Ali HAKKOYMAZ
Gülüşü vurulan çocuklar
Gözlerine nem,
Yüreklerine elem
Dolmasın çocukların.
O masum ufacıkların
Elleri düşmesin yana.
Çocukların gülmediği bir dünyada çiçekler solgun açar.
Irmaklar yorgun akar. Denizlerin rengi gridir, siyahtır.
Annelerin bakışı "ah"tır.
Çocukların gülmediği bir dünyada fırıncılar niye ekmek çıkarır; bilmem ki!
***
Hey patikçi! O patikler kimin için?
***
Çocukları hep gülerken görmek isteyenler listesindeki Ziya Osman Saba “çocuk şair/i”dir.
Saflığın/beyazlığın/temizliğin peşindedir yani.
Çocukluk... kirlere bulaşmaz da ondan böylesine sevilir.
***
Ziya Osman çocukluk günlerine döner sık sık.
Saflığa temizliğe gıybetsizliğe... o “kendine” yani.
***
Hemen nice şair “Ha!” desen çocukluğu(na dönmek) ister.
Böyle güzelim bir esintidir çocukluk.
***
Çocukluğunu bir “uçurtma” gibi kaçırmıştır Ziya Osman:
“Çocukluğum, çocukluğum!
Uzakta kalan bahçeler,
O sabahlar, o geceler...
Gelmez günler, çocukluğum.”
***
Aslında bahçeler uzak/ta değildir.
Sabahlar, geceler hep taze olarak gelir yine.
Ama bir kuş gibi uçup gitmiştir çocukluğunuz.
***
Çocukluk böylesine saf, böylesine gülümsemeli iken... çocukları kim ağlatır?
...ve çocukları ağlatanlar nasıl gülebilir!
***
Hırsların/nazların gemi azıya almışsa sana bir fotoğraf:
Bir anne...
Yanında çocukları...
Üçü de çığlık çığlığa ölmüş olmalı.
Birisi “yavrum” demeyi; diğerleri “anne” demeyi unutmuş.
***
Hâlâ (evindeki) vitrine cıncık boncuk mu düzüyorsun!
Hakikati incitiyorsun.
Alıp verdiğin her nefesle dünyayı bir adım daha terk ettiğini unutarak...
***
Edip eylediğimiz önümüze gelecek.
***
Çocukların gülmediği bir dünyada yaşamak kimin hoşuna gider!
***
Çocuklara (bunca) düşman olanlar nasıl nefes alıp verir?!...
Elleri suya/ekmeğe nasıl uzanır?!...
Suyun soğukluğunu nasıl hissedebilir böyleleri!
Ekmeği nasıl ısırırlar!
***
...ve insanlar ikiye ayrılır: İnsanlar ve diğerleri...
***
Çocuklara gülmeyi çok görenler kendi kendisinin düşmanıdır.
***
Çocuk gülüşleri çiçek gibidir.
Solar gülçiçek yüzleri çarçabuk.
Örselenmeye gelmez çocuk gülüşleri.
***
Ziya Osman’ın "Çocuk Gülüşleri" de eski bir siyah beyaz fotoğraf gibi:
“Çocuk gülüşleri... İlk gülüşler tatlı gevrek...
Dile gelir gibiyken etrafta bütün eşya...
Duvarlarda resimler, saksıda açan çiçek...
Pencerenin önüne kuşlar gelmişken renk renk...
Gülmek... sabah güneşe; akşam damdaki aya...
Kış, daha bir sevinçken kar tanesi: kelebek...
Gülmek... gülen anneye, eve dönen babaya...
Yaşamak; daha tatlı daha güzelken dünya...”
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.