Hüseyin YILMAZ
Günâhlarına fetvâ arayan “Cumhuriyet Müçtehidleri”!..
Cumhuriyet aydınının bâriz vasfı iki: Biri sığlık, diğeri ukalâlık!
Biri diğerinden beter bu iki vasfın zavallılaştırdığı Cumhuriyet aydınının dünyevî kesiminin tıpa tıp bir benzeri de İlahiyatçı aydınlar içinde boy atmış vaziyette. Dinîn amelî kısmına ittibada yaşadıkları sıkıntılar bütünüyle fiil ve sözlerine akseden bu gürûhun müşterek vasfı: İçtihad hevesi, yahut dini hurafattan temizleme adı altında bindörtyüz yılda şekillenmiş olan İslâm irfânını tahrîb ve hayatî uzuvlarını budamak.
Beş vakit namazı doğru dürüst kıldıkları çok şüpheli bu Avrupaî görünüşlü müçtehidlerin günâhlarına fetvâ bulma maksadı taşıyan din tahripkârlığı, cidden hazîn ve elem vericidir. Bir o kadar hazîn olanı da medyanın bunların üçünü beşini bir araya getirip din adına gevezeliklerine imkân vermesidir. Gerçekten mütedeyyin ve dinini yaşama cehdi taşıyan hiç bir âlime yer vermeyip bunları din adına konuşturmak ya gaflettir, ya da zımni bir din düşmanlığıdır.
Mezheb imamları gibi, kabul görmüş müçtehidlerin tamamına da tepeden bakan bu ukalâ heriflerin Hz. Ömer gibi Cennetle müjdelenmiş ve İslâmın ikinci halîfesi olan bir zâtın tasarrufu olan teravihleri cemaatle kıldırmasını büyük bir yanlışlık veya eksiklikmiş gibi koro hâlinde tenkid etmeleri, kelimenin en hafifiyle büyük bir densizlik, bir küstahlıktır.
Bindörtyüz yıldan beri kimse onlar kadar bilgili, onlar kadar tâlb-i din ve hakîkat değilmiş; onlardan öncekilerin tamamı ya gaflet veya ihanet içinde imiş gibi takındıkları tavrı görmezlikten gelmek çok haysiyet kırıcıdır. İtiraz etmek ve amel fukarası bu Avrupaî müçtehidlerin bid’alarını yüzlerine çarpmak, her mü’minin inanç borcudur.
Hareket noktaları, nefse ağır gelen bütün ibadetleri tardetmek olan bu zamâne müçtehidlerinden biri, bir televizyon kanalında nerede ise namazı bile kalbî bir mesele gibi anlatıp inkârına hükmetmeye çalışıyordu… Selef müçtehidlerinin din hassasiyetli içtihadları bu beylerde yerini nefsin serbestiyeti endişesine terketmiş olduğu hâlde dindar bir edâ takınmaları tam bir münafıklıktır.
Hadis, tefsir ve icma-ı ümmetin bu tuhaf münkirlerinin yalnız başına Kur’an ile dinî târife kalkışmaları, kendilerinden önceki bütün müslümanlara ağır bir hakaret, edepsizce bir iftiradır… Tek bir şâkird yetiştirememiş, tek bir mü’min için feyiz kaynağı olamamış, tek bir tâkipçisi olmayan bu Cumhuriyet müçtehidlerini ciddiye almak haysiyetli her insan için züldür.
Bugün bütün dünyada ve cemiyetin her kesiminden milyonlarca şâkirdi bulunan asrımızın büyük ülemasından Bediüzzaman Hazretleri’ni de görmezlikten gelerek ahkâm kesmeleri, tam bir mecnunluktur. İçtihad bahsında bu yeni müçtehidlerin çoğalacaklarını keşfen görmüş gibi ortaya koyduğu şu hükmü bu zavallıların suratlarına bir tokat gibi vurmak istiyorum:
(Bu zamanda) “…İslâmiyetin nazariyat kısmında ve selefin içtihadât-ı sâfiyâne ve hâlisânesiyle, bütün zamanların hâcâtına dar gelmeyen efkârları olduğu halde, onları bırakıp, heveskârâne yeni içtihadlar yapmak, bid’akârâne bir hıyanettir.”
Evet, Cumhuriyet müçtehidlerinin içtihadları içtihad değil, “bid’akârane bir hıyanettir”. Yaşamaya muvaffak olamadıkları dini, bir nevi Hırıstiyanlık gibi zihnî ve kalbî bir itikada çevirmek isteyen bu Avrupaî müçtehidler, din düşmanlarından daha tehlikeli ve daha muzırdırlar. Bilgi sebeb-i necat olsa idi, Cennet’in birinci sıra mevkii ve merkezi Şeytan’a âid olurdu. Bu amel kaçkınlarının Müslümanların dini yaşama şevklerini kıran ukalâlıkları ile verdikleri zarar, gelecek nesiller için tüyler ürperticidir.
İslâmiyeti dâvâ edinmiş ve yaşamaya çalışan gerçek âlimlerin mükellefiyeti seslerini yükselterek bu hıyaneti teşhir ile ilân etmektir. Bunu yapmadıkları taktirde haksızlık karşısında susmuşların elim âkibetine uğrayacaklarını unutmamalılar.
Bugün
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.