Herşeyden evvel bize lâzım olan doğruluk sonra yalan söylememek

Herşeyden evvel bize lâzım olan doğruluk sonra yalan söylememek

Bugün milyarlarca insan Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.m)’ı yaratılmışların en mükemmeli ve güzeli olarak görüp O’nun getirdiği kanunlar olan İslamiyet’e tabidirler

DKM Üniversite seminerini bu hafta “Sıdk” konusuyla Kazım Güzel sundu. “Sıdk” konusu, “Sıdk ve Kizb Kavramları”, “İnsan Doğruluğu Netice Verecek Şekilde Yaratılmıştır” ve “Dosdoğru Olabilmek İçin Birkaç Prensip” başlıkları altında işlenen seminerin içeriği şu şekilde oldu:

Bediüzzaman hazretleri aşiretler arasında gezerken kendisine sorulan birbirinin tamamlayıcısı olan sorular vasıtasıyla bizler için en mühim esaslardan birini önemle vurgular.  Bu soru ve cevaplar şunlardır:

S-Herşeyden evvel bize lâzım olan nedir?

C- Doğruluk.
S- Daha?
C- Yalan söylememek.
S- Sonra?
C- Sıdk, ihlas, sadakat, sebat, tesanüd.

1. Sıdk (doğruluk) ve Kizb (Yalan) Kavramları

Sıdk (doğruluk) sözlük anlamı ile doğru söz, hakikate uygun olan, bir şeyin her hususu tam ve kâmil olması, kalp temizliği, dürüstlük, sadakat gibi anlamlara gelir. Terim olarak; Allah'ın emrine ve kanunlarına uygun bir yol izlemek ve insanların haklarına riâyet etmek, tüm hal ve hareketlerinde dürüst olmak şekillerinde tanımlanabilir.

Doğruluk; düşüncede, sözde, özde,  niyette ve amelde doğruluk şeklinde ortaya çıkar. Bütün bunların kaynağı insanda var olan fıtrat, Kur’an ve sünnettir. Demek düşünce ve eylem birliği doğruluğun esasıdır. Doğruluk da imanın esasıdır. Yani sözde ve özde doğru olma halidir.

Kuran’ın nuru ile nurlanan ve O’ndan aldığı ders ile bizlere en doğru hakikatleri sunan Bediüzzaman Hazretleri sıdkın

  • İslamiyet’in esası,
  • İmanın hassası,
  • Bütün ilerlemelerin anahtarı,
  • Bütün güzelliklere ulaştıran,
  • Hz. Muhammed (a.s.m)’ı insanlığın en yüksek mertebesine çıkaran vb. özelliklere sahip bir mahiyette olduğunu bildirir.

Bugün milyarlarca insan Peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.m)’ı yaratılmışların en mükemmeli ve güzeli olarak görüp O’nun getirdiği kanunlar olan İslamiyet’ e tabidirler. İşte O’nu (a.s.m) bu mertebeye çıkaran ve düşmanlarının dahi kendisine Muhammed-ül emin demesini sağlayan şüphesiz Kur’an- Kerim’den aldığı ve bizzat tam manasıyla yaşadığı doğruluk dersidir.

Her şey zıddı ile anlaşılması sırrından hareketle doğruluğun zıddı olan yalanın ne manaya geldiğini ve ne kadar çirkin bir fiil olduğunu öğrenirsek doğruluğu daha iyi kavramış, doğruluğun önemini daha iyi anlamış oluruz. Bu bağlamda yalan kavramını da ele alalım;

Yalan (kizb), kişinin gerçeği saklayıp bildiğinin aksini söylemesidir. Dinimiz yalanı haram kılmış ve şiddetle yasaklamıştır. Nitekim Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam; "Yalan kötülüğe, kötülük Cehennem'e götürür. İnsan yalancılık yapa yapa, nihayet Allah katında yalancılardan yazılır" buyurarak yalanın cehennem kökenli ve cehenneme götürmeye neden olduğunu belirtmiş, yalandan mutlaka sakınmamız gerektiği tavsiyesinde bulunmuştur.

Bununla birlikte Peygamberimiz aleyhisselatu vesselamdan ders alan, onun manevi bir talebesi hükmünde olan Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri de yalanın

  • Allah’ın kudretine bir çeşit iftira olduğunu,
  • Küfür ve inkarın aslı ve özü konumunda bulunduğunu,
  • İslam alemini zehirlediğini,
  • İnsanlığın terakkisini engellediğini,
  • Yüksek ahlakı bozduğunu,
  • İnsanlık aleminin arasına fesat soktuğunu

ifade ederek yalanın ne kadar büyük bir çirkinlikte olduğunu gözler önüne serer.

Ayrıca Yalan ile alakalı üstadımızın vurguladığı bir başka husus daha vardır:

  • Yalan Yalana Mukaddemedir

Doğruluk üzere kurulu istikametli bir yaşam çok güzel neticeler vereceği gibi yalan üzere inşa edilmiş bir düzen er ya da geç patlak verip bozulacaktır. Nitekim birbiri ardına dizilmiş yalanlar ortaya mutlaka çıkacaktır.

Bir yalan – eğer o yalandan çabuk tövbe edilip dönülmezse- başka yalan veya yalanlara hamiledir. Bediüzzaman Hazretleri bu hususa yalanın yalana mukaddeme olduğunu belirterek işaret etmiştir.

Yalan söyleyen adam önceki yalanını doğru göstermek için sürekli ve tekraren yeni bir yalan söylemek durumunda kalacaktır. Bu yalanlar er ya da geç ortaya çıkacağından o bahtsız adam tam bir rezillik içerisine düşecektir.  O halde Allah’a bizleri ve diğer Müslüman kardeşlerimizi yalandan koruması hususunda çokça dualar edip küçük büyük her ne şekilde olursa olsun yalandan uzak durmamız gerekir.

Öte yandan Allah’ın yeryüzündeki izzetli ve şerefli birer halifesi olduğumuzu unutmayarak yalan gibi adi, aciz ve rezil bir silahı kullanmaktan kendimizi yüksek görmemiz gerekir.

Ayrı bir nokta olarak şu hususu hatırlayıp dikkat göstermekte fayda vardır: Bazı zamanlar olur ki muhatabımızın yalan söylemesinde veya yalanda ısrar etmesinde bizlerinde küçük büyük payı olabilir. Mesela muhatabımızı zor durumda bırakacak tarzda sorular sormak veyahut bir konuda çok ısrarla üzerine gitmek onu yalana sevk edebilir. Dolayısıyla bu durumların oluşmasında aslında birinci dereceden biz sorumlu olmuş oluruz. Bu nedenle böyle hallerde daha dikkatli olup daha uygun bir metot benimsememiz gerektir.

2. İnsan Doğruluğu Netice Verecek Şekilde Yaratılmıştır

Kâinatta her şeyin doğruluk üzerine hareket ettiği gibi kâinatın yaratılış sebebi olan insanın fıtratında da yalana yer yoktur; onun fıtratı daima doğruluğa meyillidir.

İnsan, kâinat içinde yaşıyor ve bütün kâinatla bağlantıları var hatta kâinat bir ağaç farz edilirse insan o ağacın meyvesi sayılır. Onun için kâinatta geçerli olan bu doğruluk hakikatine en fazla riayet etmesi gereken insandır. Bundan dolayıdır ki insan fıtratı tamamen doğruluk hakikati üzerine yaratılmıştır.

Bunun en güzel delili de fıtraten bozulmamış olan masum yavruların genelde doğruluk üzerine hareket etmeleridir. Hatta çocukların bu özelliklerinden dolayı "Çocuktan al haberi." gibi atasözleri dilimizde çokça bulunmaktadır. Yalan ise çocukların biz büyüklerden gördüğü ve öğrendiği ve sonradan kazanılan kötü bir haslettir.

Fıtratta yalana yer olmadığını şu başlıklar altında inceleyeceğiz.

3.Dosdoğru Olabilmek İçin Birkaç Prensip

Doğruluk hayatın temel ilkesidir. Dünya hayatının güzel bir şekilde geçirilmesine vesiledir. Doğru sözlü olmayanların, işlerinde doğru çalışmayanların, aile yaşantısında doğru davranışlar sergilemeyenin sonu hüsrandır.

Dershane yaşantısında doğruluğu benimsemeyenler sonunda sıkıntıya düşmüşlerdir. Mesela dershaneye geç gelen bir talebe doğru söz söylemeyerek ağabeyine karşı nerde olduğunu saklar ise, bu davranışı onun dershaneden ve talebelerden uzaklaşmasına sebep olacaktır.

İş hayatında doğruluk ilkesi ışığında çalışmamak kul hakkını ihlal etmeye sebep olabilir. Bizlere verilmiş olan memuriyet, bütün milletimizin bir emanetidir. Yine ister devlette, ister özel sektörde iş imkânı bulmuş olalım bu bize verilen bir emanettir. Doğruluk esasına göre hareket etmemek emanete hıyanet etmektir. Aynı düsturlar ticaret hayatı için de geçerlidir. Yalan üzerine bina edilmiş ticari hayatta, ne esnaf ne de müşteri kazançlı çıkar.

Doğruluk güzel ahlakın esası olduğu halde, her doğru söz ahlaken güzel ve doğru değildir. Gıybeti netice veren doğru söz ahlaki açıdan hem kötüdür hem de zararlıdır. Gıybet, kardeşliği zedeleyerek içtimai hayata büyük zarar veren manevi bir hastalıktır. Hatta gıybetin öyle bir derecesi vardır ki, masum birini öldürmek kadar zarar verebilir. Resul- i Ekrem (a.s.m.) “Gıybet, katl gibidir.” sözü bu manayı ihtar etmektedir.

İslami mizanlar o kadar hassastır ki doğru olduğu halde gıybete dahi müsaade edilmemiştir. Çünkü; doğruluk, yalnız yalan söylememek değildir. Doğruluğa giden yolda çekiştirmemek, alay etmemek, gıybet etmemek de vardır. Fakat hiçbir surette yalana mahal yoktur.

Doğruluk emin olmak ve güvenilir olmak demektir. Peygamberimiz (a.s.m) bir hadislerinde Müslüman’ı şöyle tarif etmektedir. “Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.”Bu noktalardan bakılınca sosyal hayatta İslami hükümlerin yaşanması ve şahsi hayatımızda ibadetlerin mana kazanması sıdk ile mümkün olmaktadır.

dkm1-007.jpg

HABERE YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.