Hilal ÇORBACIOĞLU

Hilal ÇORBACIOĞLU

Hayırlı yolculuklar

‘‘Geçecek seferi nihayet bitiririz ama
Sonunda bitip tükenmeyecek  bir sefer gelecektir.’’
                                        Gideriz nur  yolu izde  gideriz….

Revan olmak yola koyulmak….Her adımın öncesine  sığdırdığımız ne kadar hayal varsa sonrasında  da  o kadar gerçek.Başlamak, karar vermek  ve adım atmak…Sınamaya  ve sınanmaya  doğru bir hamle…İnsan sınanmaktadır, yol; sınamadır, yoldaşımız da….Ağlayarak başlar imtihanımız…Haykırışlarla  çıkarız yolculuğa..

Ne yolun ne kadar uzun olduğunu biliriz, ne de ne kadar  zaman yürümemiz gerektiğini.Varacağımız  yer ise  niçin yola çıktığımıza  ve  şu anda  nasıl  yürüdüğümüze  göre değişir. Zira ‘herkesin hicreti niyet ettiğinedir’. Ve yürüyüşümüzün  şekli de niyetimizle belirlenir.Gerçekler bazen set olur önümüzde.. Hayallerimiz tutar ellerimizden tasarlayamadıklarımızla karşılaşırız.Kimi zaman da yola düşmek umut verirken  yolda kalmak korkusuyla kalakalırız.Vesveselerimiz tümsek işlevi görüp,ayağımıza  takılır. Düşmemek ve hayallerimizi kesmemek  için  atacağımız tek bir adımdır.

Peki nereye gidiyor  insan? Bazen  göre göre  ışığa,bazen ise köre(le)  köre(le) karanlığa!... Kimileri  küçücük bir ışık süzmesinin  ellerine  tutunarak aydınlığı adımlar. Zekasıyla, ilmiyle, sarsılmaz hakikatleriyle  ilerde  olan nice insan, kendilerine sunulan fırsatları kullanmayı  görev addederek ışık huzmesinin menbaına  ulaşırken,kimileri de  kendini bu imkandan mahrum bırakıp sıkıştırıldıkları daracık alanlarda münzevi bir hayat yaşamaktadırlar.Halbuki  yola  gönüllü olmak demek katedeceğin  mesafenin  omzuna  yükleyeceği  yükün altında ezilmemeyi, o yükü  kenara bırakabilmeyi  bilmekte gizlidir.Zira bulanlar arayanlardır ümidini fısıldayan bir ses vardır. ‘Ara ve bul’  diye dileyen, ‘oku’  diye emreden, Seni yola koyan Bir’i diler,  işini yoluna koyup yola koyulmanı.

Ezelle ebed arasında  öyle geniş  ve uzun bir deveranda  açarız ki  kanatlarımızı büyüdükçe büyür sınırlarımız…Rahm-ı Mâderden  dünya segâhına  düştüğümüz an arar birini gözlerimiz. Bir ‘eve’ doğuştan başka bir şey midir ki dünyaya  gelişimiz? Evimiz, hol, salon, oturma odası dar gelir sığmayız  kabımıza  büyüdükçe ufkumuz. Pencerelere  koşarız. Pencerelerden kapılara uzanan bakışlar uzar gider  ara sokaklara…Evimizin kalbimizi saran kolları bırakır  bizi yavaş yavaş. Evimizin kalbimizi saran kolları bırakır bizi yavaş yavaş…eve  dönüşler gecikirken  dışarıda  kaldırımlarda  arşınlanan taşlar  oyalayan doyuran şeyler haline bürünür. Ne yol tükenmek bilir, ne bir insan görünür…Beden sürüklendikçe, yavaşça akar zaman, koynunda sızıyla can, gölge gibi sürünür…Ve zamanla  yollarda  birer ‘ben’ toplarız. Başkalarını parçalar ‘ben’ kavramının içini onlarla  doyururuz. Her yola çıkışta  bize yani ‘ben’e biraz başkası kalır.

Yolculuk; zamanla  aranan şeyden çok ‘arama’nın  kendisi olur. Yola çıkan insan için, yol artık geride kalmıştır.Ne ‘burada’ ne ‘orada’ olmak ve kalmaktır. Sadece ikisinin arasında durmaktır. Ömrümüzün hangi yaşını yürüyorsak yürüyelim, hayat; sonu, asla yürüyenleri tarafından bilinmeyen, hep uzaklardaymış gibi görünen bir yol gibi uzar gider ufka doğru. “Bunca kalabalığa, gürültüye rağmen bazen kendi adımlarımızın sesinden başka sesi duymaz, kendimizden başka bir canlının nefesini işitmeyiz yeryüzünde!”

Velhasıl yolculuğa; ‘insan’  olarak doğmakla başlarız ‘insan’ ‘olmak’ ve ‘kalmak’ için…Yürümek hareket etmenin üzerinde insanı  “kalmaya”  ulaştıran bir şeydir. ‘Yola düşer insan düşer içinden içine doğru. “Anlar insan  ‘derin bir nefestir’ encamı hayatın. Anlar kemali olmaz zevali olanın.”Gün gelir vurur kapıyı ayrılık Hayat çeker kalbine doğru toprağın.Yol bitmez  ve  yolculukta.Ölüm,son(lan)mayan  durak, şakası yoktur insana…Biter (miş) gibi yapar yolcuya…

Ve yaşlı  bir adamın dökülür dudaklarından netametli bir fısıltı yolcuya;
“Evlat! Bırak, deniz aksın, dalgaları kıracağım diye uğraşma, bırak esin rüzgar, rüzgarı durduramazsın,yolu yaşa.hemen varmak isteme menziline,beklemek erdirri insanı yerin sırlarına….
Delikanlı sakallarıma, gözlerimin altındaki morluklara,bükülen belime,daralan nefesime,kesilen sesime bir daha bak!
Ve sakın  bu yoldan ilk geçenin sen olduğunu düşünme!....”
Hakikate  tutunmak suretiyle hakiki insanlar olma çabamız adına  yolda  olmak niyetiyle.Nitekim yolunu yitiren, yolculuktan fazlasını yitirmiştir.
Hayırlı yolculuklar!

[email protected]

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.