Mücahit BİLİCİ
Halife, Mehdi ve İsa
AGOS’a verdiğim röportajda “Cumhuriyet’in dindarlarca fethi gerçekleşti. Demokrasinin dindarları fethi ise daha tamamlanmadı” demiştim. Dindarların Cumhuriyet’i fethi bariz bir vakıa iken demokrasinin dindarları fethi nasıl olacak? Başka bir ifadeyle dindarların dünyasına demokrasi nasıl gelecek?
Cevabı baştan söyleyeyim: Dindarlar şeriatı raftan indirdikleri an. Ne vakit şeriat denen anlam nebulasına, kendini yetkili gören bir dindar muktedir elini uzatıp bir suret vermeye kalkar, işte o gün demokrasi de İslam’ın dışındaki hayalî raftan somut bir şekilde İslam’ın içine iner. Ne yani, demokrasinin gelmesi için şeriatın gelmesini mi bekleyeceğiz? Evet, ama zaten az kaldı. Oraya doğru gidiyoruz.
İslam demokrasiyle bağdaşır mı sorusu yıllarca soruldu ve Müslümanlar ile demokrasi ilişkisi bugüne kadar hep bir dışarıdanlık ilişkisi olarak anlaşılıp tartışılageldi. Demokrasiyi İslam’dan tenzih edenlaik cehalet ile İslam’ı demokrasiden tenzih eden dindar cehalet el ele dindarların demokrasi ile gerçek anlamda yüzleşmesini engelledi. Ve bugüne kadar dindarların demokrasiye ihtiyacıtam anlamıyla içeriden hissedilmedi. Demokrasi şimdiye kadar hariçten gelen (İslamofobik laikçi iç ve oryantalist Avrupacı dış) sorgu ve tehditlere karşı bir savunma, bir kurtuluş vesilesi olarak kaldı.Yüzleşme ertelendi. (Buna, yüzyıl önceden demokrasiyi savunan Said Nursi en azından teorik açıdan büyük bir istisna teşkil eder.)
Dindarlar Kemalist despotizme karşı demokrasiyi sahiplendiler ancak dinî olarak demokrasiyi bihakkın hazmetme fırsatını bulamadılar. Bu toplumun çoğunluğunu oluşturan dindarların sahibi oldukları devleti teslim alması ile birlikte artık demokrasi sorunuyla hakiki anlamda karşılaşıyoruz. Zira siyaset artık İslam’ın dışından İslam’ın içine taşınıyor.
Bu İslam içi siyasette yeni bir sorunla karşılaşacağız: Devletin başı olan kişi (ki halife odur) bir gün çıkıp diyecek ki; “Müminlerin emiri olarak İslam’ın su prensibine uymanızı istiyorum.” Ve itiraz edenlerin İslam’a itiraz ettiğini zannedecek. Yani kendisinin İslam’dan anladığını İslam’ın kendisi olarak görecek ve İslam’ın kendisine teslim olan fakat kendisinin İslam’dan anladığı anlama katılmayanlar üzerinde dinin otoritesini kendi otoritesi addedip tahakküm edebilecek. Buna karşılık bir başkası (belki ahir zamanda dönmesi beklenen İsa) çıkıp diyecek ki: “Hayır, benim şeriatın o hükmünden anladığım şudur.” Daha bir başkası Mehdi olarak “benim anladığım ise şöyle, şöyledir” diyecek.
Böylece şeriatın otoritesinde hemfikir oldukları hâlde hükümlerin anlamı konusunda ihtilafa düşen Müslüman otoriteler arasında birarada yaşama ve çoğulculuk sorunu hasıl olacak. Zaten tarihsel olarak çoğulcu ve hermenutik bir karakteri olan şeriatın modern zamanların rafında tozlanması demek olan tekçi algılama biçimini aşmak için, müracaat edilecek arabulucu,şeriattan kopup ismi Müslümanlara yabancılaşmış olan demokrasi olacak. İslam’ın bihakkın yaşanabilir olması için Müslümanlar demokrasiye ilk kez hayati ve içeriden bir ihtiyaçduyacaklar.
Ne halife devletin başına geçmişliğine güvenerek, ne İsa havarilerinin sivil toplumda kök salmışlığına dayanarak ve ne de sarışınlar ordusuyla erkenden gelen mehdi, kurtarıcılık kontenjanındanhükmetme hakkına sahip olacak. Kendini halife, mehdi veya İsa görenlerin hiçbiri “şeriat budur” deme tekeline sahip olamayacak. Çünkü İslam’ın ilkeleri, Müslümanların tarihsel algılarına indirgenemeyecek, onların pratikleriyle özdeş görülemeyecek. İslam’ın hakikat oluşuna olan emniyet ve teslimiyete ancak Müslüman’ın algısındaki yanılma ihtimalini diri tutan hakiki bir tevazu eşlik ederse ulaşılabilecek ve birarada yaşamak mümkün olacak.
İnanması zor gelecek ama bu Müslüman toplumda, hakiki demokrasiyi şeriat ve hakiki şeriatı da demokrasi getirecek.
Twitter: @mucahitbilici
TARAF
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.