Halil DÜLGAR
Hoş Geldin Ramazan-ı Şerif
Hoş geldin cömert misafir, hoş geldin ikram ve ihsanı ziyade ay, hoş geldin Ramazan-ı Şerif…
Açlığında sayısız lezzet hediyeleri sunan, lezzetli açlık oruçla ruh dünyamıza hesapsız ziyafetler çeken, yetmiş hikmetiyle hayatımıza manalar yükleyen fazilet ve kemâlatımızın terakki zembereği hoş geldin…
Akıl marifet sofrasına kurulur seninle, bir lezzet alır ki tarif edilmez. Şükür nimetini hakkıyla hazmeden ruhumuzun lezzetine diyecek yoktur. Mide acıktıkça diğer aza ve organlarımız iktisadı öğrenir, sabra alışır, riyazete çalışır, mânevî nimetlere doyarlar. Mü’minler derecelerine göre ayrı ayrı nurlara, feyizlere, mânevî sürurlara mazhar olurlar; huzur atmosferinde teneffüs etmenin, fani hayatta baki hazine bulmanın bahtiyarlığına erişirler. Kalp ve ruh, akıl, sır gibi latifelerin oruç vasıtasıyla yücelmesini, büyüyüp gelişmesini yaşar; insan hakiki insanlık makamlarına uçar. Mide ağlasa da mânevî cihazlar masumâne gülerler; onların lezzeti eşsiz, saadeti hudutsuzdur.
Ruhu geliştiren, fazilet sahibi yapan, yüksek karaktere yücelten, övülmüş ahlâkla ahlâklandıran, başıboşluktan kurtarıp intizama tâbî kılan, sıfatlarını lakaytlıktan, duygularını aşırılıktan muhafaza edip ciddiyet ve istikamet kazandıran, sonsuz kemâlat mertebelerine kamçılayan Rabbânî deva, ruhu olgunlaştıran teşvik kamçısı, terbiye unsuru muhterem Ramazan-ı Şerif hoş geldin…
Sen gelirsin; nefsin günaha uzanan elleri kırılır, emir dinlemeyi öğrenir, Rabb-ı Rahîmini tanır, sonsuz lezzetler diyarı Cennete yol bulur, Cemale vuslat türküleri söylemeye koyulur. Bu kutlu seferin sonunda öyle lezzetler bulur ki ne göz görmüş, ne kulak işitmiş, ne de bir kalp hissetmiştir.
Şeytanlar zincirlenir, kavgalar zincirlenir, huzursuzluk zincirlenir, asayiş nefes alır, huzur bulur seninle. Buram buram sevgi kokar her yan, hoşgörü, anlayış tahta çıkar, hürmet yürekleri fetheder, hakiki insan olmanın lezzetine varırız.
Evleri mutluluk istilâ eder; sahurun tatlı uykusuzluğu, iftarın heyecanlı hazırlıklarıyla… Mevlidler, mukabeleler, her evden Kur’an sesleri yükselir. Sokaklar cümbüş yeri gibi olur; camilere koşan çocukların coşkusuyla. Camilerde ruhlar bayram eder teravihlerin ahengiyle, hafızların yürek titreten sesleriyle. Kur’an duvarlarda asılı kalıp durmaktan kurtulup, sinelerde hâkimiyet kurar. Günler geceler saadetle yer değiştirir, asr-ı saadetin bir gölgesi yaşanır kıyamete yakın…
İslâm Âlemini büyük bir mescit yapan, her köşesinde hafızlara ezeli hutbe Kur’an’ı aşk ve şevkle tilâvet ettiren, vahiy atmosferinde âyetlerin manasını, özünü, esasını solumasıyla ruhlarımızı cennetlerde dolaştıran, ayât-ı Kur’âniyenin hayatımıza yön vermesine, yönümüzün sırat-ı müstakîm olmasına vesile olan, Kur’an’ın dünyamıza girmesine mâni olan prangalarımızı kıran, bizleri Kur’anî istikamette tutan Kur’an ayı, Kur’an’ın indiği zaman dilimi, mübarek Ramazan-ı Şerif hoş geldin…
Şefkat coşar, coştukça coşar; yetimin yüzünde tebessüm, fakirin ocağında et, kimsesizin kimsesi olur. Zekâtlar dağıtılır, sadakalar dağıtılır, yokluk varlığa ‘Hoş geldin’ der. Unuttuklarımızı hatırlarız, kaybettiklerimizi buluruz, Meleklerin gıpta ettiklerinden oluruz. Pür lezzet, pür saadet sarar her yanımızı.
