Hollanda ve Almanya mesajlarımdan bir özet

Ramazan ayının başından on beşine kadar davet edildiğim Hollanda ve Almanya’nın değişik merkezlerinde Müslüman kardeşlerimizi ziyaret ettik, sohbet ve konferanslar icra eyledik. Şevk aldık, sevindik. Şevk verdik, sevindirdik. Müslüman kardeşlerimizi can u gönülden tebrik ettik. Çünkü gurbet elde hem ayakta durmasını bilmişler, hem de muhteşem camiler inşa etmişler. Üstad-ı Muhterem’in müjdesini hatırladık:

“Avrupa İslamiyet’e gebe. Bir gün İslamiyet’i doğuracaktır.” (1) Bu müjdenin, kısmen tahakkuk ettiğine, inşallah yakın bir gelecekte tamamen gerçekleşeceğine inanıyoruz.

 

Avrupa’daki Müslüman kardeşlerimizin bu gayret ve hizmetleri bana ilham kaynağı oldu. Hollanda Rotterdam Mevlana camiinde aklıma düşen bir hakikati, şimdi arz etmeden geçemeyeceğim:

 

Sevgili kardeşlerim! Nerde cami inşa edilmişse, orası Müslümanların olmuştur. Yurt içinde camilerimiz, ülkemizin birer tapu senedi ve Müslümanların vatanlarını, varlıklarını ve medeniyetlerini  koruyan birer manevi bekçidir.

“Mevladan ses vermede bize hep cedlerimiz,

Mânevî bekçisidir yurdun ulu mabetlerimiz” diyen şair bu gerçeği dile getirmiştir.

 

Ey Avrupa’daki camilerin cemaatleri Müslüman kardeşlerim!

Sizin Avrupa’da inşa ettiğiniz bu camileriniz ise, sizin kaleleriniz ve gemilerinizdir. Kale nasıl kendisine sığınanları düşmandan korur, camiler de sizi, sizin değerlerinizi sizin düşmanlarınızdan, çepeçevre kuşatıldığınız yabancı kültürlerin şerrinden korumaktadır. Okyanusun ortasında bir gemi, nasıl içinde bulunanları boğulmaktan ve köpek balıklarına yem olmaktan korur. Camiler de sizi, bir okyanus gibi çepeçevre kuşatmış olan Avrupa’nın sefahetinde boğulmaktan ve köpek balıklarına yem olmaktan korumaktadır.

 

Aman dikkat! Sevgili gençler! Sakın sakın camilerinizden kopmayın. Koparsanız, gemiden denize atlayanlar gibi ya boğulur, ya da köpek balıklarına yem olursunuz.

Gemilerinizi korsanlardan koruyun. Koruyun ki gemileriniz de sizi korusun. Yani siz, dinize ve camilerinize sahip çıkın ki, bu dinin ve camilerin sahibi olan Allah da size sahip çıksın.

 

Ey Avrupa’daki camilerin cemaatleri Müslüman kardeşlerim!

Avrupa’da, bir gayr-i Müslim ülkede yaşıyorsunuz diye asla aşağılık kompleksine kapılmayın. Siz gayr-i Müslimlerin hürmetine varlığınızı sürdürmüyorsunuz; onlar sizin hürmetinize varlıklarını sürdürüyorlar. Onlar dünyada Allah’ın nimetlerinden istifade ediyorlarsa sizin Peygamberinizin yüzü suyu hürmetine, sizin peygamberinize olan sevdanızın ve İslamiyet’i yaşamanızın yüzü suyu hürmetine istifade ediyorlar.  

 

Buna delil Kur’an’dır ve o Kur’an’ı bize getiren Âlemlerin Rahmeti Peygamberimizdir. Kur’an dünyanın aklıdır. Peygamberimiz, kâinatın ruhudur. Kur’an dünyadan çıksa, yani yaşanmazsa, dünya delirecek. Akılsız kalan başını bir gezegene çarpacak kıyameti koparacak. Peygamberimizin nuru çıksa yani Peygamberin ahlakı yaşanmazsa kâinat vefat edecek.

 

Peygamberimiz, dünyadan giderken: “Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız: Bunlardan biri, Allah'ın Kitab'ı, diğeri de Resûlü’nün sünnetidir" (2) buyurmuştu. Bu gün bu emanetlerin sevdalıları sizlersiniz.

Sizin bu sevdanız, bu camileri doğurdu. Bu camiler de sizi korudu. Sizin varlığınız da Avrupa’yı korumaktadır. Hem maddeten, hem de manen.

