şahsiliği” ve “fiilsiz suç olmaz” şeklindeki temel hukuk ilkelerine aykırı uygulamalara karşı, acilen çözümler üretmesi gerekiyor.

Bu yazı, sahadan yapılmış gözlemleriyle kısa bir “Rapor” kabul edilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum