Mustafa ORAL
Günümüz insanına Peygamberi anlatmak
Aşk-ı Muhammedi Yazıları:2
Peygamberimiz ile ilgili olarak yapılan çalışmaları genel olarak dört gruba ayırabiliriz. Bunları hadis, tefsir, Peygamberimizi edebi bir dil ile anlatan “muhabbet” merkezli çalışmalar ile Peygamberimiz “muhatap” alınarak yazılan tematik eserler.
Peygamberimizin vefatından bu yana Kudsi Nebi “muhatap” alınarak, onun hayatının bütün evrelerini bir bütün halinde anlatma çabası içeren yüzlerce eser yayımlandı. Son zamanlarda bu eserlere ilave olarak Allah Resûlünün hayatının belli bir zaman dilimini esas alan “Peygamberimizle Bir Saat”, “Pey-gamberimizle 24 Saat” gibi kitaplar yayımlanıyor.
Gerçeği söylemek gerekirse bu gün çoğumuzun zihnindeki Peygamber tasavvuru akıl ve uzak, hissi tarafı ağır basan olağanüstü bir kişiliktir.
Usul, Üslup ve Esas
Genel olarak yayımlanan eserlerde üç tür sorun ile karşılaşmaktayız. Bunları usul, üslup (dil) ve esas (içerik) olarak sınıflandırabiliriz. Burada usul ile ilgili sorunlar eser yayımlandıktan sonra okuyucuya sunum aşamasında ortaya çıkıyor. Gerçekten de bu konuda bazen öyle popülist yaklaşımlar sergileniyor ki bazen yazar, hakkında kitap yazılan şahsın (s.a.v.) önüne geçebiliyor.
Bu sorunlardan ikincisi de üslup konusunda yaşanıyor. Bir eserin en temel belirleyici unsuru hikmet ve ahenktir. Hikmet ve ahenk bir metinde denge halin-de olmalıdır. Peygamberimizle ilgili yapılan günümüzdeki çalışmalara baktığımızda bazen ahengin hikmetin önüne geçtiğini gördüğümüz gibi, bazen belirli bir ahengin bile tutturulamadığını, eserlerin belirli bir dil seviyesini aşamadığını görüyoruz. Cümle düşüklükleri, devrik cümleler, yazım yanlışları gibi avam tarafından yazıldığını hissettiren yazılar ile karşılaşabiliyoruz.
Oysa Peygamberimiz zamanında Arap yarımada-sında en ziyade revaçta olan şeyler belagat ve fesahat, şiir ve hitabet idi. Bunun için onun en büyük mucizesi olan Kur’an daha ziyade bu yönü ile ön plana çıkmıştı. Evet Kur’an’ın benzerini insanların yapmaktan aciz olduğu üstün bir dili, yani i’cazı vardır. Zira Kur’an Resulün en büyük, ebedi, yüzer nü-büvvet deliline cami ve kırk vecihle i’cazı ispat edil-miş bir mucizesidir. Kur’an’ın her tabakaya karşı bir nevi i’cazı vardır.
Her yaş insanın idrak edebileceği bir üslubu olduğu gibi her meslek, meşrep ve eğilimdeki insanı tatmin edecek bir üslubu da vardır. Kırk tabakadan her ta-bakaya karşı bir pencere açar, i’cazını gösterir. Mesela belagat ve fesahat ehline karşı harikulade belagattaki i’cazını gösterir. Şiir ve hitabet ehline karşı garip, güzel, yüksek üslub-u bediin i’cazını gösterir. Fakat her seferinde Kur’an mucizevi söyleyişin vücudunu ihsas eder. Onun bu üslubu geçen bunca zamana rağmen hala genç, hala ter ü tazedir.
Kur’an öyle muntazam bir nesir ve mensur bir nazmdır ki, hem yüksek bir dile, hem de derin bir hakikate sahiptir. Süslü ve kafiyeli lafzı, fesahatli ve sanatlı üslubu, nazarı kendine çeviren belagatlı me-ziyetleri çok olmasına rağmen ulvi ciddiyeti ve ilahi huzuru ihlal etmez. Oysa bu türden fesahetin meziyetleri ve sanat-ı lafziye ve kafiye ciddiyeti ihlal eder, zerafeti işmam eder, huzuru bozar, nazarı dağıtır. Bediüüzzaman bu konuda İmam-ı Şafi’nin meşhur münacatını örnek verir. Bu münacattaki nazımlı ve kafiyeli söyleyişin münacatın ulvi ciddiyetini ihlal et-tiğini ifade eder.
Evet, günümüzde bu tür çalışmalarda dil anlamında Kur’an’ın üslubuna uygun bir dil kullanılmadığını, ahengin ve hikmetin denge halinde olmadığını fark ediyoruz. Yukarıda da belirttiğimiz gibi bu sorunu aşmamızın yolu Kur’an’i dilin ve üslubun tadına varabilmekten ve bunu esere yansıtabilmekten geçiyor.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.