 

Eğer Müslümanlardan bu emanetlere sahip çıkanlar olmasaydı taş üstünde taş, omuz üstünde baş kalmazdı. Allah’ın emanetlerine hiyanet eden bir halkı Allah niye yaşatsın ki? Allah’ın nimetleriyle yaşayıp, Allah’ı tanımayanlara, isyan ve inkârla karşılık verenlere Allah niye hayat hakkı tanısın ki? Hangi fabrikatör çalışmayan, üstelik fabrika sahibine isyan eden, yakıp yıkan bir işçiyi fabrikada tutar, cezasız bırakır?

 

Yüce Rabbimiz, kudsi hadisinde ne güzel buyurmuşlardır:

“İzzetime, Celâlime yemin ediyorum ki, yeryüzünde yaşayan bir kısım milletleri isyan, inkâr ve çılgınlıklarından dolayı kahretmek istiyorum, fakat üç şey benim bu irademe engel oluyor. Onlardan: Biri, benim evlerimi yani camileri yapan, yaptıran ve camilere gidip cemaatle namaz kılanlar, gürül gürül namazlarıyla camileri şenlendirenler. İkincisi, benim rızam için birbirini sevenler, Üçüncüsü de, seher vakitlerinde kalkıp benden af ve mağfiret isteyenler!” (3)

 

Bu hadisten anlaşılmıştır her halde kimin kim hürmetine ayakta durduğu ve yaşadığı?

Ey Avrupa’daki, Asyada’ki, dünyanın her yerindeki Müslüman kardeşlerim! Saygıdeğer ihtiyarlar ve sevgili gençler! Ne iyi ettiniz ki Avrupa’nın ve dünyanın bağrına bu camileri sapladınız. Hem dünyayı, hem de kendinizi yıkılmaktan, yok olmaktan, ahlaksızlık depreminden ve tsunamilerinden kurtardınız.

 

Müşrikler bir gün dediler ki:

-Ey Allah! Eğer bu Muhammed haksa ve gerçekten peygamberse, bizim başımıza gökten taş yağdır, yahut bize pek acıklı bir azap ver! Bu küstah adamları Allah muhatap bile kabul etmeyerek doğrudan Habib-i Edib’ine seslendi: “Habibim! Sen onların içinde olduğun müddetçe Allah onlara azap etmeyecektir. Onlar yanlış yaptıklarını itiraf edip özür dileseler ve bağış isteseler Allah yine onlara azap etmeyecektir.” (4)

 

Kimin yüzü suyu hürmetine ayakta durduğumuzu bu ayetten daha güzel anlatan bir gerçek var mıdır acaba?

Buradan çıkaracağımız bir anlam da şudur: Peygamber bir toplumun içindeyken nasıl o toplumu Allah helak etmiyor; Peygamberin sevgisini içinde taşıyan gönülleri ve o gönüllerin sahiplerini Allah, helak etmeyecek ve cehennemde yakmayacaktır! Bir de günahlarına tevbe edenleri.

 

Öyleyse gelin biz de Âkif gibi itiraf edelim ve dünyanın kulağını patlatırcasına haykıralım:

Dünya neye sahipse, O'nun vergisidir hep;

Medyun ona cemiyyet-i, medyun O'na ferdi.

Medyundur o masuma bütün bir beşeriyet

Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret!

 

Onun için üzülmeyin, gurbette olduğunuzu düşünüp me’yüs olmayın. Her yer Allah’ın mülküdür. Allah’ın mülkünde yabancı olan siz değil, Allah’a Allah’ın dediği ve istediği gibi inanmayanlardır. İzzet sizin, zillet onlarındır. Cennet sizin, cehennem onlarındır. Yeter ki Cennete layık amellerden, cennette köşkünüz olacak olan şu camilerden uzak durmayın. Yeter ki ahlakınızla, namus ve haysiyetinizle, dininiz ve Kur’an’ınızla yaşamayı bilin. Yeter ki yabancıların cazibesine kapılıp heva ve hevesinizin, şehvetinizin kurbanı olmayın. Allah’ın dinine ve camilerinize sahip çıkmaya devam ettiğiniz müddetçe Allah size sahip çıkacaktır. “İslamiyet’in sahibi olan Allah, açık çek veriyor ve şöyle buyuruyor: “Siz Allah’a ve Allah’ın ın dinine yardım ederseniz Allah size yardım edecek, ayaklarınız kaymayacak ve sırtınız yere gelmeyecektir.” (5)

 

NOT: Avrupa mesajlarımın ikinci ve önemli bölümünü bir sonraki yazımda arz edeceğim.

 

DİPNOTLAR:

1-Tarihçe-i Hayat | Birinci Kısım : İlk Hayatı, 45.

2-Bkz. Muvatta’, Kader, 3

3-Sâbûnî, M.ali, Muhtasar Tefsiru İbn-i Kesir, II, 130

4-Bkz. Enfal, 8 / 33

5-Muhammed, 47 / 8

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.