Birlik ve beraberlik, sevgi ve kardeşlik bambaşkadır seninle. İftar sofralarında buluşuruz muhabbetle, sahur sofralarına kalkarız ubudiyetle, Kur’an sofrasında ruhumuzu doyururuz sahabece, teravih sofrasında kâh kıyamda, kâh rükûda, kâh secdede aşkı yaşarız melekçe, paylaşma sofrasına koşarız cömertçe, yetimlerin sofrasına yüreğimizi koyarız samimiyetle, fukaranın sofrasına hurma, çorba, pilav, aş, ekmek dizeriz şefkatle… Tebessüm, yüzümüzün yaldızı; güzel söz, dilimizin tercümanı; hürmet, başımızın tacı; sevgi, yaradılışımızın mayası; güzel ahlâk, özümüz; birlik ve beraberlik, fıtrat çimentomuz; kardeşlik, ta ezelden andımız; paylaşma, en çok paylaştığımız şey; yardımlaşma, en çok yardımlaştığımız şey; dayanışma, birbirimizin ihtiyacına cevap verme, birlikte yaşama erdemine ulaşma şiarımız bizim…
Duygularımızın şâha kalktığı ibadet bayramı, insanlığın zirvesine kurulduğumuz oruç mevsimi, hakiki insan olmamızın kutlu vesilesi, amellerimizin neşv-ü nema bulduğu verimli tarla, kulluğun resm-i geçit meydanı muhteşem Ramazan-ı Şerif hoş geldin…
Müjdeler alırız semalardan. Yerlerin Muhammedi, Göklerin Ahmedi (a.s.m.) öyle müjdeler verir ki, sen her sene geldiğinde sanki mübarek dudaklarından yeniden duyuyormuşuz gibi mutluluğun arşına çıkarız.
İşte yere göğe sığmayan mutluluk yüklü kelâm-ı Ahmedî’den bir örnek:
“Ramazan ayının ilk gecesi olunca Cennetin bütün kapıları açılır ve bütün ay boyunca tek bir kapısı kapanmaz. Cehennemin bütün kapıları kapanır ve bütün ay boyunca tek bir kapısı açılmaz. Cinlerin azgınları bukağılanır.
Gökyüzünden bir nida edici her gece fecir sökünceye kadar şöyle der:
‘Ey hayır işleyen, devam et ve müjdeni al; ey kötülük dileyen, vazgeç ve uyan.’
(Cenab-ı Hak dünya semasına tecellî ederek)
‘Bir af dileyen yok mu, onu bağışlayayım; tövbe eden yok mu, tövbesini kabul edeyim; dua eden yok mu, duasını kabul edeyim; isteyen yok mu, istediğini vereyim.’ buyurur.
Allah Teâlâ, Ramazanda her iftar vaktinde, her gecede altmış bin kişiyi ateşten azad eder. Bayram günü geldiğinde ise bütün ay boyunca azad ettiği kadar, otuz kere altmış bin kişiyi daha azad eder.”
Affın, mağfiretin muştusu, rahmetin sembolü, tövbelerin kabul vakti hoş geldin. İkram ve ihsanın sebebi, duaların âmini, cennetin kokusu hoş geldin. Yaralı ruhların tiryakı, gönüllerin ilacı, başımızın tacı hoş geldin… Hoş geldin Ramazan-ı Şerif…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.